conversation
listlengths 2
5
|
|---|
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Abdalların efsane müzisyeni: Neşet Ertaş\nLabels:abdal,Abdallar Köyü,Anadolu efsanesi,anma,Bozkırın tezenesi,Kırşehir,Neşet Ertaş,Vefat",
"role": "user"
},
{
"content": "#### \"Bozkırın Tezenesi\", \"Anadolu Efsanesi\" ve \"Abdal Müzisyen\" lakaplarıyla da müzik dünyasında tanınan halk ozanı, abdallık geleneğinin son temsilcilerinden Neşet Ertaş, yaşamı boyunca ürettiği unutulmaz eserleri Türk müziğine miras bıraktı.\n###### İstanbul\nTürküleri kendine has üslubuyla icra eden **Neşet Ertaş,** saz üstadı Muharrem Ertaş ile Döne Hanım'ın oğlu olarak Kırşehir'in Çiçekdağı ilçesine bağlı Abdallar (Kırtıllar) Köyü'nde 1938'de dünyaya geldi.\n\nBabası sayesinde müziğe ilgi duyan sanatçı, yaptığı bir açıklamada, o günleri, \"Düğünlerde kaşık tutamayan küçüklere zil verilirdi. Babam bana da zil vermişti. Ben aşağı yukarı 4-5 sene babamın yanında zil çaldım. Zille başladım, kaşık da tuttum sonunda. Eskiden saz neredeydi? Babalarımız bir saz bulursa, şükrederdik. Kırılınca yapıştırırlardı tutkalla öte yanını, beri yanını. Saz yoktu. Rahmetlik babam, 2-3 ay çıkar giderdi.\" sözleriyle anlatmıştı.\n\nErtaş, 12 yaşında annesini kaybetti. Çok küçük yaşta bağlama ve keman çalmayı öğrenen sanatçı, babasıyla 8 sene Kırşehir, Nevşehir, Niğde, Kırıkkale, Yozgat ve Kayseri'de köy köy gezerek düğünlerde sahne aldı.\n\n### Abdallar Topluluğu'nu kurdu\nKırşehir'de kendisi gibi yetenekli müzisyenlerle Abdallar Topluluğu'nu kuran sanatçı, düğünlerde sazını çalmaya devam etti. Ertaş, çalıştığı için okula gidemedi, okumayı ağabeyi Necati Ertaş'tan öğrendi.\n\nBozlak türkülerini \"feryat\" diye tanımlayan Ertaş, 14 yaşında İstanbul'a gitti. Sanatçının, \"Aynı ruhun insanıyız.\" dediği babasıyla seslendirdiği \"Neden Garip Garip Ötersin Bülbül\" adlı ilk plağı 1957'nin sonunda yayımlandı.\n\nBabası tarafından sözleri yazılan ve İstanbul Şen Çalar Plak'tan çıkan bu çalışmasıyla halk tarafından yoğun ilgi gören Ertaş, geniş kitlelere ulaşmayı başardı.\n\nKendisi gibi müzisyenlerle köylerde, düğünlerde çalan sanatçı, gittiği bir köyde yazdığı ilk bestesinin hikayesini şu sözlerle anlatmıştı:\n\n\"Bir düğüne gittik. Düğünde çalgıcıları oda oda gezdirirlerdi. Gelen misafirler, akşam köyün odalarına dağılırdı. Odalardan birine vardım ki, içeride bir hasta yatıyordu. Bir kadın vardı yanında. Ben geri çıktım. Köyün kahyası dedi ki 'Burada da çalacaksın.' Ben ne çalayım? Genç bir delikanlı yatıyor, bir de yaşlı anası var yanında. Ne çalıp söylediğimi bilmiyorum. O gece etkilendim o gençten. Geldim, oturdum, kendi kendime, 'Anam ağlar başucumda, oturur'u yazdım. İlk bestem bu oldu. Ama benim yazdığımı uzun yıllar hiç kimseye söylemedim.\"\n\n### UNESCO tarafından \"Yaşayan insan hazinesi\" kabul edildi\nİstanbul'dan ayrılarak Ankara'da sanat çalışmalarına devam eden sanatçı, çalıştığı gazinoda tanıştığı Leyla Hanım'la 1960'ta evlendi. Üç çocuk sahibi olan Ertaş çifti, 7 yıl sonra ayrıldı.\n\nSanatçı, ilk plağının ardından birçok plak ve kasete imza attı, \"Garip\" mahlasıyla kaleme aldığı şiirlerde kendi hayatını anlattı.\n\n\"Mahalli sanatçı\" unvanıyla Ankara TRT Radyo Evi'nde programlar yapan Ertaş, geçirdiği felç nedeniyle Almanya'ya giderek, tedavisine orada devam etti. Tedavisi olumlu sonuçlanan sanatçı, ara verdiği sanat hayatına 2000'de İstanbul konseriyle geri döndü.\n\nNeşet Ertaş, UNESCO tarafından Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi kapsamında Yaşayan İnsan Hazineleri Türkiye Ulusal Envanteri'ne alınarak \"Yaşayan insan hazinesi\" kabul edildi.\n\nSüleyman Demirel'in Cumhurbaşkanlığı döneminde kendisine teklif edilen \"Devlet Sanatçısı\" unvanını reddeden sanatçı, bir röportajında \"Ne demek devlet sanatçılığı? Hepimiz bu devletin vatandaşı, bu memleketin sanatçısıyız. Ayrıca bir 'devlet sanatçısı' ne demek? Ben burada bir 'ayrım' gördüğüm için kabul etmedim.\" sözlerini kullanmıştı.\n\nEserlerinde Anadolu insanının acı ve kederini dile getirdiğini ifade eden Ertaş'a, İstanbul Teknik Üniversitesi Devlet Konservatuvarı tarafından 2011'de fahri doktora unvanı verildi. Aynı zamanda sanatçının bağlamadaki tavrı ve türküleri konservatuvarlarda ders olarak okutuldu.\n\n### 400'ten fazla plak çıkardı\nYaşamı boyunca yaklaşık 400 plak, birçok kaset ve \"long play\"e imza atan Ertaş, 25 Eylül 2012'de prostat kanserine yenik düşerek, İzmir'de 74 yaşında vefat etti.\n\nBabası Muharrem Ertaş'la Kırşehir'de bir de anıtı bulunan usta sanatçının hayatı ve eserleri, Prof. Dr. Erol Parlak tarafından iki ciltlik bir kitap halinde yayımlandı.\n\nErtaş, kaleme aldığı \"Zahidem\" türküsünün hikayesini bir röportajında, \"Biz dedelerimizden beri düğünlerde çalıp söyleriz. 13-14 yaşındayken bizim Kırşehir'in Çiçekdağı kazasının bir köyündeki düğünde elime bir şiir yazılı kağıt verdiler. Sonradan öğrendiğime göre öksüz bir çocuk yazmış bu şiiri. Bu öksüz çocuğu bir aile evine almış, o da o evin kızına aşık olmuş. Kızın adı Zahide imiş. Çocuk askere gidince kızı başkasına vermişler. Ben bu dörtlükleri düzelttim. 45 yıl önce plağa okudum.\" ifadeleriyle anlatmıştı.\n\nUsta isim, \"Neredesin Sen?\"in hikayesi hakkında ise şunları ifade etmişti:\n\n\"1960'lı yıllarda TRT sanatçılarıyla Almanya'ya gitmiştim. Otomobilim vardı ama ne ehliyetim vardı ne de kullanmayı biliyordum. Bazıları dönünce mecburen ben kullandım otomobili. Dönüşte kaza yaptık. Beni cezaevine koydular. Üç ay hapis yattım. Kağıt-kalem de vermiyorlardı. Bu türkünün sözlerini sigara kağıtlarının üzerine kibrit çöpünün barutlu kısmını tükürükle ıslatarak yazdım.\"\n\nTürkülerinde yoğunlukla aşk temasını ele alan sanatçının bazı albümleri şöyle:\n\n\"Gönül Ne Gezersin Seyran Yerinde\", \"Kendim Ettim Kendim Buldum\", \"Kibar Kız\", \"Gel Gayri Gel\", \"Türküler Yolcu\", \"Gitme Leylam\", \"Kova Kova İndirdiler Yazıya\", \"Seher Vakti\", \"Polis Lojmanları\", \"Benim Yurdum\", \"Gönül Yarası\", \"Zülüf Dökülmüş Yüze\", \"Zahidem\", \"Gönül Dağı\", \"Ölmeyen Türküler 2\", \"Ölmeyen Türküler 3\", \"Sazlı Sözlü Oyun Havaları\", \"Niye Çattın Kaşlarını\", \"Yar Gönlünü Bilenlere\", \"Garibin Dünyada Yüzü Gülemez\", \"Altın Ezgiler\", \"Gurban Olduğum\", \"Ağla Sazım\", \"Hata Benim\", \"Mühür Gözlüm.\"\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Sosyal medya fenomeni Bry ilk albümünü piyasaya sürdü\nLabels:YouTube,Müzik,İrlanda",
"role": "user"
},
{
"content": "Bry kariyerinden şu sözlerle bahsediyor:\n\n“Evet yaptığım dünyayı dolaşmak ve çevrim içi hesaplarımdan mesela Twitter’dan yaşadıklarımı paylaşmak. Şu parka saat üçte gideceğim ve gitarım yanımda olacak bana katılın diyorum ve yeteri kadar kişi olumlu cevap yazarsa orada bir mini konser veriyorum. Evet son yıllarda bunu yapıyorum, benim işim bu.”\n\nBry’in çalışmaları karşılıksız kalmadı ve alternatif rock grubu Snow Patrol’un yapım şirketiyle kendi ismini taşıyan ilk albümü için bir kontrat imzaladı.\n\nBry bu anlaşmayı anlattı:\n\n“Snow Patrol’u hiç duydunuz mu? Benim en favori müzik grubumdur. Onlarla bir anlaşma imzaladım ve bana gayet çalışılası bir menajer buldular. Oldukça iyi bir yapım şirketi… Beni son konserimde görmüşler ve öyle tanıştık. Son konserimdi diyorum çünkü tek başıma bu işi yapmaktan yorgun düşmüştüm, strese giriyordum. Tam pes etmek üzereyken şans eseri Snow Patrol devreye girdi.”\n\nBry sanal ortamdaki başarısının ardından gerçek dünyada adını hızlı bir şekilde duyuracağa benziyor.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Paris'te bir belge fotoğrafçı: Taryn Simons\nLabels:Sergi,Paris,Kültür,ABD,Fotoğraf,Bosna Hersek",
"role": "user"
},
{
"content": "Jeu De Paume galerisinin ilk antoloji sergisi olma unvanını taşıyan Simon fotoğrafları yanlarında açıklayıcı metinleriyle derin analizler yapıyor, Walker Evans döneminden izler taşıyor.\n\nToplumumuzdaki güç, kontrol mekanizması, kültürler arası farklılıklar gibi dayatılan değerleri irdeliyor.\n\nSimon’ıun 2003 yılında fotoğrafladığı ilk çalışmalarından, ‘Masumlar’ mahkumlar, ölüm döşeğindekilerin yanı sıra öldürülen halkların da portrelerini kapsıyordu.\n\nTaryn Simon açıklamalarında fotoğrafların kelimelerden çok daha etkili ve güçlü olduğunu vurguluyor:\n\n“Ben bilincin yaratılığı toplumlarda sözler yerine mesajımı fotoğraflarla iletiyorum. Yani fotografik ve metinsel iki kutup kullanıyorum. Ziyaretçiler de bu iki kutuptaki bilgileri sentezleyerek yeni yargılara varıyor. farklı hikayeler öğreniyor.”\n\nTaryn Simon bir tarihçi gibi araştırmalar yapıyor, fotoğraflarını bilimsel bir gerçeklikle kuşatıyor. Taryn Simon “Yaşayan Adamın Ölümü Açıklandı” isimli çalışmasını anlattı:\n\n“Bu çalışmamda Bosna’daki kan bağını Srebrenista Soykırımı’nı baz alarak işledim.Mesela bu adam ve kızı dört çocuğuyla soykırımda öldürüldü.”\n\nSimon’ın çalışmaları önemli belgelerin arşiv görüntüleriyle birlikte tarihi dokümanlar barındırıyor.\n\nTaryn Simon modern sanat ile sosyal belgeselcilik arasında bir yerde duruyor ve yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırarak toplum bilincini ön plana çıkarıyor.\n\nParis Jeu De Paume’da düzenlenen Taryn Simon sergisi 17 Mayıs’a kadar ziyaretçilerini bekliyor.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Vatan Şairi: Namık Kemal\nLabels:namık kemal,Tekirdağ,Vatan Şairi",
"role": "user"
},
{
"content": "Asıl adı Mehmet Kemal olan, \"Namık\" adını ise Şair Eşref Paşa'dan alan Namık Kemal, 21 Aralık 1840'ta 2. Abdülhamid'in müneccimbaşısı ve yurtseverlik, hürriyet, millet kavramlarına bağlı Yenişehirli Mustafa Asım Bey ile Fatma Zehra Hanım'ın çocukları olarak Tekirdağ'da dünyaya geldi.\n\nAnnesi Fatma Zehra Hanım'ı 1848 yılında kaybedince çocukluğunu Tekirdağ Valisi dedesi Abdüllatif Paşa'nın yanında, Rumeli ve Anadolu'da geçiren Namık Kemal, Afyon Müftüsü Buharalı Hacı Velid Efendi'den gördüğü eğitimin yanı sıra özel derslerle de Arapça ve Farsça dillerini öğrendi.\n\nAfyon Mevlevi Tekkesi neyzenbaşı Coşkun Dede'den tarikat usullerini öğrenen Kemal, Mart 1853'te Kars Kaymakamlığına tayin edilen dedesiyle bu kente gitti.\n\nKemal, Kars'ta kaldığı 1,5 yılda Karslı şair ve müderris Vaizzade Seyid Mehmet Hamid Efendi'den tasavvuf ilmini, divan edebiyatını öğrendi, hocasının teşvik etmesiyle ilk şiir denemelerini kaleme aldı.\n\nVahdet-i Vücut felsefesini ve Muhiddin Arabi'yi, Mevlana'yı inceleme fırsatı bulan şair, Kara Veli Ağa adındaki kır serdarından avcılık, atıcılık, cirit oyunu dersleri aldı.\n\nBabasının 1855'te Filibe kentine mal müdürü ve dedesinin Sofya Kaymakamlığına atanması ile Sofya'ya giden Namık Kemal, 16 yaşındayken Niş kadısı Mustafa Ragıp Efendi'nin kızı Nesibe Hanım ile evlendi.\n\nFeride, Ulviye ve Ali Ekrem adında üç çocuğu oldu.\n\nSofya'da evlerine ziyarete gelen dedesinin arkadaşı şair Binbaşı Eşref Bey, şiirlerini okuduktan sonra bir mahlasname düzenleyerek asıl adı \"Mehmet Kemal\" olan usta edebiyatçıya \"Namık\" ismini verdi.\n\nSofya'da Fransızca öğrenen ve 1857'de İstanbul'a dönen Namık Kemal, ilk görev yeri Bab-ı Ali Tercüme Odası'nda katip olarak çalıştığı dönemde önemli düşünür ve sanatçılarla tanışma imkanı bularak fikir dünyasını oluşturmaya başladı.\n\nEdebiyatta batılılaşmanın ilk adımlarını atan İbrahim Şinasi ile tanıştı ve \"hak, millet, vatan, hürriyet, millet meclisi\" gibi kelimeleri daha sık kullanmaya başladı. Şinasi'nin çıkardığı Tasvir-i Efkar gazetesinde fıkra ve tercüme yazıları kaleme aldı.\n\nŞinasi'nin 1865'te Fransa'ya gitmesi üzerine, kendisine bıraktığı gazeteyi tek başına çıkarmaya başlayan Namık Kemal, kuruluşu 1865'e dayanan ve daha sonra Yeni Osmanlılar Cemiyeti adıyla ortaya çıkan \"İttifak-ı Hamiyet\" adlı gizli derneğe katıldı.\n\nKemal, bunun yanı sıra \"Tasvir-i Efkar\" gazetesinde hükumeti eleştiren yazılar yazdı. Gazete, Yeni Osmanlılar Cemiyeti'nin görüşleri doğrultusunda yaptığı yayın sonucu 1867'de kapatıldı. Namık Kemal, İstanbul'dan uzaklaştırılmak için Erzurum'a vali yardımcısı olarak atandı fakat bu göreve gitmeyi erteleyerek Mustafa Fazıl Paşa'nın çağrısı üzerine Ziya Paşa'yla birlikte Paris'e gitti.\n\n-\"Muhbir\" ve \"Hürriyet\" gazetelerini çıkarttı\n\nFransız hükümetinin Genç Osmanlılara ülkeyi terk etmelerini söylemesi üzerine Londra'ya geçen Namık Kemal ve arkadaşları, 1868'te Mustafa Fazıl Paşa'nın maddi desteğiyle Ali Suavi ile \"Muhbir\" ve \"Hürriyet\" gazetelerini çıkardılar.\n\nNamık Kemal, çeşitli anlaşmazlıklar sonucu, Avrupa'da desteksiz kalınca, 1870'te Zaptiye Nazırı (Güvenlik Bakanı) Hüsnü Paşa'nın çağrısı üzerine İstanbul'a döndü.\n\nSadrazam Ali Paşa'nın ölümünden sonra Ebüzziya Tevfik Bey'le birlikte 1872'de İbret gazetesini çıkaran Namık Kemal'in, muhalif yazılar yazdığı için gazetesi kapatıldı ve mutasarrıf olarak Gelibolu'ya atandı. Usta yazar burada \"Vatan Yahut Silistre\" oyunu ile \"Evrak-ı Perişan\" adlı eserini tamamladı.\n\nNamık Kemal, kaymakamlık görevinden azledilince 1873'te İstanbul'a döndü ve sonra tiyatroyla ilgilenmeye başladı.\n\n\"Vatan Yahut Silistre\" oyununu Gedikpaşa Tiyatrosu'nda 1 Nisan 1873 gecesi sahneleyen şair, oyunu izleyenlerin galeyana gelip olay çıkarması üzerine birçok arkadaşıyla birlikte tutuklandı ve Magosa'ya sürgün edildi.\n\n### \"Sanat, toplum içindir\" anlayışını benimsedi\nTanzimat döneminin en önemli düşünce, sanat ve siyaset adamlarından birisi olan Namık Kemal, \"toplum için sanat\" anlayışını benimseyerek, sanatı toplumun Batılılaşması için bir araç olarak kullandı.\n\nŞair, eserlerini halkın anlayabileceği sade bir dille yazmayı amaçlarken, Fransız edebiyatını örnek aldı ve romantizmin etkisinde kaldı.\n\nNamık Kemal, \"eğlencelerin en faydalısı\" olarak nitelediği tiyatroyu, halkın bilinçlendirilmesinde bir okul gibi gördü.\n\nBirinci Meşrutiyet'in ilanından sonra İstanbul'a dönen Namık Kemal, Danıştay üyeliği yaptı ve Kanun-ı Esasi'yi hazırlayan kurulda görev aldı.\n\nSırasıyla, 1879'da Midilli, 1884'te Rodos ve 1887'de Sakız Adası kaymakamlığı yapan şair, yakalandığı zatürre hastalığından kurtulamayarak, 2 Aralık 1888'de vefat etti. Vefatının ardından Sakız Adası'ndaki bir caminin haziresine defnedilen Namık Kemal'in cenazesi, vasiyetine uyularak Ebüzziya Tevfik'in padişaha müracaatı üzerine Gelibolu'ya nakledildi.\n\n### Eserleri\n\"Vatan yahut Silistre\", \"Gülnihal\", \"Akif Bey\", \"Zavallı Çocuk\", \"Kara Bela\", \"Celaleddin Harzemşah\", \"İntibah\", \"Cezmi\", \"Barika-i Zafer\", \"Devr-i İstila\", \"Evrak-ı Perişan\", \"Silistre Muhasarası\", \"Kanije\", \"Osmanlı Tarihi Medhali\", \"Bahar-ı Daniş\", \"Terceme-i Hal-i Nevruz Bey\", \"Mukaddeme-i Celal\", \"Tahrib-i Harabat\", \"Takip\", \"İrfan Paşa'ya Mektup\", \"Hürriyet Kasidesi\", \"Vaveyla\", \"Murabba\", \"Vatan Mersiyesi\", \"Renan Müdafaanamesi\", \"Barika-i Zafer\", \"Osmanlı Tarihi\" ve \"Büyük İslam Tarihi.\"\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:İstanbul’da Shakira rüzgarı\nLabels:Shakira,konser,istanbul,turne",
"role": "user"
},
{
"content": "Lübnan asıllı Kolombiyalı şarkıcı, söz yazarı, dansçı ve oyuncu **Shakira** , İstanbul'da hayranlarıyla bir araya geldi.\n\nSon albümü \"El Dorado\"nun dünya turnesi kapsamında Vodafone Park'ta konser veren ünlü şarkıcının konserine hayranları yoğun ilgi gösterdi.\n\nBKM tarafından düzenlenen organizasyonda sahne alan sanatçı, Türkçe \"Merhaba Türkiye\" sözleriyle hayranlarını selamladı.\n\nYaklaşık 2 saat sahnede kalan Shakira, konserde \"Sizi burada görmek çok güzel İstanbul. Çok teşekkür ederim, beni burada ağırladığınız için. Çok uzun zaman olmuştu. İstanbul'a yeniden geldiğim ve sizleri burada yeniden gördüğüm için çok mutluyum. Bütün bunlar sizin dostluğunuz sayenizde oldu. Eğer bu akşam buradaysam bu sizin sayenizdedir.\" ifadelerini kullandı.\n\nKonserin sonunda büyülü bir akşam geçirdiğini dile getiren ünlü şarkıcı, \"Sizi yeniden görmek istiyorum Türkiye.\" sözleriyle seyircilere veda etti.\n\nShakira, son albümünde yer alan parçaların yanı sıra aralarında \"La La La\", \"Waka Waka\" ve \"Whenever, Wherever\"in bulunduğu birçok sevilen parçasını seslendirdi.\n\nDans şovları ve sahnedeki performansıyla dikkati çeken Shakira'nın konserini izleyenler arasında Suzan Kardeş, Nilgün Belgün, Emre Karayel, Yonca Evcimik, Beren Saat, Kenan Doğulu ve Ezgi Mola da yer aldı.\n\nBeş farklı kostüm değiştiren sanatçının ekibindeki bir kameraman, sanatçının eşi Gerard Pique'nin kuklasını kamerasının üzerine koyarak çekim yaptı.\n\nMuhabir: Hilal Uştuk,Aişe Hümeyra Bulovalı",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Hitler geri döndü!\nLabels:Komedi,İkinci Dünya Savaşı,Mizah,Sinema",
"role": "user"
},
{
"content": "Almanya’da 2.5 milyon kopya satan Timur Vermes imzalı ‘Bakın Kim Döndü’ isimli kitap yönetmen David Wnendt tarafından ‘O Geri Döndü’ ismiyle filmleştirildi.\n\nFilmin ilk gösterimi, Berlin’de düzenlendi. Yönetmen David Wnendt basının sorularını yanıtladı ve ülkenin sağ kanata her zamankinden daha yakın olduğunu belirtti:\n\n“Sağ kanatın bu konuyu nasıl da hızla yaydığını görmek biraz tedirgin edici. Toplumsal görüş ya da yaş gözetmeksizin, İslam hakkında, yabancılar ve demokrasi hakkında eleştirilerde bulunan birçok kişi var. Bu tip eleştirilerin ne kadar çabuk yayıldığı ise biraz ürkütücü.”\n\nFilmde Hitler karakteriyle Olivier Masucci karşımıza çıkıyor.\n\n“Ne kadar çok kişinin kendini Hitler’e yakın hissettiğini görünce ben de korktum. Onlar Hitler’i, ne düşündüklerini rahatça anlatabilecekleri biri gibi görüyor. Bazen bu durumun tehlikeli sonuçlar doğuracağının da farkındalar. Bu filmle anladığım en büyük şey orta sınıfın her geçen gün sağa kaydığı gerçeği oldu. Bu konuda düşünmeli ve nedenini sorgulamalıyız.”\n\nKomedi film O geri Döndü Almanya’da gösterime girdi.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Diyarbakır'da Küçede sanat var müzik etkinliği\nLabels:DİYARBAKIR",
"role": "user"
},
{
"content": "Yeni tip koronavirüsle (Kovid-19) mücadele tedbirleri nedeniyle vatandaşların ulaşamadığı etkinlikler, büyükşehir belediyesince sokağa taşındı. Mardin Kapı'da düzenlenen müzik dinletisinde Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı Kent Konservatuarı sanatçıları, şarkılar ve türküler seslendirdi.\n\nEtkinlik alanında çalışma hakkında bilgi veren Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Ali Çelik, \"Küçede Sanat Var\" etkinliği ile her hafta kentin farklı bir caddesinde vatandaşları canlı müzik buluşturacaklarını dile getirdi.\n\nKovid-19 tedbirleri kapsamında maske, mesafe ve temizlik kurallarına uyularak etkinliğin yapıldığını aktaran Çelik, \"Salon programlarına bir müddet ara verdik. Kapalı alanlar riskleri barındırıyor. Bu etkinliklerle vatandaşımız sanattan geri de kalmasın diye sokağa taşıdık. Zabıtalarımız tarafından alınan tedbirler kapsamında konserimizi bugün gerçekleştiriyoruz.\" diye konuştu.\n\nÇelik, konser etkinliklerinin, salgın döneminde tedbirlere uyularak devam edeceğini belirtti.\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Saraybosna'yı \"Anadolu Ateşi\" ısıtacak\nLabels:Saraybosna,anadolu ateşi",
"role": "user"
},
{
"content": "Dansçılar, biletleri günler öncesinden tükenen gösteriyle, 7 yıl aradan sonra ikinci kez Boşnakların karşısına çıkacak olmanın heyecanı içinde.\n\nSaraybosna'da sunacakları gösterinin hazırlıklarını sürdüren Anadolu Ateşi Dans Topluluğu, Şişli'deki stüdyosunun kapılarını Anadolu Ajansı'na açtı.\n\nBosna-Hersek'teki gösteri için son provalarını yapan dansçıların ortak duygusu \"heyecan\".",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:İnternet fenomeni 5 Seconds Of Summer'dan ikinci albüm\nLabels:Pop müziği,Avustralya",
"role": "user"
},
{
"content": "2011 yılında kurulan grup ilk albümleriyle sosyal paylaşım sitesi youtube’da izlenme rekorları kırmıştı.\n\n5 Seconds Of Summer grup üyelerinden Luke Hemmings, yeni albüm hakkında konuştu:\n\n“Üstümüzde hala şarkı sözü yazıp yazamayacağımıza dair bir baskı vardı. Ama bir kez kalemi elimize alınca ilk albümden daha etkin ve çabuk yazdığımızı gördük. Daha kolay olmadı ama daha çabuktu.”\n\nGeçtiğimiz Mayıs ayında çıktıkları turne kapsamında Avrupa ve Kuzey Amerika’da konserler veren 5 Seconds Of Summer, bu zaman zarfında yeni albümleri ‘Sounds Good Feels Good’u hazırladı.\n\nGrup üyelerinden Ashton Irwin ise yeni albümün neden farklı olduğunu şu sözlerle açıkladı:\n\n“Biz bu albümde kendi dünyamızla şarkılarımızın doğru orantıda şeylerden bahsetmesini amaçlıyoruz. İlk albümümüz kendi adımızı taşıyordu. Ama yaklaşık iki buçuk sene bambaşka yerlere giderek konserler verdik, yeni deneyimler kazandık. Bu durumu da şarkılarımıza yansıtmak istedik. Evet tüm parçalarımız gerçek deneyimlerimiz göz önüne alınarak hazırlandı.”\n\n5 Seconds Of Summer, ikinci albümleri ‘Sounds Good Feels Good’ ile 2016 Şubat ayında dünya turnesine çıkmaya hazırlanıyor.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:'Our Brand Is Crisis' 2016 yılında vizyonda\nLabels:ABD,Drama",
"role": "user"
},
{
"content": "Gerçek bir olaydan derlenen filmin yapımcılığını ise George Clooney üstlendi. Ünlü aktör galaya eşi Amal ile birlikte katıldı.\n\n2002 yılında başkan Gonzalo Sanchez De Lozada, ikinci kez aynı unvan için seçime girerken Amerikalı bir politik bilimciyi yardımına çağırmıştı.\n\nFilmi aktris Sandra Bullock şu sözlerle yorumladı:\n\n“Politika işin bir parçası ama genel olarak tesadüflerin olmadığını, her şeyin aslında bir şirket gibi yönetildiğini anlatıyoruz. Mutlak zenginlik ve güç için başkalarına zarar vermeye başladığınızda oyuna dahil oluyorsunuz. Kim bu para yeterli diyecek kim devam diyecek? Evet politikadan ziyade büyük bir şirket yönetimi bu.”\n\nFilmde Sandra Bullock ve Billy Bob Thornton, başkanın seçimi kazanması için var gücüyle mücadele ediyor. Aktör Billy Bob Thornton, Sandra Bullock ile ilk kez beraber çalışma fırsatı bulduğunu belirtti:\n\n“Birbirimizi biraz tanıyorduk ama daha önce beraber çalışmamıştık. O etrafta olması rahatlatıcı, çalışması kolay bir insan. Ona karşı kaba ve duyarsız görünmekse işin en zor kısmı.”\n\nAmerika Birleşik Devletleri’nde gösterime giren ‘Our Brand Is Crisis’ Avrupa sinemalarında Ocak ayından itibaren vizyonda olacak. Filmin Türkiye gösterim tarihi ise henüz belli değil.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:'Kaşgarlı Mahmud'un Bilimsel Mirası ve Üçüncü Bin Yıl Türkolojisinin Gelişmesindeki Rolü' sempozyumu başladı\nLabels:Divanu Lugati't-Türk,İstanbul Üniversitesi,kaşgarlı mahmud,Özbekistan,Sempozyum,Türk dili,Türkçe",
"role": "user"
},
{
"content": "#### Kaşgarlı Mahmud'un Divanu Lugati't-Türk eserini ele alan \"Kaşgarlı Mahmud'un Bilimsel Mirası ve Üçüncü Bin Yıl Türkolojisinin Gelişmesindeki Rolü\" uluslararası sempozyumu başladı.\n###### İstanbul\nİstanbul Üniversitesi (İÜ) Doktora Salonunda gerçekleştirilen açılış programında konuşan İÜ Rektörü Mahmut Ak, döneminin ilimlerine ve yaşadığı coğrafyadaki kültür ve dil çeşitliliğine hakim bir Müslüman Türk entelektüeli olan Kaşgarlı Mahmud'un kaleme almış olduğu Divanu Lugati't-Türk'ün, Türk İslam edebiyatının en önemli kaynakları arasında yer aldığını söyledi.\n\nEserin, zamanının çok ilerisinde bir bakış açısı ve vizyonla yazıldığını dile getiren Ak, bugünün sosyokültürel hayatına ışık tutarak katkı sağlamaya devam eden Divanu Lugati't-Türk'ün akademik açıdan ele alınmayı bekleyen çok sayıda hususu içerisinde barındırdığını kaydetti.\n\nRektör Ak, Kaşgarlı Mahmud tarafından 11. yüzyılın ikinci yarısında, Araplara Türkçe öğretmek maksadıyla Arap dilinin kurallarına göre kaleme alınmış ansiklopedik sözlük niteliğindeki esere ilişkin şunları ifade etti:\n\n\"Türkiyat alanında, Orhun Yazıtları'nın bulunup okunmasından sonraki en önemli gelişme şüphesiz Kaşgarlı Mahmud'un Divanu Lugati't-Türk'ünün bulunmasıdır. Divan, 8 bin civarında Türkçe kelimenin Arapça karşılığını veren bir sözlüktür. Türk dilinin, tarihinin, edebiyatının, folklorunun kısaca Türk kültür ve medeniyetinin en büyük hazinesidir. Orta Asya Türk dünyasının sağlam bir dil ve kültür mirasıdır. Çeşitli kelimelere örnekler verilirken Türk coğrafyasına, tarihine ve efsanelerine ait mühim bilgiler bulunduğu gibi Türk toplumunun günlük yaşayışına, adetlerine, yiyecek, giyim ve muhtelif maddi kültür eşyalarıyla iktisadi hayatına ait de pek kıymetli bilgiler yer almaktadır.\"\n\nTürk kültür mirasını akademik anlamda ele alacak bu ortak çalışmaları desteklemeyi görev bildiklerine işaret eden Ak, \"Bu doğrultuda Özbekistan Taşkent Şarkşinaslık Üniversitesi önderliğinde hazırlanan bu konferansın üniversitelerimiz arasındaki bağı güçlendireceğine ve gelecekte yapılacak ortak çalışmalar için örneklik edeceğine yönelik inancımız tamdır.\" dedi.\n\nProf. Dr. Ak, Türk dünyası içinde önemli bir konuma sahip olan Özbekistan ile kültür, bilim ve sanat alanındaki ilişkilerin, istenilen seviyeye çıkmasını arzu ettiklerini belirerek, \"Dünyanın en köklü dillerinden biri olan, en geniş coğrafyada konuşulan dillerden biri olan Türkçenin yazılı tarih olarak yabancı dil olarak öğretilmeye başlandığı ilk eser Divan-ü Lugat-it Türk, Kaşgarlı Mahmud'tan bu yana her asırda ve geniş bir coğrafyada, Türkçe'nin dünyanın hemen her yerinde konuşulan zengin bir dil olmasına vesile olmuştur. Aynı dili konuşan toplumlar uluslararası alanda daha da güçlü olacaklardır.\" şeklinde konuştu.\n\n### \"Türk dilinin en eski bilimsel çalışması\"\nTaşkent Devlet Şarkşinaslık Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gulchekhra Rikhsieva ise Kaşgarlı Mahmud'un dünya bilim tarihinde büyük bir Türkolog, karşılaştırmalı üslubun kurucularından biri ve ilk diyalektolog olarak dünya Türkolojisinde onurlu bir yere sahip olduğunu söyledi.\n\nKaşgarlı'nın İslam öncesi ve erken İslam Türk kültür anıtlarının araştırılmasına, toplanmasına ve aktarılmasına çok büyük katkılar sağladığını vurgulayan Rikhsieva, \"Birçok bilim adamı, onun geniş tarih, etnografya, coğrafya bilgisi, dil ve edebiyat alanındaki ansiklopedik potansiyeli ve araştırma gücünün bugün hala şaşırtıcı olduğunu belirtmektedir. Türk dilinin en eski bilimsel çalışması Kaşgarlı Mahmud'un Divanu Lugati't-Türk adlı eseridir.\" değerlendirmesinde bulundu.\n\nRikhsieva, konferansın bundan sonraki öncelikli araştırmaların belirlenmesinde özel bir rol oynayacağını, bilimsel konferansın en önemli noktalarından birinin de eserin yeni baskısının sunumu olduğunu sözlerine ekledi.\n\nTürk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi (Türk Konseyi) Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Mirvokhid Azimov, bu tür bilimsel konferansların Türk Konseyi üye devletlerinin yükseköğretim kurumlarının ve araştırma merkezlerinin Türk dünyası mirasının tanıtılmasına ve yaygınlaştırılmasına katkı sağlayacağını söyledi.\n\nTürk Konseyi'nin bu tür etkinliklere her zaman destek verdiğini anımsatan Azimov, \"Bu konferansın Türk halklarımızın kültürel ve insani bağlarını genişleteceğine ve ortak dilimiz ve tarihimizi daha derinden inceleyerek, dünyaya tanıtacağına, ayrıca dayanışmamızı güçlendirmek ve geliştirmek için sağlam bir temel oluşturacağına inanıyorum.\" şeklinde konuştu.\n\nAzimov, Türk Konseyi Sekretaryası himayesinde yayınlanan kitabın, Kaşgarlı Mahmud'un şaheser eserinin tanıtılmasına ve yaygınlaştırılmasın katkı sağlayacağını; eserin kapsamlı olarak incelenmesinin Türk devletlerini yakınlaştırmaya ve kardeşlik ilişkilerini güçlendirmeye de hizmet edeceğini ifade etti.\n\nMarmara Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Taşkent Devlet Şarkşinaslık Üniversitesi ve Türk Konseyi'nin desteğiyle düzenlenen, yurt içi ve yurt dışından akademisyenlerin katkı sağladığı sempozyum 2 gün sürecek.\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Ünlü isimler TÜYAP'ta kitaplarını imzaladı\nLabels:Ahmet Ümit,Bekir Develi,İbrahim Kalın,İbrahim Tenekeci,Pelin Çift,Serdar Tuncer,Tarık Tufan,Uğur Dündar,Yılmaz Özdil,zafer algöz",
"role": "user"
},
{
"content": "#### Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, eski başbakanlardan Ahmet Davutoğlu, Rahşan Ecevit ve Ahmet Ümit gibi isimler, AA'nın global iletişim ortağı olduğu 37. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı'nda, kitapseverlerle bir araya geldi.\n###### Istanbul\nİSTANBUL\n\n**TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım AŞ** tarafından **Türkiye** **Yayıncılar Birliği iş birliğiyle **düzenlenen ** 37. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı kapsamında** ünlü yazarlar okurlarla bir araya geldi.\n\nYazarlar, Anadolu Ajansı'nın (AA) global iletişim ortağı olduğu, TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi-Büyükçekmece'de gerçekleştirilen fuar kapsamında kitaplarını imzaladı.\n\nFuarda, yeni kitabı \"Barbar, Modern, Medeni\"nin yanı sıra \"Ben, Öteki ve Ötesi\" ile \"İslamofobi\" gibi kitaplarını imzalayan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, AA muhabirine yaptığı açıklamada, fuara çok yoğun bir ilgi olduğunu söyledi.\n\nHem katılımcı yayıncıların sayısı hem yeni yayınlanan kitaplar ve nitelikleri hem de okuyucular anlamında çok güzel bir organizasyon gerçekleştirildiğini belirten Kalın, \"Hem nicelik hem nitelik olarak çok zengin. Kitap fuarlarının en güzel tarafı yayıncıyla yazarla okuyucuyu bir araya getirmesi. Biz de bugün kendi mütevazı kitaplarımızla okuyucuyla bir araya gelip hem sohbet edip hem kitaplarımızı imzalıyoruz.\" ifadelerini kullandı.\n\n### \"Hiçbir şey kitabın yerini tutmaz\"\nSon kitabının içeriğinden bahseden Kalın, \"Medeniyet kavramının çok konuşulduğu bir tarih var arkamızda ama 'Bu tarihi nasıl anlamak lazım? Bugün ve yarına ilişkin nasıl bir medeniyet tasavvuru inşa etmemiz lazım?' gibi soruları cevaplamaya çalışıyor kitap.\" diye konuştu.\n\nFuarda kitaplarını imzalayan oyuncu ve yazar Zafer Algöz de fuara katılımın her yıl arttığını ve özellikle gençlerin kitaplara olan ilgisinin çok sevindirici olduğunu dile getirdi.\n\nFuardaki indirimin kitaba ulaşma konusunda okuyucuları rahatlattığına dikkati çeken Algöz, şunları kaydetti:\n\n\"Gelişen dünya çağında insanlar kitap okumanın gereksiz olduğunu, her türlü belgeyi ve bilgiyi internetten bulabileceklerini iddia ettiler ama hiçbir şey kitabın yerini tutmaz. Çünkü kitabın bir ağırlığı, kalınlığı, kokusu ve dokusu var. O yüzden kitap hiçbir zaman popülist kültür içerisinde moda veya modası geçmiş bir unsur olarak kabul edilemez.\"\n\nSon kitabı \"Geldik Sayılır\"ın yanı sıra eski kitaplarını da imzalayan yazar ve şair İbrahim Tenekeci ise fuara yoğun katılımın insanların kitap okuduğuna işaret olduğunu ve bu ilginin kendilerini mutlu ettiğini belirtti.\n\n### \"Anadolu insanının kitapla buluşması heyecan veriyor\"\nYazar Vehbi Vakkasoğlu ise fuarın uzaklığına ve havanın serinlemesine rağmen kitap dostlarının kendilerini yalnız bırakmadığını vurguladı.\n\nOkunacak kitaplar yazmak gerektiğinin altını çizen Vakkasoğlu, \"İyi çiçeğin arısı Bağdat'tan gelir derler. İyi kitabın arısı da İstanbul'un çeşitli yerlerinden hatta komşu illerinden koşup geldiler. Anadolu insanının kitapla buluşması, ilk kitabı 50 yaşına gelmiş biri olarak bana heyecan veriyor. İnşallah okunanlar uygulanır, uygulananlar da ülkemizi kanatlandırır.\" değerlendirmesinde bulundu.\n\nFuarda ayrıca Tarık Tufan \"Düşerken\", Serdar Tuncer \"Delilim Yok Kalbimden Başka\", Bekir Develi \"Allah Cümlemizi Korusun\" kitaplarını imzaladı.\n\nAyrıca, eski başbakanlardan Ahmet Davutoğlu ile Rahşan Ecevit, Bahadır Yenişehirlioğlu, Pelin Çift, Adem Özbay, Uğur Dündar, Yılmaz Özdil ve Ahmet Ümit de kitapseverlerle bir araya geldi.\n\nMuhabir: Musa Alcan\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:İtalyan ve İranlı müzisyenler Ravenna Festivali'nde bir arada\nLabels:konser,Giuseppe Verdi,Klasik müzik,İtalya,İran,Müzik Festivali",
"role": "user"
},
{
"content": "### Müzikten gelen sarhoşluk\nÜnlü İtalyan müzisyene ülkesinde “Mükemmel Riccardo” lakabı verilmiş. Kendisi de aldığı riskle bu ismin hakkını nasıl verdiğini kanıtlıyor. “Bu konserin şimdiye kadar ki en riskli konser olduğunu” açıklıyor Riccardo, zira İran hükümeti bu konserin düzenlenmesine son anda onay verdi. Riccardo “_Hem uluslararası siyasi durumdan, hem de devrim sürecinde müziğin yasaklanmasından dolayı izin alabilmek zordu. Tahran Senfoni Orkestrası iki yıl önce yeniden çalışmalarına başladı. Mayıs ayındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından sayın Ruhani bize kapılarını açtı.” ifadelerini kullanıyor.\n\n23 Temmuz 1979. İran devriminin lideri Ayetullah Humeyni gençleri “uyuşukluk ve ciddiyetsizliğe” ittiğinden ülkede her türlü müziği radyo ve televizyonlarda yasak kılıyor. Humeyni’nin müziği, sarhoş eden diğer maddelerle karşılaştırdığı belirtiliyor. Milliyetçi şarkılar ve Irak savaşı sırasında (1980-1988) orduyu galeyana getirmek için bestelenen müzikleri kapsamayan katı yasaklar 10 yıl sürüyor.\n\nÜlkede Batı klasiklerinin yeniden müzik derslerinde öğretilmesi için reformcu lider Hatami’nin 1997’de gelmesi bekleniyor.\n\nŞu an ki hükümet bazı şartlar dahilinde ülkede konserlerin düzenlenmesine izin veriyor. Kadın sesine, erkek sesine karıştığında izin veriliyor.\n\nBunun yanı sıra kadın solistler yasaklı kalmaya devam ederken kadınlı erkekli orkestralara başkentte izin veriliyor.\n\n### Yeniden doğuş\n1937’de kurulan Tahran Senfoni Orkestrası 1960’lı yıllarda altın çağını yaşadı. Batı klasiklerini şeytani müzik olarak değerlendiren Ahmedinejat’ın iki görev süreside ise en karanlık dönemine girdi. Mali krizin ardından Tahran Senfoni Orkestrası 2012’de dağılmak zorunda kaldı.\n\nİran İslam Cumhuriyeti’nin başına 2013’te geçen reformcu lider Hasan Ruhani kültürel açıdan büyük bir özgürlük sözü vermişti. Ancak bu alandaki sözleri muhafazakar kesiminin direnişi karşısında hayata geçmekte güçlük çekti.\n\nFakat tüm bunlara rağmen Tahran Senfoni Orkestrası iki yıl önce yeniden kuruldu.\n\nCould #Verdi help bridge the divide between #Iran and the west? https://t.co/vkcOMy7D1i … … via\n\n`FT</a> <a href=\"https://twitter.com/hashtag/RoadsofFriendship?src=hash\">#RoadsofFriendship</a> <a href=\"https://twitter.com/hashtag/RiccardoMuti?src=hash\">#RiccardoMuti</a> <a href=\"https://twitter.com/hashtag/Muti?src=hash\">#Muti</a></p>— Masoud Mostajabi (`\nMMosta1206) 18 juillet 2017\n### Merak duygusu\nÜnlü çellist Honey Kazerooni ilk kez İran dışında sahne aldı. Honey Kazerooni “_Farklı bir tarih, kültür ve sanat anlayışına sahip dünyanın çeşitli bölgelerinden gelen insanlarla karşılaşmaktan çok mutluyum. İlk kez bir orkestraya eşlik ediyordum. Senfoni çalmakla aynı şey değil. Daha geniş. Her şeye dikkat etmeniz, diğer şarkıcıları dinlemeniz ve her şeye dikkat etmeniz gerekiyor. Artık her defasında Maestro Muti ile beraber çalıştığımı söyleyeceğim.” diyerek gurur duyduğunu belirtti.\n\nKadın müzisyen 2013’teki devrimin ardından ilk kez bir opera sahnesinde yer alıyordu.\n\nHoney Kazerooni İtalyan müzisyenlerin İran merakını ilgiyle karşılıyor. İranlı sanatçıların Batı müziğini yakından tanıdığını fakat İtalyanların İran müziği ve kültürü hakkında bilgi sahibi olmadığının altını çiziyor.\n\n### Siyasete yer yok!\nRiccardo Muti bu orkestrada sadece erkek sesleri kullanmaya büyük bir özen gösterdi. Zira İran Kültür Bakanlığı’ndan izin alabilmek için bu şartı yerine getirmesi gerekiyordu.\n\nİran İslam Cumhuriyeti’nde kadınların erkekler önünde şarkı söylemesi yasak olduğundan, İtalyan müzisyenler arasından sadece erkek şarkıcılar programa katılabildi.\n\nRiccardo: “*Bize kapılarını açan ülkelerin siyasetine karışmıyoruz. Aştık bunları. Bir kadın sopranoya sahnede tek başına şarkı söyletememezin nedenlerini eleştirmek istemiyorum. Bardağın diğer yarısını dolu görmek isteyenlerdenim. Orkestrada kadınlar ve erkekler yan yana oturabiliyordu örneğin. Bu bile büyük bir adım*.”\n\nHoney Kazerooni Tahran’da sanatıyla para kazanabildiğinden, müziğin artık bir tabu olmayışından duyduğu mutluluğu dile getiriyor:\n\n“*Günümüzde ailelerin çocuklarına müzik dersi aldırması oldukça normal bir durum. Benim çocukluğumda sokaklarda kocaman enstrümanlarla yürümem çok sıradışı bir durumdu. İnsanlar bana acayip bir şekilde bakıyordu. Ama şimdi herkes bu duruma alışkın*.”\n\nRiccardo Muti’ye göre “Programda sadece Verdi eserlerinin çalınması iyi bir seçimdi zira Verdi evrensel bir sanatçı. İtalyan şair Gabriele d’Annunzio’nun Verdi’nin ölümünde ifade ettiği gibi: “O herkes için sevgiyle ağlardı.”\n\nDostluk Yolu serisinin 2017 versiyonu, müziğin bir kez daha eşsiz gücü sayesinde birbirinden kopuk ülkeler arasında köprü olabileceğinin altını çizdi.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Gustav Mahler'in ölümünün 100'üncü yılı.\nLabels:Roman,İtalya",
"role": "user"
},
{
"content": "Şef Antonio Pappano yönetiminde Accademia Santa Cecilia Orkestrası ve Mahler’in 6. senfonisi.\n\nRoma’da bulunan Santa Cecilia Akademisi Mahler’i anmak için özel program düzenliyor.\n\nŞef Antonio Pappano yönetiminde Accademia Santa Cecilia Orkestrası ve Mahler’in 6. senfonisi.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Woody Allen 'Cafe Society' ile bizi 1930'lara götürecek\nLabels:Romantik komedi,Woody Allen,ABD",
"role": "user"
},
{
"content": "<p>Woody Allen yeni filmi ‘Cafe Society’ ile kamerasını 1930’lu yıllar Holywood’unun ışıltılı yaşamına çeviriyor. Aktör Jesse Eisenberg’in Los Angeles’e taşınan New Yorklu Bobby’i canlandırdığı yapımda, Kristen Stewart ise güzel sekreter kız olarak karşımıza çıkacak.</p> <p>Aktris Kristen Stewart basının sorularını yanıtladı:<br /> “Estetik olarak bu filmde yer almak çok eğlenceliydi çünkü Woody’nin filmlerinde görev alan herkes oldukça detaycıdır. Kostümler bir harikaydı, genel olarak oldukça parlak ve keyifli anlar yaşadık. Bence seçilen zaman dilimi de hikayeye çok uygundu.”</p> <p>Woody Allen’in yeni filminde aslında yeni olan pek bir şey yok. Olgun bir erkeğin kendinden yaşça genç, güzel bir kadına duyduğu romantik hisler ve bu durumda ortaya çıkan felsefi konuşmalar Woody Allen’in parmak izini barındırıyor.</p> <p>Blake Lively ise filmde Veronica karakteriyle karşımıza çıkıyor:</p> <p>“Woody Allen ve Vittorio ile bir dönem filminde yer almak ve onların hikayeyi anlatış şekli çok güzel. Aynı zamanda Woody’nin 1930’ların müziğini kullanışı da özeldi. Böylesi önemli bir yönetmenle çalışmanın biraz stresli olduğunu söylemeliyim. Elbette kendinizi güvende hissediyorsunuz, çünkü o ne yaptığını bilen bir yönetmen, o sizinle her kareyi paylaşmadığından, iyi idare edildiğinizi, iyi bir filmde yer alacağınızı biliyorsunuz.”</p> <p>68. Cannes Film Festivali’nin açılış filmi olan ‘Cafe Society’ bu yaz tüm dünyada gösterime girecek.</p>",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:40 ülkeden 41 ünlü şef tanıtacak\nLabels:GastroAntep Festivali,Yaratıcı Şehirler Ağı,Gaziantep,UNESCO",
"role": "user"
},
{
"content": "#### UNESCO'nun \"Yaratıcı Şehirler Ağı\"nda yer alan Gaziantep'te, 20-22 Eylül tarihleri arasında 40 ülkeden 41 ünlü şefin katılımıyla \"GastroAntep Gaziantep Uluslararası Gastronomi Festivali\" düzenlenecek.\nGAZİANTEP\n\nUNESCO'nun **\"Yaratıcı Şehirler Ağı\"**nda yer alan** Gaziantep't**e, 20-22 Eylül tarihleri arasında 40 ülkeden 41 ünlü şefin katılımıyla \"**GastroAntep Gaziantep Uluslararası Gastronomi Festivali\"** düzenlenecek.\n\nGaziantep Büyükşehir Belediyesi'nden yapılan yazılı açıklamaya göre, UNESCO \"Yaratıcı Şehirler Ağına\" dahil edilerek adını tüm dünyaya duyuran Gaziantep, gastronomi alanında elde ettiği unvanı, uluslararası bir festivalle taçlandıracak.\n\nKente 20-22 Eylül tarihleri arasında 40 ülkeden dünyaca ünlü 41 şefin katılımıyla gerçekleştirilecek \"GastroAntep Festivali\", Gaziantep'in zengin mutfağı ve sahip olduğu kültür mirasını yerelden globale taşıyacak.\n\nBüyükşehir Belediyesi ve Gaziantep Geliştirme Vakfı'nın (GAGEV) ev sahipliğinde, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TURSAB) ve Türk Hava Yolları (THY) gibi kurum ve kuruluşların desteğiyle yapılacak festival yerli ve yabancı gezginleri de ağırlayacak.\n\nGaziantep Organize Sanayi Bölgesi, Sanayi ve Ticaret Odaları ile Ticaret Borsası ve Güneydoğu Anadolu İhracatçı Birlikleri'nin de dahil olduğu festival, Gaziantep'i bir kez daha uluslararası arenaya taşıyacak.\n\n### \"Toplam turist sayısını 5 milyona çıkarmayı hedefliyoruz\"\nAçıklamada görüşlerine yer verilen Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, festivalin şehir ve ülke ekonomisine katkısını sunacağını belirtti.\n\n\"GastroAntep\"in kentin, zengin mutfağını ve kültürel zenginliklerini yerelden globale taşımak için muhteşem bir fırsat olduğunu kaydeden Şahin, \"Gaziantep'in sahip olduğu zenginliklerle, çok kısa zamanda tüm dünyanın bildiği ve dünyanın dört bir yanından turist ağırlayan bir gastronomi merkezi olacağına yürekten inanıyorum.\" ifadelerini kullandı.\n\nGeleneksel hale getirilerek her yıl düzenlenmesi planlanan festivalin turizme etkisine de işaret eden Şahin, şunları kaydetti:\n\n\"2016 yılında yerli ve yabancı olmak üzere sadece 700 bin kişinin ziyaret ettiği Gaziantep, 2017 yılında toplam bir buçuk milyon turist ağırladı. Bu yılın ilk 6 ayında da ilimizin ağırladığı turist sayısı 800 binin üzerinde. Düzenleyeceğimiz festivalle 2019 yılına kadar toplam yaklaşık 2 milyon, önümüzdeki 3 yıl içinde de 3 milyonu yabancı olmak üzere toplam turist sayısını 5 milyona çıkarmayı hedefliyoruz.\"\n\nMuhabir: Adsız Günebakan\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Katolik Kilisesi'nin skandalı \"Spotlight\" ile beyaz perdede\nLabels:Seks skandalı,Pedofili,Oscar 2016,Katoliklik,Venedik Film Festivali",
"role": "user"
},
{
"content": "Boston Globe gazetesinin araştırmacı gazetecilik ekibi “Spotlight”, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki (A.B.D.) Massachusetts Katolik Kilisesi’nin, 80 çocuğu istismar etmesini gün yüzüne çıkarmasıyla 2003 senesinde Pulitzer ödülüne layık görüldü. Ekip makalelerini 2002 senesinde çalıştıkları gazetede yayınladı.\n\nMarc Ruffalo filmin konusunu değerlendirdi: “Bu filmde istismarların sürekli örtüldüğünü görüyorsunuz. Sadece kilise değil, polis, yasama erki, politikacılar da işin içinde. Kısacası Boston’da güç sahibi olan herkes bunu örtbas etmeye çalışmış.”\n\nFilmde, Katolik Kilisesi’ne fazlasıyla sağdık olan Boston halkı, yaşanan çocuk istismarı karşısında sessizliğini bozmamasıyla skandalın devam etmesini sağlar. Boston’un yerlisi olmayan Musevi bir editörün gazetenin yazı işlerinin başına geçmesiyle,10 yıl boyunca Boston Globe tarafından da üstü örtülen skandal açığa çıkmaya başlar.\n\nFilmin yönetmeni McCarthy araştırmacılık ve serüven tarzında olan filmlerin artık eskiyen bir tarz olduğunu düşünüyor.\n\nYönetmen, sosyal medyanın yayılmasıyla artık sırların uzun süre saklanamadığının da altını çiziyor: “Yolsuzluk skandalı alanında profesyonel gazetecilik yapmak için tam zamanı. Sizin ülkenizde de bizim ülkemizdeki gibi gazetecilik ölmeye başladı. Yurttaş gazeteciliği yapanlar bu konuları çözemiyor ancak skandallar hakkında tweet atabiliyor veya Facebook gibi mecralarda fikirlerini paylaşabiliyor. Yurttaş gazetecilerin başka işleri olduğu için polisleri takıp edip insanlara fikirlerini soramıyorlar.”\n\nFilmde, Katolik Kilisesi’ni sallayan skandalı açığa çıkaran Boston Globe’un editörü Walter Robinson karakterini Michael Keaton canlandırıyor.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Nazi sığınağı müzeye dönüştürüldü\nLabels:Mimari,Sergi,İkinci Dünya Savaşı,Danimarka",
"role": "user"
},
{
"content": "Hitler’in Norveç‘ten Pireneler’e kadar Atlantik boyunca kurduğu savunma hattının bir parçası olarak kullanılan sığınak, 1944’te inşa edilmişti.\n\nSığınağın modern müzeye dönüşmesini sağlayan tasarımın mimarı Bjarke Ingels şöyle konuştu:\n\n“Müzenin bir anlamda sığınağın tam karşıtı olarak tasarlandığını söyleyebiliriz. Sığınak, beton ve dışarı ile bağlantısı olmayan hantal bir yapı iken müze, kum tepelerinin ortsında açık, havadar ve de konuksever bir toplantı mekanına dönüştü”\n\nHali hazırda yerin altında üç büyük sergi salonunu içinde barındıran ve çeşitli ışıklandırmalarla modern bir hal alan müzeye tünelden yürüyerek gidiliyor.\n\nOrijinal haline uygun olarak yeniden tasarlanan bina günümüzün modern havasını da ihtiva ediyor.\n\nMüze, 29 Haziran’da Danimarka Veliaht Prensi Frederic’in katıldığı bir törenle ziyarete açıldı.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Martha Argerich, Maestro Claudio Abbado'yu Paris'te onurlandırıyor\nLabels:Piyano,Klasik müzik,Paris,Müzik Festivali",
"role": "user"
},
{
"content": "Abbado’yu onurlandıran bu müzik ziyafetinde Mahler’in beşinci ve Prokovief’in üçüncü piyano konçertosu Arjantinli efsane piyanist Martha Argerich tarafından yorumlanıyor…\n\n**Martha Argerich, Virtüöz Piyanist:** ‘‘O da Friedrich Gulda’nın derslerine katılmıştı. Biz bu vesileyle tanıştık. O zaman Gulda’nın Salzburg’da bulunan mekanında çok güzel piyano çalıyordu. Kursun sonunda ondan piyano çalmasını istediler ve o en iyilerden bir tanesiydi. Ben de ona diğer ikinci piyanoyla eşlik ettim. Tam olarak çalmadım ama eşlik ettim.’‘\n\n‘‘İlk kayıtlarımı onunla yaptım. Onun çok özel biri olduğunu o anda hissetmiştim. Mozart çalmak benim için çok zordur ve bu zamanlarda bile onunla çalarken çok sakindim. O beni sakinleştirirdi. Bu ona verilen özel bir yetenek. Biz müzik sayesinde birbirimize yakınlaşıyorduk.’‘\n\n‘‘Birbirimizle konuşmadan anlaşıyorduk. Aramızda işler böyle yürüyordu. Kelimeleri ağzından cımbızla alırdık. Orkestraya da çok bir şey anlatmazdı. Provalarda onu izlerken çok sessiz olduğunu görebilirdiniz. Ancak o konuşmasa da bizimle birlikteydi. Onun tarzı buydu.’‘\n\nClaudio Abbado genç müzisyenleri çok severdi onlarla enerjisini, zamanını ve tutkusunu paylaşırdı. Lucerne Festival Orkestrası’nda obua çalan ve Abbado ile çalışma ayrıcalığını yaşayan bir müzisyen bildiği her şeyi ondan öğrendiğini söylüyor.\n\n**Lucas Macias Navarro, Obua Müzisyeni:** ‘‘Aşk, tutku, sıkı çalışmak ve fedakarlık….Müzik yapmaktan zevk almak için birbirinizi dinlemeniz gerekir…Mahler çaldığımız zaman bu kelimeler aklıma geliyor. Müzik şaheserleri arasında geziniyor ve Abbado ile lokantada, seyahatte geçirdiğim zamanları anımsıyorum. Hatıralar bir duygu seli olup akıp geçiyor.’‘\n\n**Martha Argerich:** ‘‘Onu özlediğimi itiraf etmeliyim. O orkestranın başındayken tıpkı bir prens gibiydi. Ayrıca çok sert bir mizacı vardı fakat aynı zamanda da çok özeldi. Kısaca o muhteşem biriydi.’‘",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Liam Nelson \"Takip 3\" için kaçacak\nLabels:Sinema,Aksiyon filmi,Paris",
"role": "user"
},
{
"content": "“Bryan Mills kızının hayranlık duyduğu, eski eşine aşık ve aile kurumuna bağlı biri. Ancak ailesi tehlikedeyse bir ölüm makinesine dönüşmesi an meselesi. Sanırım seyirci bu durumu kanıksadı ve karakteri böyle olduğu için seviyor.”\n\n“Takip 3” diğer yapımların aksine aksiyon dramayı ön plana çıkaracak. İlk yapımda kızını Paris’teki bir çetenin elinden kurtaran, ikinci filmde karısı ve kızını İstanbul’da korumaya ant içen Mills, şimdi ise eski eşinin katili olmadığını kanıtlamaya çalışacak.\n\nFransız yönetmen Olivier Megaton drama çekmenin zorluklarından bahsetti:\n“Dramalar aksiyon yapımlarda çalışmaktan farklı. Herkes aksiyon filmlerin daha zor olduğuna inanır, elbette zor bir tarz çünkü kaynak bulmanız lazım ancak filmin başında yer, zaman ve materyal olarak ne istediğinizi bildiğiniz an işler değişir. Duygusallıkta ise hiç bir şey bilmezsiniz. Sabah sete gelir, herkesin iyi tarafından güne başlaması ve formda olması için dua edersiniz.”\n\n“Taken / Takip 3” 9 Ocak’ta sinemalarda olacak.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Radyocu Mehmet Akbay: Radyolar milletin sesi ve dostudur\nLabels:Gezegen Mehmet,Mehmet Akbay,Radyo Günü,radyocu",
"role": "user"
},
{
"content": "#### \"Gezegen Mehmet\" olarak tanınan Kral Grup Başkanı ve radyocu Mehmet Akbay, \"Radyocular olarak insanları hem eğlendiriyor hem de bilgilendiriyoruz. Radyolar milletin sesi ve dostudur.\" dedi.\n###### Istanbul\n\"Gezegen Mehmet\" olarak tanınan Kral Grup Başkanı ve** radyocu Mehmet Akbay** , hafta içi her gün Kral FM'de yayınlanan \"Mehmet'in Gezegeni\" adlı programında gündemdeki konuları ele alıyor.\n\nYaptığı telefon bağlantılarıyla dünyanın her köşesinden dinleyicilerin sorunlarını gündeme getiren Akbay'ın programına, birçok ünlü sanatçının yanı sıra zaman zaman siyasetçiler de konuk oluyor.\n\nDünya Radyo Günü dolayısıyla AA muhabirine açıklama yapan Akbay, radyo sevgisinin çocukluğuna uzandığını söyledi. Dedesinin radyosunu 5-6 yaşlarında dinlerken başlayan radyo aşkının, gençlik döneminde de hayallerini süslediğini ifade eden Akbay, radyoculuğa bir tesadüf sonucu başladığını dile getirdi.\n\nHeybeliada'da 1992 yılında marangoz atölyesinde çalışırken bir gün Muğla'nın Ortaca ilçesine gittiğini ve orada Ortaca FM isimli yerel radyonun sahibi Mehmet Gökçen'le arkadaş olduğunu anlatan Akbay, şöyle devam etti:\n\n\"Mehmet Gökçen nişan hazırlıkları için bir yere gidecekti. Kendisi kısa bir süre radyo programına çıkmamı istedi. 15 bin nüfuslu bir ilçeydi ve radyoda mikrofonun başına geçeceğim için nasıl heyecanlanmıştım, anlatamam. Mehmet Gökçen'in yerine geçtiğim o gün, saat 09.00'da başlayan yayın, diğer sabah ertesi güne kadar devam etti. İnsanlar benim kim olduğumu öğrenmek için kapıya gelmiş, Ortaca gibi bir yerde birden hayranlarım olmuştu.\"\n\nAkbay, Ortaca FM'den sonra birçok yerel radyoda çalıştığını, ardından İstanbul'a geldiğini ve 1993 yılından itibaren en çok dinlenen radyo programlarına imza attığını ifade etti.\n\nDünyada televizyondan önce radyonun olduğunu ve radyoculuğun asla bitmeyeceğini söyleyen Akbay, \"Radyo, inanılmaz büyük bir devrimdir. Büyük savaşlar radyolarla kazanıldı. Radyolar, dünyanın gidişatını etkiledi. Televizyon, hayatımıza girince 'Radyo artık bitti.' diye bir algı oluştu. Günümüze geldiğimizde televizyonun da eskisi kadar popüler olmadığını görüyoruz. Sosyal medya ve dijital platformların etkisiyle televizyon yayınlarının izlenme oranları, her geçen gün düşüyor. Radyo ise hala yerinde duruyor.\" diye konuştu.\n\nSektörün sorunlarından da bahseden Akbay, çok fazla radyo istasyonu olduğunun ve bunların profesyonelleşmesi gerektiğinin altını çizdi.\n\nABD ve Avrupa'da radyoculuğun güçlü olduğuna değinen Akbay, Amerikan başkanlarının ulusa sesleniş konuşmalarını radyodan yaptıklarını belirtti.\n\n### \"Depremde radyo güçlü bir iletişim aracı oluyor\"\nAkbay, son günlerde deprem konusunun yine gündemde olduğunu aktararak, radyonun depremde çok önemli bir görev üstlendiğini dile getirdi.\n\nMehmet Akbay, \"Deprem afet çantasında, su, düdük, el feneri ve radyo var. Dolayısıyla radyo en zor anlarımızda yanımızda yer alıyor. Depremde telefonla iletişim kesiliyor, internet tamamen ortadan kalkabiliyor. Radyonun vericisi ayakta ise radyo havadan yayın aldığı için iletişim konusunda çok faydalı oluyor. Radyocular olarak insanları hem eğlendiriyor hem de bilgilendiriyoruz. Radyolar, milletin sesi ve dostudur. Radyonun gücünün kaybolmayacağını düşünüyorum.\" ifadelerini kullandı.\n\n1999 depreminde hiç unutamadığı bir yayın gerçekleştirdiğini söyleyen Akbay, o günü şöyle anlattı:\n\n\"Depremden hemen sonra ilk yaptığım şey, arabanın radyosunu açmak oldu. Radyo binasına geldiğimde, herkes dışarıdaydı ve radyo bomboştu. Ben de depremi yaşadım, korktum ancak 'Bu bir öncü deprem olabilir, daha büyükleri yaşanabilir.' düşüncesiyle hasarlı binalarda oturanlara, 'Derhal binalardan çıkın.' demem gerekiyordu.\n\nDepremden 15 dakika sonra yayına girdim ve anons yaptım. Sürekli trafik bilgisi aldığımız taksiler vardı. Cep telefonları kilitlenmişti ama herkes dışarıda olduğu için şebeke hatlarında problem yoktu. Şansımı denemek istedim. Taksi durağını aradım, karşıma bir çocuk çıktı. Normalde İstanbul'da 18 bin taksi vardır ama gece o anda 5 bin taksi İstanbul'un tüm sokak ve caddelerinde çalışıyordu. Şunu öğrenmek istiyordum, 'İstanbul yıkıldı mı, yıkılmadı mı?' Telefondaki çocuğa 'Herkes bulunduğu noktadan telsizle bilgi versin.' anonsunu yapmasını istedim. Anons 5 bin taksiye ulaştı ve ilçelerden ardı ardına bilgi gelmeye başladı. İtfaiye ve acil servis araçları bile radyo dinleyerek, oralara ulaştı. Canlı yayında ağlayan insanlar 'Biz hangi radyoyu dinliyoruz.' diye sorduklarında, ben 'Bu gece radyonun adı yok.' cevabını verdim.\"\n\nSiyasiler de Gezegen Mehmet'e konuk oldu\n\nProgramına sanatçıların yanı sıra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu gibi siyasetçileri de konuk eden Akbay, siyasetçilerle yaptığı programların ardından vatandaşlardan güzel tepkiler aldığını söyledi. Siyasetçileri konuk aldığı programlarında tarafsızlığını ön plana çıkarmak istediğini vurgulayan Akbay, seçim dönemlerinde mikrofonlarının herkese açık olduğunun ifade etti.\n\nMehmet Akbay, sözlerini şöyle tamamladı:\n\n\"Siyasilerle yaptığım programlarda hep şu mesajı verdim; 'Karşınızda Mehmet Akbay ya da Gezegen Mehmet yok. Ben millet olarak karşınızda oturuyorum.' Gerçekten kayda değer sorular sorduğumu biliyorum çünkü programdan sonra ben hiçbir zaman gündeme gelmedim. Ben değil de programda sorulan sorular gündeme geliyorsa işimi yaptığımı hissediyorum.\"\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Avengers serisinin yeni filmi geliyor\nLabels:ABD,Hollywood,Sinema",
"role": "user"
},
{
"content": "Yönetmen Joe Russo farklı bir yapımını izleyiciyle buluşacağını söylüyor:\n\n\"Farklı tarzları olan süper kahramanların hepsini bir arada görüyorsunuz. Bu çok özel bir durum. Onları yalnız istersen farklı bir tad alabilirsiniz. Fakat hepsi beraberken hiç görmediğiniz bir şey ortaya çıkıyor. Çünkü film hem çok hızlı hem de farklı bir şekilde ilerleyebiliyor.\"\n\nFilm ilk olarak 4 Mayıs 2018'te gösterime girecek.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Selfie çubuğu her geçen gün daha fazla yasaklanıyor\nLabels:Fotoğraf,Müze",
"role": "user"
},
{
"content": "Uzmanlar mekanizması sayesinde bir metreye kadar uzayabilen selfie çubuklarının tehlikeli olabileceği konusunda uyarılarda bulunuyor. Peki turistler bu aleti neden kullanmak istiyor?\n\n“Çünkü dört kişi beraber resim çekmek istediğinizde çok kullanışlı. Bende kullanmak istiyordum ama sorun değil.”\n\nVersailles Sarayı yetkilileri yasağın sanat eserlerinin korunması amacıyla uygulamaya koyulduğunu belirtiyor.\n\nVersailles Şatosu yetkilisi Denis Verdier-Magneu durumu, “Nesnelerden bir metre uzaktayız. Gördüğünüz gibi bu konsola dokunmak için elimi uzatmam yeterli. Bu mermer vazolar için de geçerli. Hatta avizeler bile bir metre üzerimizde. Yani selfie çubuğunun yaratabileceği hasarı hayal edebilirsiniz.” şeklinde açıklıyor.\n\nVersailles Sarayı’nı günde binden fazla turist ziyaret ederken, çekilen fotoğraf sayısı ise tam olarak bilinemiyor. Sarayı gezmeye gelen bir turist, “Grup halinde geldik. Arkadaşlarımız fotoğraflarımızı çekebilir. Fakat eğer yalnızsanız bu biraz hayal kırıklığı yaratabilir” diyor.\n\nYasak binaların içinde geçerli olurken, saray ve müzelerin bahçelerinde ziyaretçiler bu çubukları kullanabiliyor. Ancak özçekimin müzeler ve sanat galerileri açısından yararları da var.\n\nPalais de Tokyo iletişim sorumlusu Simon Bruneel, “Selfie çubuğu sosyal ağlarla bağlantılı. Çok basit çünkü insanlar Palais de Tokyo’da çektikleri fotoğrafları Instagram, Facebook veya Twitter gibi sosyal ağlarda paylaşmak istiyor. Bu da başkalarının sergilere gelmesini ve görmesini saplıyor.” diyerek tanıtım anlamında selfienin katkılarını açıklıyor.\n\nSelfie çılgınlığı dünya üzerinde bazı düzenlemelere gidilmesine neden olurken, sanatçılara da ilham kaynağı olmaya başladı. Japon sanatçı Kenji Kawakami’nin “Tembel İnsanlar için El” isimli eserinde olduğu gibi.\n\nTürkiye’de ise herhangi bir müze yönetimi henüz bir yasaklamaya gitmedi.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Mısır Medeniyeti Ulusal Müzesi, antik Mısır’a ışık tutan 50 bin eseri bünyesinde bulunduruyor\nLabels:Mısır",
"role": "user"
},
{
"content": "#### Mısır Medeniyeti Ulusal Müzesi’nde, Antik Mısır’ın farklı asırlarına ait yaklaşık 50 bin parça tarihi eser yerli ve yabancı turistin beğenisine sunuluyor.\n###### Kahire\nMısır’ın tarihi Fustat kentinde yer alan ve Arap dünyasında türünün tek örneği konumunda bulunan Mısır Medeniyeti Ulusal Müzesi, kadim Mısır tarihine ve kültürüne ışık tutuyor.\n\nMısır Cumhurbaşkanlığı resmi internet sitesinde yer alan bilgiye göre, ilk olarak 2002 yılında temeli atılan Mısır Medeniyeti Ulusal Müzesi’nde, Antik Mısır’ın farklı asırlarına dayanan yaklaşık 50 bin parça tarihi eser yerli ve yabancı turistin beğenisine sunuluyor.\n\n16 Şubat 2017 yılında sadece bir bloğunun (bin metrekare genişliğinde) faaliyete geçmesiyle birlikte resmi olarak kısmi açılışı yapılan müze, “Asırlar Boyunca Mısır El Sanatları ve Endüstrileri” adlı geçici bir sergiye ev sahipliği yapıyor.\n\nMısır’da yüzlerce yıl öncesinden bu yana süregelen el sanatının (çömlekçilik, dokuma, marangozluk ve süs eşyaları) tanıtılması amaçlanan sergide, ülkenin çeşitli kentlerinde bulunan müzelerden getirilen, çeşitli dönemlere ait yaklaşık 400 parça tarihi eser sergileniyor.\n\n### Müzede Firavun hanedanlığına mensup 22 mumya yer alıyor\nTarihi Fustat kentinde yaklaşık 33 dönümlük bir alanda inşa edilen Mısır Medeniyeti Ulusal Müzesi’nde, sadece mumyalara tahsis edilen bölümde 18 kral ve 4 kraliçeye ait toplam 22 mumya bulunuyor.\n\n3 Nisan 2021’de “Altın Yolculuk” olarak adlandırılan görkemli bir kortejle Kahire Mısır Müzesi’nden Fustat kentindeki Mısır Medeniyeti Ulusal Müzesi’ne taşınan 22 mumya, yaklaşık 2 bin 810 metre genişliğinde ve kraliyet mezarlığı şeklinde tasarlanan alanda sergileniyor.\n\nMüzede aralarında 1. Seti, Hatşepsut, 2. Ramses gibi ünlü firavunların da bulunduğu 18. ve 19. Firavun hanedanlığına mensup toplam 22 mumya yer alıyor.\n\nMumyaların tarihi, yaklaşık MÖ 1580 ile MÖ 1085 yılları arasında Mısır’da hüküm süren firavunlar hanedanları dönemine uzanıyor.\n\nMısır Turizm Bakanlığı'nın verilerine göre, söz konusu mumyalar 1871 ve 1898 yıllarında ülkenin güneyindeki bir bölgede iki grup halinde keşfedildi.\n\n### Müzenin inşa planı 1982 yılına kadar uzanıyor\nFustat kentinde tahsis edilen yerin kesinleşmesinin ardından ilk olarak 2002 yılında temeli atılan müzenin inşa edilmesi planı 1982 yılına dayanıyor.\n\nUNESCO Dünya Miras Listesi, 1982 yılında Mısır’da bir medeniyet müzesi inşa edilmesine yönelik uluslararası bir kampanya başlatmıştı.\n\nBaşlatılan kampanyanın ardından 1999 yılında müzenin şimdiki konumu belirlenerek, bölgede yapılan arkeolojik kazıların akabinde 2002 yılında müzenin temeli atıldı.\n\nYaklaşık 33 bin dönümlük alana inşa edilen ve 9 bloktan oluşan müze, 16 Şubat 2017’de resmen kısmi olarak kapılarını ziyaretçilere açtı.\n\n### Müzenin çeşitli etkinliklere de ev sahipliği yapması planlanıyor\nÖte yandan Mısır uygarlığı gelişiminin evrelerini yansıtan yüzlerce tarihi eserin sergilenmesinin yanı sıra müzenin, konferanslar ve kültürel etkinlikler gibi çeşitli programlara da ev sahipliği yapması amaçlanıyor.\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Bollywood yıldızları için koreografiler hazırlayan Anup, Dubai'ye gelerek dans okulları açtı\nLabels:Gençlik,Dans",
"role": "user"
},
{
"content": "\"Dans etmeye çok uzun zaman önce başladım. Annemin söylediğine göre, henüz 2 yaşındayken dans ediyordum. İlham kaynağım her zaman Michael Jackson olmuştur.\n\nDans etmek, hayatım boyunca sadece bunu yapıyordum. Sonra TV programlarına katılmaya başladım. Daha sonra Dubai’ye geldim ve buranın ne kadar harika bir yer olduğunu gördüm. Burası fırsatlar kenti. Böylece işime yeniden başladım ve sonra kendi stüdyomu kurdum.\n\n## 'Dans ederek insanlara güven veriyoruz'\nİşler oldukça iyi gidiyor ve şimdi 10 yıl oldu. Burada üç şubem var. Birilerinin stüdyoya gelip dans öğrenmesi, kendisine olan güvenini artırması inanılmaz bir duygu. Ben dansı, insanların, ruh sağlıkları açısından geliştirmek için bir fırsat olarak kullanabiliyorum. İşte bu yüzden buradayız, bilirsiniz, kelimenin tam anlamıyla insanların hayatlarını değiştiriyoruz.\n\nShahrukh Khan, Varun Dhawan, Rani Mukherjee gibi birçok ünlü yıldızla çalışma fırsatım oldu. Çünkü o zamanlar Hindistan'da televizyonda realite şovlarına katılıyordum, ve o zamanlar videolarına ve filmlerine yardım etmek için şovumuza gelirlerdi. O dönemde onlarla dans ediyordum ve sonra onlar için koreografiler yapmaya başladım. Çok güzel bir deneyim. Klasik dans derslerinden farklı tabi. Normal öğrencilerden farklılar çünkü vücut dillerini takip etmeniz gerekiyor, çünkü tüm yıldızlar ve ünlülerin vücut dilleri farklıdır. Şahsen, dansta Sunanda Sharma’nın harika olduğunu düşünüyorum - Tamam - karım beni öldürecek!\n\n## 'Koreografi yaratıcılığımızı geliştiriyor'\nAslında koreografiyi danstan daha çok seviyorum çünkü daha yaratıcı bir iş. Yeni bir şey yaratabileceğim bir şey.\n\nDubai memleketimden çok uzakta olsa da, kendimi evimde hissediyorum. Gelecek için şu anda üç şubem var ve birkaç ay içinde bir tane daha açmak istiyorum. Şimdiye kadar 20 binden fazla kişiye ders verdim. Daha çok insana dans öğretmek ve bilgilerimi genç nesillere aktarmak istiyorum.\"",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Londra'da uçan sanat\nLabels:Sergi,Fotoğraf,Londra",
"role": "user"
},
{
"content": "Fransız fotoğrafçı Charles Petillon, Fransa dışındaki ilk sanat çalışmasında, yüzlerce helyum balonu ile Londra havasını kapalı bir alanda yarattı.\n\nCharles Petillon – Fotoğrafçı:\n“ Çalışmamı bu alanda yapmamın sebebi, her insanın farklı fotoğraflar çekerek bu eseri kendince yorumlamasını istememden kaynaklanıyor. Sanata kendimce bir bakışım var ve bunu da paylaşacağım.”\n\nTavanı kaplamak adına, 100 bin balonun kullanıldığı eserde, 1 hafta boyunca 25 kişi çalıştı. “Heartbeat” adlı çalışma 54 metre uzunluğunda ve 12 metre genişliğinde. Kalp atışını temsil eden sanat eserinde kullanılan balonların içine küçük bir ışık yerleştirilmesiyle balonların yanıp sönmesi sağlanıyor.\n\nÇalışma Covent Garden’in başlattığı kültürel bir programa ait. Programda Alex Chinneck, Jeff Koons, Damien Hirst ve Banksy gibi sanatçılar da yer alıyor.\n\n“Heartbeat” 27 Eylül’e kadar Covent Garden’da.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Cannes Film Festivali'nde jüri üyeleri belli oldu\nLabels:Cannes Film Festivali,Fransa,Sinema",
"role": "user"
},
{
"content": "71'incisi yapılacak festivalde beş kadın ve 4 erkek bu koltukta oturacak.\n\nOnlara arasında sanat sinemasında adından söz ettiren Amerikalı yıldız Kristen Stewart ve\n\n\"Mavi En Sıcak Renktir\" ile çıkış yapan Fransız oyuncu Léa Seydoux da var.\n\nBaşrollerini Seydoux ve Adele Exarchopoulos'un paylaştığı film 2013'teki Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye kazanmıştı.\n\nÇinli oyuncu Chang Chen; Amerikalı senarist, yönetmen ve yapımcı Ava DuVernay, \"Deniz Kıyısındaki Ev\"in yönetmeni Fransız yapımcı Robert Guédiguian, Kanadalı senarist ve yönetmen Denis Villeneuve de listede yer alıyor.\n\nJuri başkanlığını ise Avustralyalı oyuncu Cate Blanchett yapacak.\n\nKariyerinde iki Oscar ödülü kazanan 48 yaşındaki yıldız, 8-19 Mayıs tarihleri arasında düzenlenecek festivalin 12'inci kadın jüri başkanı olacak.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:'Süper Baba\"nın Nihat'ı: Sümer Tilmaç\nLabels:sinema,Sümer Tilmaç,Süper Baba",
"role": "user"
},
{
"content": "#### \"Gönül Yarası\", \"Reis Bey\", \"Kanlı Nigar\", \"Kuruluş Osmancık\" ve \"Süper Baba\" adlı yapımlarda canlandırdığı rollerle Türk sinemasının unutulmaz isimleri arasına giren Sümer Tilmaç, Türk izleyicisinin gönlünde yer edindi.\n###### Istanbul\nBaşarılı karakter oyuncusu, 15 Temmuz 1948'de Malatya'da dünyaya geldi. Giritli Hasan Bey ile Türkmenistan göçmeni Rehber Hanım'ın çocuğu olan Tilmaç, 1964'te Arena Tiyatrosu'nda oyunculuğa başladı.\n\nİstanbul Belediye Konservatuvarından 1968'de mezun olan sanatçı, Münir Özkul ve Gazanfer Özcan'ın öğrencisi olarak yetişti ve kariyeri boyunca Türk tiyatrosu ve sinemasının sevilen isimleriyle aynı sahnede buluştu.\n\nYaptığı bir açıklamada anne ve babasının da tiyatroya çok meraklı olduğunu aktaran Tilmaç, \"Her yerde mutlaka bir oyun oynuyorlardı. Annem bana hamileyken ben sahneye çıkmışım. O yüzden sahne hayatım biraz daha fazla.\" ifadelerini kullanmıştı.\n\n### \"Oyunculukta Münir Özkul ve Gazanfer Özcan'dan etkilendi\n**Sümer Tilmaç** , yaşamı boyunca 63 tiyatro oyununda sahne aldı. Sadık Şendil tarafından yazılan \"Yedi Kocalı Hürmüz\" eserinde de rol alan usta oyuncu, yine Şendil'in kaleme aldığı \"Kanlı Nigar\" oyununda ise başrolleri Münir Özkul ve Altan Karındaş ile paylaştı.\n\nOyunculukta en fazla Münir Özkul ve Gazanfer Özcan'dan etkilendiğini her fırsatta dile getiren sanatçı, sinemada ilk olarak 1966'da Tanju Korel ile Sibel Göksel'in başrolü paylaştığı \"Eşkıya\" filminde rol aldı.\n\nOynadığı filmlerde birçok kez kötü adam karakterini canlandıran sanatçı, yaptığı bir açıklamada, bu konudaki düşüncelerini şöyle dile getirmişti:\n\n\"Almanlarla, Fransızlarla, İtalyanlarla, Amerikanlarla filmlerde oynadım. Fransızların vodvil tiyatrosunun biraz içindeyim. Fransızlar bütün aktörlere 'komedyen' der. Bizdeki komedi anlayışı ise farklıydı. Biraz yamuk olacaktınız, kulağınız başka bir yerde, gözünüz şaşı olacaktı. Biz bunlara gülerdik, böyle algımız vardı. O nedenle o zamanlar bana kötü adam rolünü layık gördüler. Neyse ki bu durum yavaş yavaş değişiyor. Kötü adam rolleriyle başladım, şimdi ise böyle devam ediyor. Yarın bakarsınız tekrar kötü adam rollerine dönerim. Bu durum, oyuncu olmanın gerektirdiği bir zorunluluktur. Şimdi kötü adam rollerini oynayanlara bakıyorum ve hiçbirini beğenmiyorum.\"\n\nSanatçı, 1993-1997 arasında yayımlanan ve büyük beğeniyle izlenen \"Süper Baba\" dizisinde canlandırdığı rolle dikkati çekti.\n\n\"Reis Bey\", \"Kuruluş Osmancık\", \"Osmanlı Cumhuriyeti\", \"Meraklı Köfteci\", \"Vatandaş Rıza\", \"Ah Güzel İstanbul\", \"Gırgıriye\", \"Kılıbık\", \"Damga\", \"Acı Dünyalar\", \"Kahpe Bizans\", \"Hemşo\" ve \"Çakallarla Dans\" adlı yapımlards da oynayan sanatçı, 210'dan fazla film ve dizide rol aldı.\n\n### Kalp krizi sonucu vefat etti\n\"Karaoğlan\" adlı televizyon dizisinde de oynayan sanatçı, \"Son\" filmindeki rolüyle 2002'de verilen 7. Sadri Alışık Ödülleri'nde \"En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu\" ödülünü aldı.\n\nKendi yazdığı \"Ispanaktan Nağmeler\" adlı film için 2005'te yönetmen koltuğuna oturan usta oyuncu, filmin başrolünü de kendisi üstlendi.\n\n**Sümer Tilmaç** , 2010'da vizyona giren, Murat Şeker'in yönetmenliğini üstlendiği \"Çakallarla Dans\"'ın ardından aralarında \"İkizler Firarda\", \"Şenlikname: Bir İstanbul Masalı\", \"Pak Panter\"in de olduğu filmlerde rol aldı.\n\nKatıldığı bir düğünde geçirdiği kalp krizi sonucu 12 Haziran 2015'te hayatını kaybeden sanatçı, vefatından önce \"Polis Akademisi: Alaturka\" ile \"Zilin Sesi\" filmleri için kamera karşısına geçti.\n\nTilmaç'ın cenazesi Karacaahmet Mezarlığı'nda toprağa verildi. Usta oyuncunun kardeşi Ata Tilmaç da Almanya'da geçirdiği kalp krizi sonucu 2007'de hayata veda etmişti.\n\n### Yaşamını, \"Sümerce\" adlı oyununda işledi\nHayat hikayesini eğlenceli bir dille kaleme alan Tilmaç, vefatından kısa bir süre önce,\"Sümerce\" adlı komedi oyununu sanatseverlerle buluşturdu. Sahnedeki 50. yılını da Sümerce ile kutlayan sanatçı, oyuna ilişkin şu değerlendirmeyi yapmıştı:\n\n\"Anılar, yaşanmışlıklar enteresan. Bir şeyler kötüymüş gibi yaşanıyor fakat aradan zaman geçtiğinde mizah oluyor. Bizim de öyle oldu. Bir zamanlar meşakkat diye yapılan her şeyi, bugün bakıldığında aradan geçen zaman içinde çok başka noktalarda düşünmeye başlıyorsunuz. O da çok güzel oluyor.\"\n\nTilmaç, kendisine hep, \"Anılarını yazar mısın?\" diye sorulduğunu aktararak, \"Ben de onlara hep şöyle bir cevap verdim: Yazmak yerine sahnede bunu anlatmak istiyorum. İyi ki de öyle demişim ve öyle yapmışım.\" değerlendirmesinde bulunmuştu.\n\nKarakter oyuncusu olarak canlandırdığı her rolle akıllarda yer edinen sanatçı, katıldığı bir televizyon programında, oyunculuğun emek işi olduğuna işaret ederek şunları kaydetmişti:\n\n\"Benim de hoşuma giden, unutamadığım filmler hangileri diye sorduklarında, 'Para alamadığım filmler.' diyorum. Bizim kaderimizde böyle bir şeyler var. Biz bu işten para kazanmaya değil, bu işi yapmaya gelenlerdeniz. Bunu da yüreklilikle söylüyorum. Tabii ki hayatımızı idame ettirmek anlamında para kazandığımız işler de oluyor.\"\n\nTony Curtis ve Anthony Quinn ile \"Paralı Askerler\" filminde rol alan sanatçı, vefatından 10 gün önce katıldığı bir televizyon programında oyunculuk yapmaktan duyduğu mutluluğu şu sözlerle aktarmıştı:\n\n\"Özellikle gençlerle beraberseniz ve hala oyunculuk yapıyorsanız, bu durum insanı gerçekten çok motive ediyor. Hayatın çok güzel bir sürecini yaşıyorsunuz demektir. Çünkü hala bir işi insanını yapabilmesi veya telefonunun çalıp bir filme çağırılması bizim yaşlarımızdaki oyuncular için önemli.\"\n\n**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Eyyubi Mehmed Bey'in gün yüzüne çıkan güfte mecmuası klasik musikiye ışık tutuyor\nLabels:Dede Efendi,Eyyubi Mehmet Bey,güfte mecmuası,klasik musiki,müzik,Osmanlı,Zekai Dede",
"role": "user"
},
{
"content": "#### Araştırma Görevlisi Harun Korkmaz, \"Eyyubi Mehmed Bey'in mecmuasının ortaya çıkmış olması, elimizde zaten çok sınırlı olan belli başlı bestekarlara ait güfte mecmualarına bir yenisinin eklenmiş olduğu anlamını taşıyor.\" dedi.\n###### Istanbul\nİstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Araştırma Görevlisi Harun Korkmaz, Eyyubi Mehmed Bey'e ait olduğu anlaşılan el yazması güfte mecmuasının ortaya çıkmasıyla bestekarlara ait sınırlı sayıda mecmuaya bir yenisinin daha eklendiğini söyledi.\n\nKlasik Türk musikisi tarihi alanında çalışmaları bulunan, aynı zamanda eski musiki eserlerini seslendiren Korkmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kısa süre önce bir müzayededen satın aldığı güfte mecmuasına ve klasik Türk müziği alanında yaptığı araştırmalara ilişkin bilgi verdi.\n\nKorkmaz, Eyyubi Mehmed Bey'in, dini ve din dışı sahadaki hemen her formda eserler veren Türk musikisinin önemli bestekarlarından Hammamizade İsmail Dede Efendi'nin talebesi, ünlü bestekar ve musiki hocası Zekai Dede'nin ise hocası olduğunu dile getirdi.\n\nMusikinin tarihiyle ilgili çalışmaların artarak devam ettiğinn altını çizen Korkmaz, \"Henüz çok yeterli bir seviyede değil. Ama gün geçtikçe yeni belgeler ortaya çıkıyor, yeni bulgularla karşılaşıyoruz ve böylece müziğimizin tarihiyle ilgili daha fazla bilgiye ulaşabilme ümidini elde ediyoruz.\" diye konuştu.\n\nHarun Korkmaz, güfte mecmualarının bir koleksiyon malzemesi olmasının ötesinde, araştırmalara kaynaklık etmesi bakımından da önemli ve heyecan verici olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:\n\n\"Eyyubi Mehmed Bey'in mecmuasının ortaya çıkmış olması, elimizde zaten çok sınırlı olan belli başlı bestekarlara ait güfte mecmualarına bir yenisinin eklenmiş olduğu anlamını taşıyor. Eyyubi Mehmed Bey'in zihnindeki repertuvara bu şekilde tanıklık etmiş oluyoruz. Dede Efendi'nin yetiştirdiği, en önde gelen müzisyenlerden biri olduğu için Dede Efendi'nin talebelerine ne aktardığını da nasıl bir repertuvarla donattığını da yine bu vesileyle öğrenmiş oluyoruz.\"\n\n### \"Mecmuada yapılacak araştırmalar pek çok bilgi sunacak\"\nBu aktarımın önemli bir halkası olmasının Eyyubi Mehmed Bey'in kaydettiği bilgilerin güvenilirliğini arttırdığını, dolayısıyla mecmuasını da diğer pek çok mecmuadan ayrı bir konuma yükselttiğini kaydeden Korkmaz, \"Bu mecmua üzerinde yapılacak detaylı araştırmalar bize daha pek çok bilgi sunacaktır. Özellikle Eyyubi Mehmet Bey'in mecmuasının yayınlanması ve içindeki eserlerden günümüze intikal edenlerin seslendirilmesi gerekmektedir. Eyyubi Mehmed Bey'in bestekarlığı ve musikideki yönü daha fazla vurgulanmalıdır. Dede Efendi'nin yetiştirdiği ve Zekai Dede'yi yetiştiren böyle değerli bir bestekarın daha fazla tanınması için çalışmaya devam etmemiz gerekmektedir.\" değerlendirmesinde bulundu.\n\nKorkmaz, doktora tezinde güfte mecmualarını ele aldığını, uzun zamandır hem basılı hem el yazması olarak tespit edilmiş güfte mecmualarını topladığını aktararak, şu bilgileri verdi:\n\n\"Güfte mecmuası, notanın kullanılmadığı devirlerde, klasik Türk musikisi çerçevesinde beste yapan ve musiki icrasında bulunan müzisyenlerin, besteli eserlerin sözlerini yazdıkları defterlerdir. Bunlar şahsi kullanım için tertip edilmiş olduklarından pratik maksada hizmet ediyorlar. Müzisyenler, melodisini ezbere bildikleri eserleri bu defterlere bakarak hatırlıyor, bu şekilde hafızalarındaki repertuvarı canlı tutuyorlar.\"\n\nHer müzisyenin böyle bir mecmuaya ihtiyaç duyduğunu, bu nedenle binlerce örneğin bugüne ulaştığını sözlerine ekleyen Korkmaz, \"Yurt içinde ve yurt dışında kütüphanelerde, özel koleksiyonlarda, arşivlerde bu mecmuaları bulmak mümkün.\" ifadelerini kullandı.\n\nEyyubi Mehmed Bey'in mecmuasının ilk defa ortaya çıktığına işaret eden Korkmaz, \"Bundan kısa bir zaman önce bir müzayededen satın aldığım bu mecmuada hocası Dede Efendi'nin ve kendi repertuvarının bir toplamını görüyoruz. Eyyubi Mehmet Bey, Dede Efendi gibi klasik musikinin en önde gelen bestekarlarından birinin talebesi ve Osmanlı'nın son devrinde yetişmiş olan en büyük bestekar olarak kabul edilen Zekai Dede'nin hocası ve kendi de aynı zamanda bestekar, farklı türlerde eserleri var. Onun zihnindeki musiki dünyasını güfte mecmuasında buluyoruz.\" dedi.\n\n### \"Klasik musikide mühim bir bestekar vasfıyla yer alıyor\"\nHarun Korkmaz, bestekar Eyyubi Mehmet Bey'in 1850'de vefat ettiğini belirterek şöyle devam etti:\n\n\"Musikinin klasik tarafıyla meşgul olmuş yani dini musikiyle çok sınırlı bir meşguliyeti var. Eğlence müziğiyle çok ilgilenmemiş, müziğin klasik ve ciddi tarafıyla meşgul olmuş. Pek çok eseri hocalarından öğrenmiş, ezberlemiş ve kendi de elimizdeki kaynaklara bakılırsa 40 civarında eser bırakmış. Bu eserlerden önemli bir kısmını, son derece zor makam ve usulleri kullanarak yapmış.\n\nKendi zaten klasik musikide mühim bir bestekar vasfıyla yer alıyor. Bir diğer vasfı ise hocasıyla talebeleri arasında bir köprü olması ve klasik repertuvarı aktaran insanlardan biri olması. Bu mecmua ise onun repertuvarını yansıtması bakımından son derece değerli. 'Zihnindeki klasik eserler hangileriydi? Hocalarından neler aldı?' Bunları burada görebiliyoruz.\"\n\nKorkmaz, Eyyubi Mehmet Bey'in, öğrencisi Zekai Dede'yi, kendi hocası olan Dede Efendi'ye de götürdüğünü belirterek, beraber ders yaptıklarının altını çizdi.\n\nSatın aldığı mecmuanın Eyyubi Mehmed Bey'e ait olduğunu sonradan anladığını söyleyen Korkmaz, şöyle devam etti:\n\n\"İlk önce çok kısa süre görme şansım olmuştu ama bu mecmuayı almam gerekiyor diye düşündüm. Çünkü çok fazla örnek gördüm. Özellikle benim incelediğim yazmaların, buna benzer güfte mecmualarının sayısı 600'ü buldu. diyebilirim. İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, Topkapı Sarayı Kütüphanesi, İstanbul'da daha belki onlarca kütüphane ve şahsi koleksiyonun dışında başta Londra, Paris, Berlin, Hollanda, Hindistan, Pakistan, İran, Mısır, Suriye ve pek çok muhtelif ülkenin kütüphanelerinde bu yazmaları bulmak mümkün. Dolayısıyla çok örnek gördüm. Bir mecmuayı gördüğüm zaman ehemmiyetine dair bir tahminim olabiliyor. Bunu tahmin ettiğim için çok da üzerinde düşünmeden bu mecmuayı satın almaya karar verdim ve bir online müzayededen bunu satın aldım.\"\n\nHarun Korkmaz, Eyyubi Mehmed Bey'in bugüne kadar bilinen hiçbir mecmuasının bulunmadığını, Zekai Dede'nin mecmualarının ise bugüne ulaşmadığını kaydederek, \"Burada eserlerin güftelerinden başka, makamları, usulleri ve bestekar bilgileri yazıyor. Tarihten intikal etmiş eserlerin melodileri elimizde fakat bilgilerinde bazı bozukluklar olabiliyor. Buraya bakarak bunları düzeltmemiz mümkün olabiliyor.\" dedi.\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Biseksüel Boksör Emile Griffith'in hayatını konu alan 'Champion' operasının sahne arkası\nLabels:Boks,New York,Opera",
"role": "user"
},
{
"content": "Musica'nın bu bölümünde, Boksör Emile Griffith'in hayatını konu alan çağdaş \"Champion\" operasının hazırlıklarını gözlemlemek üzere New York Metropolitan Operası'nda sahne arkasına gidiyoruz.\n\nBir opera sahnelemek zorlu bir iş. Bir başyapıta, açılış gecesi için hazır olma sürecinde yüzlerce kişi dahil olur.\n\nÇağdaş bir operanın müziğine ve hikayesine nasıl hayat verilir?\n\nNew York'taki Metropolitan Operası'nın sahne arkasına gidiyor ve çığır açan \"Champion\" (Şampiyon) operasını sahnelemek için gerekenleri keşfediyoruz.\n\nHer sürükleyici operanın kalbinde harika bir hikaye yatar. Champion, 1950'lerde New York'a gelen tüm zamanların en büyük boksörlerinden birinin acı dolu, gerçek hikayesi.\n\nAmerika Birleşik Devletleri'nin Virgin Adaları'ndan gelen boksör Emile Griffith bir sır saklıyor: İkili bir hayat yaşıyor ve biseksüel.\n\nDövüş arkadaşı Benny \"Kid\" Paret bunu öğrenir ve 1962'deki bir maçtan önce ona homofobik hakaretler fısıldar.\n\nRingde spor tarihinin en büyük trajedilerinden biri yaşanır. Emile Griffith, Paret'i komaya sokar ve Paret 10 gün sonra hayatını kaybeder.\n\nEmile hayatı boyunca bu suçluluk duygusundan kurtulamaz.\n\nVe besteci Terence Blanchard'a \"Champion\" operası için ilham veren de işte bu trajik hikaye.\n\nBlanchard Musica'ya, \"Beni gerçekten etkileyen cümle şu: “Ben bir adamı öldürdüm ve dünya beni affetti. Ama bir adamı sevdim ve dünya beni öldürmek istiyor.” Bu bir bakıma tüm hikayeyi talihsiz kılan bir şey.\" şeklinde konuşuyor.\n\nBu başyapıt, altı Grammy ödüllü caz trompetçisi Terence Blanchard tarafından yazıldı. Blanchard, çağdaş Amerikan müziğinin en büyük seslerinden biri. Kendisi ayrıca, ikonik film yapımcısı Spike Lee'nin müziklerini de besteliyor.\n\nOpera, ağır sıklet şampiyonunu flashbacklerle hayatının farklı evrelerinde gösteriyor ve bu da yaratıcı ekip için zorlu bir görev.\n\nSahne yönetmeni ve set tasarımcısı bir araya geldiğinde, yaratmak istedikleri dünyanın nasıl görünmesi gerektiğini tanımlamaları gerekiyor.\n\nTasarımı hayata geçirmek için bir tür oyuncak bebek evine benzeyen \"model kutu\" kullanılıyor. Bu maket, dekorun küçük bir versiyonu. Tasarımcının sahne ve ışıkla ilgili önemli kararlar almasına yardımcı oluyor.\n\nDekorlar sahne ve marangoz atölyesinde inşa edildi. Metropolitan Opera'nın (Met), zanaatkârlardan oluşan bir ekibin marangozluktan kaynak ve boyamaya kadar her şeyi yaptığı devasa bir atölyesi var.\n\nBu yapımda asıl dikkat çekici unsur, elle boyanmış devasa gösteri perdesi.\n\nKarakterlere görsel olarak hayat vermek kostüm tasarımcısı için önemli bir görev.\n\nMet’te yüzden fazla zanaatkar her sezon binlerce kostüm ve peruk üzerinde çalışıyor.\n\nÖdüllü kostüm tasarımcısı Montana Levi Blanco, hayal etmekten kumaşları seçmeye ve zanaatkârlarla çalışmaya kadar, “Champion” için çalışmalarına ilk provalardan bir yıl önce başladı.\n\nBazı roller büyük fedakarlıklar gerektiriyor. Profesyonel boksörü canlandıran bas-bariton Ryan Speedo Green, dövüş formuna girebilmek için 40 kilo verdi.\n\nBoks şampiyonunun çarpıcı hikayesi, Met'in repertuarını genişletme ve yeni izleyicilere ulaşma taahhüdünün bir parçası.\n\nMusica'nın bir sonraki bölümü olan 2. raundda, açılış gecesine kadar devam eden heyecan verici prova sürecini yakından takip edeceğiz.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Kanatlı Boğa heykelinin kopyası Londra'da\nLabels:Musul,Irak,Irak savaşı,İngiltere",
"role": "user"
},
{
"content": "İngiltere'nin başkenti Londra'daki Trafalgar Meydanı'nda açılışı yapılan ve sanatçının 10 bin boş hurma şerbeti kutusu kullanarak yaptığı heykel, tarihseverlerin akınına uğradı.\n\nÇalışmasıyla ilgili bilgi veren Rakowitz, *\"12 yıl önce Irak Müzesinden yağmalanan 8 binden fazla eseri yeniden inşa etmeyi amaçlayan\" Görünmez Düşman Olmamalı \"adlı projeye başladım. Ancak Irak'ta savaş, arkeolojik alanları da kapsayacak şekilde genişledi\"* diye konuştu.\n\nIŞİD'in Koruyucu Tanrı isimli Lamassu heykeli dahil yüzlerce yıllık birçok eseri tahrip etmesiyle sanat tarihi ağır bir yara almıştı.\n\nLondra Belediye Başkanı Sadık Han, *\"İnancımdan anladığım kadarıyla bana göre o heykelleri yıkanlar Müslüman değillerdi. Dinci fanatiklerdi. Güvensizliklerine dayanan kültürel mirasın yıkım eylemine giriştiler. Kim olduğun konusunda yeterince güvene sahipsen böylesi şeyler seni korkutmamalı. Ben arkamda Milattan Önce 700'lere uzanan kültürden ötürü övünüyorum\"* ifadelerini kullandı.\n\nAslı eski Asur'un başkenti Ninova'da bulunan eser, Milattan Önce 700 tarihinde inşa edilmiş, günümüze kadar ayakta kalmıştı.\n\nEser, 2020 yılına kadar Trafalgar Meydanı'ndaki 'Dördüncü Sütun' isimli kaidede sergilenecek.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:'Cahiliye aslında yorumsuzluktur'\nLabels:Cihan Aktaş,Kırklar Meclisi",
"role": "user"
},
{
"content": "#### Türkiye Yazarlar Birliğince düzenlenen söyleşide konuşan yazar Cihan Aktaş, \"Cahiliye aslında yorumsuzluktur. Kendine ait yorumun olmadığı zaman, her şeyi taklit ve ezber üzerinde yürütürsen cahil insan konumuna düşersin.\" dedi.\n###### Ankara\nYazar **Cihan Aktaş** , Türkiye Yazarlar Birliğince düzenlenen \"**Kırklar Meclisi** \" söyleşisine katıldı.\n\nAktaş, burada yaptığı konuşmada, çocukluğunun, \"kitabın oyuncak gibi ortalıkta dolaştığı bir ev ortamında\" geçtiğini söyledi. Aktaş, bu sayede birçok edebi eseri erken yaşta okuma fırsatı bulduğunu, bu durumun edebiyata ilgisini artırdığını ifade etti.\n\nEzberciliğin ve basmakalıp fikirler edinmenin sakıncalarına işaret eden Aktaş, okurun farklı olanlar arasında değerlendirme yapıp yoruma ulaşması gerektiğini dile getirdi.\n\nCihan Aktaş, \"Bana göre cahiliye aslında yorumsuzluktur. Kendine ait yorumun olmadığı zaman, her şeyi **taklit** ve ** ezber** üzerinde yürütürsen ister istemez cahil insan konumuna düşersin.\" dedi.\n\n**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:TRT'den çizgi kahramanları çocuklarla buluşturacak iş birliği\nLabels:Adel Kalemcilik,TRT",
"role": "user"
},
{
"content": "#### TRT ve Adel Kalemcilik, yerli çizgi film karakterlerinin kırtasiye ve oyuncak ürünleri için lisans anlaşması imzaladı.\n###### Istanbul\nİSTANBUL\n\n**TRT **ve ** Adel Kalemcilik** tarafından düzenlenen basın toplantısında, Adel Kalemcilik'in, TRT Çocuk'ta yayımlanan 11 çizgi filmdeki kahramanların kırtasiye ve oyuncaklarını üretmesine yönelik anlaşmaya imza atıldı.\n\n\"Yerli Kahraman Yerli Üretim\" vizyonuyla imzalanan iş birliğiyle, 220 faklı çeşit kırtasiye ve oyuncak ürünü aralık ayından itibaren Türkiye genelindeki 15 bin satış noktasında çocuklarla buluşacak.\n\n### \"TRT 100 Günlük İcraat Programı'nda üzerine düşeni yaptı\"\n**TRT Genel Müdür Yardımcısı Tuncay Yürekli** , TRT'nin, Cumhurbaşkanlığı 100 Günlük İcraat Programı içindeki önemli hedefini Adel Kalemcilik iş birliğiyle gerçekleştirdiğini belirterek, şunları kaydetti:\n\n\"Yerli ve milli yayın politikası doğrultusunda TRT Çocuk kanalının öncülüğünde ürettiğimiz ve hayranlıkla takip edilen çizgi film kahramanları, kısa bir zaman içerisinde kırtasiye ürünleri ve oyuncaklara dönüşerek raflarda yerini alacak. Tabii çocuklarımız ve üzerimizdeki kamu yayıncılığı sorumluluğu sebebiyle, bin bir özenle hazırlanan bu çizgi filmlerin, kahramanlarını raflara taşıyacak bu iş birliği için de hem ülkemizde hem de yurt dışında saygın ve kıymetli bir marka olan Adel Kalemcilikle el sıkışmış olmaktan da ayrıca memnuniyet duyuyoruz. TRT ve Adel Kalemcilik markalarının birbirine yakıştığını düşünüyorum.\"\n\nAdel Kalemcilik'le yapılan iş ortaklığının, devletin ve özel sektörün bir araya gelerek yerli ve milli üretime önemli katkılarda bulunabileceğinin göstergesi olduğunu vurgulayan Yürekli, \"Biz iki marka kuruluş olarak, yerli çizgi karakterlerin markalaşması, kırtasiye ve oyuncakta yerli ve milli üretimin desteklenmesi misyonunu bu iş birliğiyle omuzluyoruz. Yine bu iş birliğiyle ülkemizde lisanslı ürün sektöründeki yerli marka boşluğunu doldurmayı amaçlıyoruz.\" diye konuştu.\n\nYürekli, \"Ayrıca bu iş birliği bir misyon yüklenme anlamını da taşıdığı için etki alanımızı sadece ülke sınırları içinde görmüyoruz. Lisanslı ürün sektörünü de TRT yapımlarının uluslararası başarılarına ilave bir alan olarak görüyor, kültürümüzden temellenen yerli ve milli lisans markalarımızın sınır ötesinde de yaygınlaşacağını ön görüyoruz.\" bilgisini verdi.\n\n### \"Yaklaşık 4-4,5 milyar TL’lik bir pazar\"\nAdel Kalemcilik Genel Müdürü Evrim Hizaler de Adel Kalemcilik ve TRT arasındaki iş birliğinin, hem ülke ekonomisine katkıda bulunmayı hem de çocukların yerli rol modellerle gelişimini desteklemeyi amaçladığını söyledi.\n\nHizaler, şu değerlendirmelerde bulundu:\n\n\"Adel Kalemcilik olarak yerli tasarım ve üretimi destekliyoruz. TRT ile imzaladığımız lisans anlaşması kapsamında Çayırova’daki fabrikamızda üretim yapacağız. 36 bin metrekarelik alan üzerine kurulu, 450 kişi istihdam eden fabrikamızda yıllık 8 ana grupta, Bine yakın ürün çeşidinin üretimini yapıyoruz. Bu anlaşma ile ürün gamımızı zenginleştiriyor ve TRT lisanslı çizgi karakterlerin olduğu kırtasiye ve oyuncak ürünlerini de yelpazemize ekliyoruz.\"\n\nTürkiye'de kırtasiye ve oyuncak sektörünün üretici/ithalatçı fiyatlarıyla, yaklaşık 4-4,5 milyar TL’lik bir pazar olduğunu belirten Hizaler, sözlerini şöyle sürdürdü:\n\n\"Özellikle oyuncak sektöründe yabancı lisansların ağırlığı ve popülaritesi çocuklar arasında yüksek. Bununla birlikte TRT’nin global kalitede yerli çizgi karakterler tasarlaması ve çocuklarımızın bu karakterleri sevip takip etmesi ülkemiz için büyük bir gurur. Biliyoruz ki, çizgi film karakterleri, çocukların hayal gücünü ve yeteneklerini geliştirici birer figür haline dönüşebiliyor. Bugün bu yerli çizgi karakterlerle hayal dünyalarını renklendiren çocuklar, gelecekte ülkemizi daha da ileriye taşıyacak fikirlere ve inovasyonlara imza atacaklar.\"\n\nHizaler, şu değerlendirmelerde bulundu:\n\n\"Bu iş birliği sayesinde, 11 milyondan fazla çocuğun 1. tercihi olan TRT Çocuk’un sevilen kahramanlarını, Türkiye’nin kırtasiye ve oyuncak sektöründe en fazla satış noktası ile irtibatta olan markası olarak, 15 bine yakın satış noktasında tüketicimiz ile buluşturma fırsatına sahip olduğumuz için mutluyuz, gururluyuz. İş birliğimiz sayesinde hem ülke ekonomisine katkıda bulunmayı hem de çocukların yerli rol modellerle kültürel ve zihinsel gelişimlerini desteklemeyi hedefliyoruz. TRT ile bugün burada attığımız adım ile 50 yıldır ülkemizin topraklarından aldığımız gücü ve güveni, yine Türkiye’ye değer katmak için kullanmaya devam ediyoruz.\"\n\nAdel Kalemcilik olarak kalite ve ürün güvenliği konusunda hassasiyetlerine de dikkati çeken Hizaler, \"Ürün güvenliği ve kalite bizim kırmızı çizgimiz: Ürün güvenliği konusunda dünyanın önde gelen akredite test laboratuvarları ile çalışıyoruz. 50 yıldır olduğu gibi bundan sonra da çocuklarımıza kullandırmayacağımız hiçbir ürünü piyasaya sunmamaya devam edeceğiz.\" diyerek sözlerini tamamladı.\n\n### \"Rafadan Tayfa\", \"Elif\" ve \"Aslan\" rafa çıkmaya hazır\nTRT iş birliği ile oldukça geniş bir portföyü çocuklarla buluşturmayı hedefleyen Adel Kalemcilik, ilk etapta kanalın en sevilen çizgi filmleri arasında yer alan \"Rafadan Tayfa\", \"Elif'in Düşleri\" ve \"Aslan\" karakterlerinin ürünlerini piyasaya sunacak.\n\nOyuncak tarafında basket potasından, makyaj setine, mutfak setinden doktor çantasına, davuldan puzzle'a geniş ürün gamının yer aldığı iş birliğinin kırtasiye tarafında ise boya kalemi, kurşun kalem, silgi, cetvel, okul çantası, kalem çantası, suluk ve defter seçenekleri de yer alacak.\n\n**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:'Filmi izleyenler bir yetime yardım etmek isteyecek'\nLabels:Aida Begic,Bırakma Beni",
"role": "user"
},
{
"content": "Bosna Hersekli yönetmen **Aida Begic** , **54. Uluslararası Antalya Film Festivali**'nde dünya prömiyeri yapılacak \"**Bırakma Beni** \" isimli son filminin izleyicinin kalbine dokunacağını belirterek, \"İnsanların bu filmi izledikten sonra yetim bir çocuğu bularak ona yardım etmek isteyeceğini düşünüyorum.\" dedi.\n\nFilmin dünya prömiyeri öncesinde AA muhabirine açıklamada bulunan Begic, konuşulmaya en değer şeyin hayatları yıkılmış ve tamamen zarar görmüş masum insanlar olduğunu dile getirerek, bu masum insanların da öncelikle çocuklar olduğunu aktardı.\n\nBegic, genellikle bu kişilerin kim olduklarının, ne hissettiklerinin, hayallerinin ve umutlarının bilinmediğini, hikayeleri bilinmediği için onlarla bir bağ kurulamadığını söyledi.\n\nAcı bir tecrübeyi tatmış hayatlardan insanlara kesitler sunmanın bir ihtiyaç olduğunu vurgulayan Begic, \"Bul filmle, somut insanların hayatlarını diğer insanlara gösteriyoruz. Bu da genel olarak filmin ve sanatın bir amacı, yani insanlar arasında köprü kurabilmek.\" dedi.\n\nİnsanların, acıyı yaşayan bir çocuğu filmde gördüğünde bunu kendi çocuğunun başına da gelebilme ihtimalini daha iyi tasavvur edebildiğine dikkat çeken Begic, insanların filmi izledikten sonra bir yetim çocuğu bularak ona yardım etmek isteyeceğini düşündüğünü aktardı.\n\nYetim çocuklarla ilgilenmenin sadece parayla ilgili olmadığının altın çizen Begic, \"Her birimiz bir yetimle ilgilensek, onlarla konuşarak bir ihtiyacı olup olmadığı sorsak, onların hayatlarının bir parçası olsak, dünya çok daha iyi bir yer olur. Umuyorum bu film bu konuda bir değişime yardımcı olur.\" diye konuştu.\n\nBegic, filmlerinde her zaman aktörlerin gerçek hikayelerdeki karakterlerin rolüne büründüklerini anımsatarak, ilk kez \"kendi gerçek hikayelerinde rol alan gerçek insanlarla\" birlikte çalıştığını söyledi.\n\nCumartesi günü başlayacak 54. Uluslararası Antalya Film Festivali'nde \"Bırakma Beni\" isimli son filminin dünya prömiyerinin yapılacağını ve filmin aynı zamanda festivalin açılış filmi de olacağını kaydederek, \"Filmde oynayan çocuklar da gelecek Antalya'ya. Başka ülkede olmasından korkmuştum. Çünkü çocuklar başka ülkeye gelemezdi. Bu ilk anı birlikte paylaşmak hepimiz için çok önemli.\" dedi.\n\nBegic, \"Bırakma Beni\" filmiyle izleyiciye depresif değil, mutlu bir tecrübe kazanacaklarının sözünü verdiğini sözlerine ekledi.\n\nSuriyeli çocukların gerçek hikayesini, Suriyeli gerçek yetim çocukların canlandırdığı filmin yapımcılığını, Beşir Derneği ve Film House üstlendi. Filmde, 13 ülkeden gelen özel ekiplerle 100'den fazla kişi görev aldı.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:DJ Redfoo'dan yeni parça\nLabels:Pop müziği,ABD",
"role": "user"
},
{
"content": "Redfoo, gerçek adıyla Stefan Kendal Gordy video klibinde kendi moda koleksiyonunu da tanıtıyor:\n“Ben kafamda çalan müziğe uygun giyinmeyi seviyorum. Müziğimi aksesuarlarımla kombin etmekten hoşlanırım.”\n\nRedfoo, solo kariyerinin yanı sıra DJ Sky Blu ile LMFAO adı altında müzik yapmaya devam edecek.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Artist olma hayali ile kandırılan kızlar\nLabels:Sergi,Fotoğraf,Londra",
"role": "user"
},
{
"content": "Lizzie Sadin:\n\n\"Bu, Katmandu'nun merkezindeki dans barında. Patron onu aldı, yere attı. Tecavüz ediyormuş gibi yaptı. Bunu neden yaptığını sordum, bana müşterilerin heyecanlanacağını böylece daha fazla içki ve daha fazla kız sipariş edebileceklerini söyledi.\"\n\nSadin, insan tacirlerinin ve kurbanların güvenini kazandığından kimi zaman bazı resimlerini gizliden çekmiş.\n\nLizzie Sadin:\n\n\"Bu resmi elimdeki yelpaze ile makinemi saklayarak çektim. Çok sıcaklamış numarası yaptım. Resimleri çektim ve ayrıldım oradan.\"\n\nCarmignac vakfının Lizzie Sadin ile birlikte yeni bir proje hazırlıyor.\n\nEmeric Glayse, Carmignac Foto Muhabirlik Ödülü Başkanı:\n\n\"Carmignac Vakfı, projede görev alacak fotoğrafçılara en az 6 ay ve 50 bin Euro bütçe sağlıyor. Bu yeni bir proje. Lizzie Sadin Carmignac Ödülü kazandığından projeye aşina ve konusunda önemli bir uzman. Bilgiyi nereden bulacağını çok iyi biliyor.\"\n\nLizzie Sadin, yurtdışında daha iyi bir yaşam vaadiyle kandırılan genç kızlara farkındalığı artırmak için Nepal sınırında çalışan STK'ları belgeledi.\n\nLizzie Sadin:\n\n\"Sana bir şey göstermek istiyorum. Şu kadın karakoldaki diğer polisleri ikna etmeye çalışıyor. Parmaklıklar arasında kadın ticareti yapan adamın tişörtünde \"Ben tehlikede değilim, tehlikeyim\" yazıyordu. Bunu görür görmez \"Bu anın fotoğrafını çekmem lazım, buna sahip olmalıyım\" demiştim.\"\n\nSadin bu ham gerçeklikte estetik bulmayı başarıyor. Çekim sonrası süreçte resimler üzerinde rötuş yapılmıyor.\n\nLizzie Sadin:\n\n\"Benim bir gözüm var. Batı ülkelerindeki bakışların orada olanlara çevrilmesini istiyorum. Tehlikede olabilirim ama kendimi tehlikede hissetmiyorum. Tehlikeyi düşünmüyorum bile. İşimi yapıyorum. Fotoğrafını çekmek istediğim yere her ne pahasına olursa olsun gitmeliyim diye düşünüyorum.\"\n\n\"Trap\" 15 Haziran'a kadar Londra Saatchi Galeri'de.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:16. Marakeş Film Festivali'nde dünya karması\nLabels:Film festivali,Fas,Marakeş,Sinema",
"role": "user"
},
{
"content": "İngiliz aktör Jason Isaacs festivalde gösterilecek filmlerin zengin bir seçki oluşturduğunu belirtti:\n\n“Ne zaman içinde süper kahramanların bulunmadığı, yüz milyonlarca Dolar’a mal edilmemiş bir filmin galası düzenlense, sırf bu noksanları için bile filmin kutlanması gerektiğini düşünürüm. Bu tarz filmler bize dünyanın başka bölgelerinde insanların nasıl yaşadığını ve neler hissettiğini anlatmakta birebir.”\n\nAmerikalı yönetmen Jessica Woodworth’un filmi ‘King Of The Belgians’festivalin yarışma kategorisinde seyirciyle buluşuyor.\n\n‘King Of The Belgians’ Belçika Kraliyet üyesinin Türkiye’de sıkışıp kalmasını ve evine Balkanlar üzerinden yapacağı araba yolculuğuyla dönmeye zorlanmasını konu alan bir ‘Mocumentary’ yani sahte belgesel. Film eleştirmenlerden tam not aldı.\n\nMarakeş Film Festivali’ne davet edilen Japon yönetmen Tsukamoto, Amerikalı meslektaşı Martin Scorsese’nin ‘Silence’ isimli filminde bir oyuncu olarak yer aldı ve bu işbirliğini hayallerin gerçekleşmesi olarak yorumladı:\n\n“Scorsese’nin aktörlerine duyduğu saygı beni çok etkiledi. O iyi bir dinleyici ve aktörlerinin tekliflerini ciddiye alıyor, çekimlerde her fikre eşit mesafede duruyor. Sonuç ise Scorsese filmlerinin yüzde yüz oranda başkalarından alınan ilhamla yüceldiği. Bu beni çok etkiledi.”\n\nMarakeş Film Festivali’nde Temmuz ayında hayatını kaybeden İranlı yönetmen Abbas Kiarostami de anıldı.\n\n16. Marakeş Film Festivali’den haberler hafta boyu Euronews ekranlarında ve web sayfasında yer alacak.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Operanın karanlık sesleri: Bariton, bas bariton ve baslar\nLabels:Klasik müzik,Paris,Opera",
"role": "user"
},
{
"content": "## Operanın acı çeken karakterleri: Baritonlar\nTenor ve bas arasında yer alan bariton, en sık rastlanan erkek sesi türü ancak sıradan olmaktan çok uzak. Sıcak ve çok yönlü bir ses. Bestekârlar, dramatik bir boyut kazandırdığı için bariton ses aralığını kullanır.\n\nLudovic Tézier dünyanın önde gelen baritonlarından biri. Teatral ve güçlü bir sese sahip.\n\nBaritonların özelliklerini anlatan Tézier, \"Bariton, romantik operada genel olarak kötülüğün, felaketin ya da trajedinin geldiği karakterdir. Bu tam olarak onun yüzünden olmasa bile, bunun yaşanması ve genellikle çok kötü bitmesi için iten odur. Onlar genel olarak çok karanlık ve ıstırap içinde karakterlerdir ve sahnede oynamak ve yaratmak çok ama çok enteresandır.\" şeklinde konuşuyor.\n\nBariton sesleri geleneksel olarak kötü karakterler, tenorun aşktaki rakibi ya da en iyi arkadaşı ve babalar için kullanılırdı. Sonuçta ana kadın karakterin aşık olduğu kahramanın rolü, tenorlar tarafından alınmıştı.\n\nBariton rollerinin dramatik kapsamını genişleten kişi, ünlü İtalyan besteci Giuseppe Verdi'ydi. Verdi, unutulmaz karakterler yaratmasına izin verdiği için bariton sesinin hayranıydı.\n\nTézier, metin, diksiyon ve kelimelerin anlamı konusunda çok ısrarcı olduğunu söylüyor: \"Çünkü baritonun işi bu. Büyük bir soprano ya da tenor olduğunuzda, bazen o baş döndürücü aralığa ulaşmak için birkaç sesli harfte biraz hile yapmanız gerekir. Bariton başka kaynaklara, başka niteliklere sahip. Metni çok net bir şekilde verebilmek bu niteliklerin en önemlilerinden biri.\"\n\n## Operada tanrılar, iblisler, hizmetkârlar: Bas Baritonlar\nBas bariton, baritonun vokal aralıkta bir seviye daha düşüğü, daha kalını olan bir ses türü. Hem baritondan hem de bastan izler taşıyan heybetli bir ses!\n\nBas bariton alçak perdede daha geniş bir aralığa sahip bir ses türü. Bas baritonlar genellikle baslara ait olan bazı rolleri alır ancak bariton ses aralığında daha yüksek seslere de çıkabilirler.\n\nBas bariton, ona bu etkileyici aralığı veren belirli fiziksel özelliklere de sahip.\n\nLondra Kraliyet Opera Salonu Jette Parker Sanatçı Programı'ndan Şan Eğitmeni Gary Coward, bas baritonların fiziksel özelliklerini şöyle sıralıyor: \"Bas bariyonlar genellikle yapılı, güçlü omuzlar ve güçlü çekirdek kuvvete sahip, genellikle kafası büyük ve boyunları kalın olan oldukça büyük insanlardır. Bu da çoğu zaman muazzam bir güç veren büyük ses tellerine işaret eder ve aynı zamanda uzunlukları nedeniyle aralıklarda aşırılıklar verebilir.\"\n\nİtalyan besteci Giacomo Puccini’nin destansı Tosca operasında, güçlü ve şeytani bir polis şefi olan kötü adam Scarpia, Tosca’ya karşı umarsız bir arzu duyar.\n\nScarpia, ünlü bas baritonlardan Galli opera yıldızı Bryn Terfel’in imza rollerinden biri.\n\nOpera dergisi L'Avant-Scène Opéra'nın Genel Yayın Yönetmeni Jules Cavalié, Scarpia'ya ilişkin \"Bas bariton çok koyu bir renge sahip bir baritondur ve ona genellikle kötü adam rolü verilir. Scarpia bas bariton arketipidir. Bu karanlık onda var. Şehvetli. Kötülüğü temsil eden bu karakterdir bu.\" şeklinde konuşuyor.\n\n## Krallar, baş rahipler, şeytanlar: Baslar\nSes binasının en alt katındaysa bas sesler yer alıyor. Bas, insan sesinin en düşük vokal aralığıdır ve oldukça nadir rastlanır. En kalın erkek sesi olarak bilinir.\n\nEfsanevi İtalyan Bas Ferruccio Furlanetto neredeyse elli yıldır sahnede karmaşık karakterlere hayat veriyor.\n\nFurlanetto, \"Bir basın sesi ayrıcalıklıdır çünkü bütün önemli bas rolleri sadece vokal rolleri değildir. Aynı zamanda bir yorumcu da olmanız gerekir.\" diyor.\n\nŞan Eğitmeni Coward ise bas seslere ilişkin, \"Kalın sesleri olgunlukla ilişkilendirme eğilimindeyiz ve sesin yeraltı mezarlarındaki bu derin gürleyen tonlar çok güven verici. Bir opera salonunda canlı olarak dinlediğinizde bu ses sizi kucaklıyor ve okşuyor gibi gelir.\" ifadelerini kullanıyor.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Erbil'de Osmanlı döneminden kalan 160 yıllık kervansaray onarılmayı bekliyor\nLabels:Erbil,Irak,kervansaray",
"role": "user"
},
{
"content": "#### İlçe merkezindeki pazarın yanı başında bulunan iki katlı ve 60 odalı tarihi yapı, \"Mahmut Ağa Hanı\" olarak biliniyor.\n###### Erbil\nIrak'ın Erbil kentinde, zamanında çevre kentler arasında ticaret merkezi olarak hizmet veren Osmanlı döneminden kalan 160 yıllık kervansaray, bazı kısımlarının yıkılmasına rağmen ayakta kalan yapısıyla onarılarak müze haline getirilmeyi bekliyor.\n\nErbil'in kent merkezinden yaklaşık bir saat mesafedeki Koysancak ilçesinde, pazar yerinin dar sokaklarından ilerlediğinizde, girişinde duvarları işlemeli ahşap bir kapının bulunduğu tarihi bir kervansaraya rastlıyorsunuz.\n\n\"Mahmut Ağa Hanı\" olarak da bilinen ve geçmişte ilçenin konumu itibarıyla kervanların uğradığı ve ticari ürünlerin depolandığı bu yapının, kervansaray olarak hizmet verdiği belirtiliyor.\n\n### İlçe turizmine katkı sunabilir\nİki katlı ve 60'a yakın odası bulunan kervansaray, geçmişte birkaç restorasyondan geçse de yıkılan duvarlarına ait taşlarının avluda ve odalarda toplandığı görülüyor.\n\nKervansarayın girişindeki duvarda bulanan işlemelerin benzerlerinin odaların giriş duvarlarını da süslüyor olması dikkati çekiyor.\n\nYıkılma tehlikesiyle karşı karşıya olan kervansarayın onarılarak müze yapılması, ilçenin Erbil, Süleymaniye ve Kerkük arasında kalan konumuyla çok sayıda yerli ve yabancı turisti bölgeye çekebilir.\n\n### Tarihi kervansaray, ismini Mahmut Ağa Gafuri'den aldı\nKervansaray hakkında çalışmaları bulunan arkeolog Hemin Numan Kaves, AA muhabirine yaptığı açıklamada, tarihi yapının Koysancak'ın köklü ve tanınmış ailelerinden Mahmut Ağa Gafuri tarafından 1862'de inşa edildiğini söyledi.\n\nKoysancak'ın 18. yüzyıldan 20. yüzyılın başlarına kadar bölgedeki ticaret merkezlerinden biri olduğunu aktaran Kaves, ismini Mahmut Ağa'dan alan yapının da bu nedenle kervansaray olarak kullanıldığını anlattı.\n\n### İki katlı, yaklaşık 60 odalı bir yapı\nKaves, iki katlı ve yaklaşık 60 odalı yapının 1122 metrekarelik alanda dikdörtgen şeklinde kurulduğunu belirterek, şöyle konuştu:\n\n\"Odalar yapının dört tarafında yayılmış. Yukarıdaki odalar kervanlardakiler için kalma yeri ve ofis olarak kullanılmış. Binanın yapımına bakarsak, yukarıdaki odaların hepsinde şömineler ve pencereler var. Bu odalar temiz bir şekilde yapılmış ve kullanılmış.\"\n\nAşağıdaki odaların yüzde 75-80'inin depo amaçlı kullanıldığını ve pencerelerinin de az olduğunu belirten Kaves, bu odaların bazılarında ise hayvanlar için yem ve su içme yerlerinin yanı sıra hayvanları bağlama yerlerinin de bulunduğunu aktardı.\n\n### Geçmişte birkaç kez restore edildi\nKaves, Koysancak'ın geçmişte Kerkük, Süleymaniye ve Erbil arasında ulaşım noktası konumunda olduğunu, ilçenin çevresi ile Irak'ın diğer bölgelerinden gelen malların zamanında çoğunlukla buradan geçtiğini anlattı.\n\nTarihi yapının bir kısmının 1940'ların sonunda onarıldığını söyleyen Kaves, 2005'te ve son olarak da geçen sonbaharda yıkılma tehlikesi olan bazı bölümlerinin restore edildiğini hatırlattı.\n\nKoysancak Arkeoloji Ofisinin çeşitli uluslararası kurumların desteğiyle kervansarayı tekrar restore etmeyi planladığını ifade eden Kaves, bazı odaların müze yapılmasının yanı sıra kültürel kafe, el işleri ve nalbant mesleği için ayrılması planı bulunduğunu kaydetti.\n\nKaves, ilçeye çok sayıda turistin geldiğini ve buradaki tarihi yapılara ek olarak kervansarayın da ziyaret edildiğini sözlerine ekledi.\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Medya Sanat Merkezi uygulamalı eğitimlere başlıyor\nLabels:Medya Sanat Merkezi,MSM",
"role": "user"
},
{
"content": "**Medya Sanat Merkezi ** (MSM) Başkanı **İsmail Halis** , MSM'nin Türkiye'nin güncel, düşünsel, politik, kültürel ve sanatsal enerjisini üretip bir araya getirme zemini ve platformu olmasını amaçladıklarını belirterek, \"**Bu toprağın ruhunu, iklimini teneffüs eden herkese ulaşıp, medya ve sanat gibi, kültür inşasının iki temel yapısı olan alanlarda kalıcı ve kurucu üretimler yapacağız. **Bu üretimin temel önceliğinin, nitelikli medyacı ve derinlikli sanatçı kuşağının oluşumuna omuz vermek olduğunu söylemek isterim.\" dedi.\n\nGençlerin medya ve sanat alanında tecrübe kazanması amacıyla yaklaşık 4 yıl önce kurulan ve bu bağlamda birçok projeye imza atan MSM, uygulamalı eğitimlere yeniden başlayacak.\n\nİstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Daire Başkanlığı'nın desteklediği Belgesel Okulu, Senaryo Okulu ve Dijital Medya Okulu'nda ilk ders 7 Nisan'da yapılacak.\n\nMSM Başkanı Halis, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yeni dönemde çok önemli ve kalıcı faaliyetler yapmayı hedeflediklerini söyledi.\n\nÖzellikle gençler için çalışmalar yaptıklarını vurgulayan Halis, \"Bu toprağın ruhunu, iklimini teneffüs eden herkese ulaşıp, medya ve sanat gibi, kültür inşasının iki temel yapısı olan alanlarda kalıcı ve kurucu üretimler yapacağız. Bu üretimin temel önceliğinin, nitelikli medyacı ve derinlikli sanatçı kuşağının oluşumuna omuz vermek olduğunu söylemek isterim. Amaçlarımızdan biri, Medya Sanat Merkezi'nin aziz Türkiyemizin, güncel, düşünsel, politik, kültürel ve sanatsal enerjisini üretip bir araya getirme zemini ve platformu olması.\" ifadelerini kullandı.\n\n### \"Her insan bir belgeseldir\"\nHalis, belgesel, dijital medya ve senaryo okullarının önemli bir başlangıç olacağını belirterek, şöyle devam etti:\n\n\"Mesela Belgesel Okulu insan, hikaye ve gerçeklik odaklı olacak. Bize göre her insan bir belgeseldir, aynı zamanda belgeselcidir de. Hayat tecrübesiyle tarihi, yaşam alışkanlığıyla coğrafyayı inşa eden insanın belgeseli için yola çıkıyoruz. Bu alanda yıllardır sergiledikleri üretimlerle çok önemli yapımlara imza atan Ahmet Seven, Ensar Altay ve Aslıhan Eker, Belgesel Okulu'nun koordinasyonunu üstlenecek. Yine birçok profesyonel isim derslere girerken, atölye çalışmalarında sinema ve belgesel dünyasının önemli isimleri ağırlanacak. Katılımcı arkadaşlar okul tamamlandığında 5 belgesele imza atmış olacak.\"\n\nGeleceğe yatırım yaptıklarına dikkati çeken İsmail Halis, \"Ülkemizde sanat alanında yetişmiş insan sorunu yaşadığımız en ciddi alanlardan biri senaryo yazımı. Senaryo Okulu'ndaki yaklaşım ve müfredat tekniğiyle bu eksikliğe dair çözüm odaklı çabamızı ortaya koyacağız. 'Hikayen seni arıyor' mottosuyla senarist Oktay Berber'in koordine edeceği eğitimlere birçok ünlü senarist katılacak ve tecrübelerini paylaşacak.\" diye konuştu.\n\nHalis, dernek olarak çok önem verdikleri alanlardan birinin de dijital medya olduğunun altını çizerek, Dijital Medya Okulu'nun, Türkiye'de bir ilk olduğunu ve yeni medya platformlarına dair öncü bir çaba olacağını dile getirdi.\n\nDijital medya çalışmalarının gazeteci Ersin Çelik'in koordinasyonunda sürdürüleceğini aktaran Halis, okulun geniş bir kapsamda birçok başlıkta planlandığını sözlerine ekledi.\n\n### 6 haftalık yoğunlaştırılmış program\nİsmail Halis, insanlığın tarihinde hiç görülmeyen bir hızda dönüşüm yaşandığı yorumunu yaparak, şunları kaydetti:\n\n\"Her çağ, her iklim, her kültürel zemin biraz da kendi zamanının insanını inşa ediyor. İçinde bulunduğumuz dönemde yaşanan dönüşüm belki de insanlık tarihinin hiç yaşamadığı hızda gerçekleşiyor. Bu süreç o kadar hızlı ki bugün, konvansiyonel medya bitiyor, dijital medya, dijital çağ başlıyor derken bile biraz duraksamalıyız, çünkü çok kısa bir sürede, dijitalin de geride kaldığı, yapay zekanın başka başka dünyaların dili ve altyapısı ile karşılaşabiliriz. O sebeple, Dijital Medya Okulu'nda, 'Yeni Medya' formunu tüm yönleriyle, tecrübeli isimlerin kılavuzluğunda bir atölyeye dönüştüreceğiz.\"\n\nMSM Genel Sekreteri Abdulhamit Güler ise medya ve sanat okullarının, öğrencilere 6 haftalık yoğunlaştırılmış bir program sunduğunu anlattı.\n\nGüler, eğitimlerin uygulama ağırlıklı olduğuna işaret ederek, \"Başvurular [email protected] adresinden mail yoluyla kabul ediliyor, 7 Nisan'da derslere başlayacağız. Kontenjanı sınırlı tutup, birebir kaliteli eğitimi hedefliyoruz. 13 Mayıs'ta düzenlemeyi planladığımız gala ile sona erecek eğitimlerin ardından öğrencilerin hazırladığı birçok eser ortaya çıkmış olacak.\" değerlendirmesinde bulundu.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Mudurnu'da hedef UNESCO Dünya Mirası Listesi\nLabels:Bolu,mudurnu,Unesco",
"role": "user"
},
{
"content": "Tarihi İpek Yolu üzerindeki konumu ve ahilik kültürünün yaşatılmasıyla tanınan Osmanlı kasabası **Mudurnu** , 2015 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne alınmasının ardından hız verilen çalışmalarla dünya kültür tarihine iz bırakmaya hazırlanıyor.\n\n\"Tarihi Ahi Kenti Mudurnu\" ismiyle 2015'te **UNESCO** 'nun geçici listesine girmeye hak kazanan Mudurnu'nun **Dünya Mirası Listesi** 'ne alınması için ilçedeki çalışmalar devam ediyor.\n\nOsmanlı ve daha önceki dönemlerde **tarihi **** İpek Yolu** ile diğer önemli yolların kavşağında ticaret merkezi ve askeri menzil olarak gelişen Mudurnu, **ahilik kenti ** ve kültür merkezi olarak cumhuriyet döneminde de bu özelliğini sürdürdü.\n\nMudurnu Çayı vadisinde kayalık ormanlık tepeler arasında uzanan sık dokulu yerleşim yeri ve tarihi kentsel dokusunu koruyan ilçe, Osmanlı birikiminin yarattığı zengin anıtsal ve sivil mimarisi ile dikkati çekiyor. Osmanlı ve cumhuriyet dönemi eserlerinin halen ayakta durduğu Mudurnu'da, tarihi arasta ve konaklar tüm ihtişamıyla zamana meydan okuyor.\n\nOsmanlı’nın tek kubbeli cami mimarisinin gelişiminde önemli bir basamağı temsil eden** Yıldırım Bayezıd Camii** , o döneme ait hamam, türbe ve hazireler gibi diğer anıtsal eserler de ilçede yer alan önemli tarihi mimari eserler arasında yer alıyor.\n\n### 7 asırdır bitmeyen dua ve şet kuşatma geleneği\nMudurnu'nun UNESCO geçici listesine girmesini sağlayan ahilik kültürü ise 700 yılı aşkın süredir devam ettiriliyor. Ahilik kültürünün en önemli etkinliklerinden birisi olan ve asırlardır her cuma günü gerçekleştirilen \"esnaf duası\", ticareti için bereket arayan vatandaşların ortak değeri olarak sürdürülüyor.\n\nCuma günleri sala okunduktan hemen sonra yapılan bereket duası, **Orta ****Çarşı **ve **Demirciler Çarşısı ** olmak üzere iki ayrı yerde gerçekleştiriliyor. Orta Çarşı'da yapılan duaya oturarak çalışan esnaf ayağa kalkıp icabet ederken, ayakta çalışan demirciler ise oturarak ellerini semaya kaldırıyor.\n\nDuanın ardından ölülerinin ruhuna fatiha okunmasını veya iyilik de bulunmak isteyen vatandaşlar ise sembolik olarak ekmek ve lokum gibi elde yenebilecek ikramlarda bulunuyor.\n\nAhi birliklerinin günümüze kadar uzanabilmeyi başarmış geleneklerinden birisi \"şet kuşatma\" da Mudurnu'daki tarihi sembolik ritüellerin başında geliyor.\n\nBir ustanın yanında uzun süre çalıştıktan sonra mesleğin tüm inceliklerini ve iş ahlakını kazanan gence törenle şet kuşatılıyor. Dualar ve öğütlerle kuşatılan peştamala benzer bir kumaş parçası olan şet, ustalık belgesi ya da diploma yerine geçiyor.\n\n### Mudurnu'dan \"Ahi Baba\"\nÖte yandan Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı öncülüğünde 2009'da düzenlenen yarışmada Ahi Baba seçilen Mudurnu esnafından Mehmet Şenkaya, Kırşehir’de yapılan törende, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'dan plaketini aldı.\n\n2015 yılında vefat eden Şenkaya'nın demirci dükkanı ise ahilik geleneğinin sonraki nesillere aktarılması amacıyla müzeye çevrildi.\n\nŞenkaya'nın çalışırken ve ahilik plaketini alırken çekilmiş fotoğraflarının asıldığı, örs, çekiç gibi aletlerle yaptığı nal ve baltaların bulunduğu müzede, ahilik kültürüyle ilgili bilgilendirici yazılar da yer alıyor.\n\n### \"Daimi adaylığın önünde bir engel gömüyorum\"\nMudurnu Kaymakamı Efecan Şahin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ilçenin, İstanbul ile Ankara’nın ortasında ve gerek kültürel gerekse de doğal güzellikleri açısından görülmeye değer bir yer olduğunu ifade etti.\n\nİlçede yer alan tarihi eserlere ek olarak, doğal güzelliğe sahip Abant bölgesi ile Türkiye’nin ve dünyanın** cazibe merkezi** haline geldiğini dile getiren Şahin, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne de girdiklerini anlattı.\n\nŞahin, daimi adaylık için birçok çalışma yaptıklarını aktararak, \"Bununla ilgili Kültür ve Turizm Bakanlığımız öncülüğünde bir alan yönetimi teşkilatı oluşturuldu. Bundan sonrası, UNESCO tarafından dosyamızın değerlendirilmesi ve yerinde yapılacak incelemeler neticesinde daimi üye olup olmayacağı ile ilgilidir. Bununla ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Ben inanıyorum ki, ülkemiz ve Bolu açısından önemli bu süreçten Mudurnu başarıyla çıkacaktır. Genel olarak değerlendirdiğimizde adaylık önünde bir engel görmüyorum.\" şeklinde konuştu.\n\nİlçenin, \"**Tarihi Ahi Kenti** \" başlığı altında geçici listeye aldığını anımsatan Şahin, şunları söyledi:\n\n\"Bu da göstermiştir ki Mudurnu ahilik kültürü açısından Kırşehir ile ülkemizin en önemli değerlerine sahip olan ilçedir. Baktığımız zaman 600 -700 yıllık bir esnaf duası geleneğimiz mevcut. Ahilik ile ilgili birçok gelenek mevcut burada, Bunlardan bir tanesi de genç olan esnaflarımızın yaptığı şet kuşatma törenidir. Bu kültürel etkinlikler ve UNESCO dosyasına verdikten sonra yapılacak dönüşümlerle ilçemiz ve ülkemiz açısından önemli bir tanıtım faaliyeti olacağını düşünüyorum.\"\n\nListeye girmesi halinde zaten yoğun bir turist potansiyeli olan ilçenin bu kapasitesinin artacağını da vurgulayan Şahin, \"Çünkü ilçemiz hem İstanbul’un hem Ankara’nın ortasında. Coğrafi konumu çok iyi. **Abant** , Mudurnu sınırları içerisindedir. Bununla 2 güzel gölümüz daha mevcuttur. Doğal güzelliklerimizin yanı sıra 250’den fazla tescilli yapımız ve binamız var. Dünya Mirası Listesi'ne girmemizle, gerek yerli gerekse de yabancı turistler açısından bölgemizin bir cazibe merkezi olacağına inancım tamdır.\"\n\n### Çekiç ve örs sesleri çarşıda yankılanıyor\nİlçede yaşayan son demirci ustalarından İsmail Atlı ise balta, tırmık, kazma, kürek, nal, mıh ürettiğini kaydetti.\n\nAhiliği, \"ben yaptım oldu değil, biz yaptık oldu anlayışı\" şeklinde ifade eden Atlı, şöyle konuştu:\n\n\"Ahilikte, birliktelik, beraberlik samimiyet ve güven anlayışı hakimdir. Biz kendi çapımızda bunu devam ettiriyoruz. Sabah siftah yaptıktan sonra gelen müşteriyi, siftah açmayan yanındaki esnafa gönderiyorsun. Birbiriyle yardımlaşma ve dayanışma şeklinde devam ediyor.\"\n\nİlçede 21 yıldır memurluk görevini yürüten Muhammed Erdoğan da \"Mudurnu'nun insanı, doğası, kültürü, hakikaten cezbediyor. İlim, kültür ve aynı zamanda da ticaret merkezidir. Dolayısıyla çok eskiden bu yana turist alan bir yer.\" dedi.\n\nOsmanlı'da başlayan ahilik kültürünün Mudurnu’da halen devam ettiğini dile getiren Erdoğan, \"Bununla ilgili olarak da her hafta cuma günü esnaf duası yapılır. Bu etkinliğe hem buradaki hem de dışarıdan gelenler katılır. Bu da ilçede birlik ve beraberlik oluşturuyor. Temennimiz bunun sonsuza kadar devam etmesidir.\" diye konuştu.\n\nAlmanya'da yaşayan ve yaz tatilini geçirmek için geldiği İstanbul'dan sonra Mudurnu'yu ziyaret eden Özgür Dağarslan ise ilk defa geldiği ilçeyi çok sevdiğini söyledi.\n\nMudurnu'nun hem tarihi hem de yapısal dokusunun çok hoşlarına gittiğini anlatan Dağarslan, \"Mudurnu gibi bir yöremizin UNESCO’ya girmesini neden istemeyelim. Bir de ahilik kültürünün buralardan çıkmış olması da çok güzel.\" ifadesini kullandı.\n\nSelensu Dağarslan ise Almanya'da doğup büyüdüğünü ifade ederek, \"Ailemle burayı görmeye geldik. Çok hoşumuza gitti. Pazarları, çarşıyı gezdik. Yurtdışı ile kıyasladığımız zaman buranın tarihi çok güzel. Ben Almanya ile kıyasladığımda orada fazla şey yok. Burası tarihi anlamda daha zengin. O yüzden daha çok hoşuma gidiyor ve UNESCO’ya girmeli.\" değerlendirmesinde bulundu.\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:33 madencinin esareti seyircilerle buluşuyor\nLabels:Drama,Şili,Madencilik,Sinema",
"role": "user"
},
{
"content": "Şili’nin San José madeninde, 69 gün boyunca mahsur kalan 33 madencinin uzun ve zorlu bekleyişi, ‘‘The 33’‘ filmi ile beyaz perdeye taşındı.\n\nYönetmenliğini Meksikalı Paticia Riggen’ın üstlendiği film, 2010’da yaşanan maden faciasının 5. yıl dönümünde Şili’de vizyona girdi.\n\nAtacama çölünde yaşanan ve günlerce televizyonda canlı yayından izlediğimiz kazanın filminde İspanyol aktör Antonio Banderas ve Fransız oyuncu Juliette Binoche yer aldı.\n\nAntonio Banderas filmde kurtarma ekiplerine madencilerin durumunu videolu mesajla bildiren Mario Sepulveda’yı canlandırıyor.\n\nOyuncular, filmin zor koşullarda çalışan madencilerin hatırlanmasını amaçladığını söyledi. Aktör Juan Pablo Raba, filmin dünyadaki tüm madencilerine yapılmış bir saygı duruşu olarak görülmesini istediğini belitti.\n\nMario Casas, çekimler esnasında madende uzun zaman kaldıklarını ve yönetmenin oyunculara beş yıl önce yaşanan faciayı azıcık olsa hissettirmeyi başardığını dile getirdi.\n\nFilm, 2010 yılında Copiapo’da bulundan San José maden faciasında yaşanan gerçek bir drama dayanıyor. Faciada 33 kişi 2 aydan fazla bir süre boyunca mahsur kalmıştı.\n\nFilm 27 Kasım 2015’de Türkiye’de vizyona girecek.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Pamukkale'de Discovery Channel için belgesel çekiliyor\nLabels:belgesel,Discovery Channel,hierapolis antik kent,Pamukkale",
"role": "user"
},
{
"content": "#### Türkiye Film Komisyonu Başkanı Sait Yardımcı, \"Amacımız Türkiye'yi dünyanın önde gelen film mecraları arasına getirmek. Haliyle bu belgeseller serisi devam ettiği sürece de ülkemizin tanıtımına çok ciddi katkılar sunacağına inanıyorum.\" dedi.\n###### Denizli\nTürkiye'nin en önemli turizm merkezlerinden olan ve UNESCO Dünya Miras Listesi'nde yer alan Pamukkale'de ünlü belgesel kanalı Discovery Channel için belgesel çekiliyor.\n\nHristiyanlık açısından kutsal kabul edilen yapılarıyla inanç turizmine de ev sahipliği yapan ve arkeolojik literatürde \"Kutsal Kent\" olarak tanımlanan, travertenleri ve Hierapolis Antik Kenti ile ilgi gören Pamukkale, film yönetmenlerinin ilgi odağı olmayı sürdürüyor.\n\nNicholas Cage'in de aralarında bulunduğu ünlü oyuncuların film çektiği Pamukkale'nin beyaz perdede daha çok yer alması ve Türkiye'nin tanıtım yüzü olması için çalışmalar devam ediyor.\n\nPamukkale'de son olarak dünyaca ünlü belgesel kanallarından Discovery Channel, Hierapolis'te belgesel çekimleri yaptı.\n\nDiscovery Science Channel'da \"Mysteries of the Abandoned\" serisi kapsamında yayımlanacak belgesel filmin görüntü yönetmenliğini Abdurrahman İtik, kameramanlığını Bülent Kaya yapıyor.\n\nBelgesel filmde, Pamukkale Üniversitesi Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarma Bölümünde Dr. Öğretim Üyesi İnci Türkoğlu, bölgenin tarihi, kültürel ve doğal içeriklerini anlatıyor.\n\nOrganizasyonda yer alan Türkiye Film Komisyonu Başkanı Sait Yardımcı, AA muhabirine, Türkiye'nin eşsiz güzelliklerini yabancı film ve prodüksiyon ekipleriyle iş birliği yaparak tanıtmaya ve turizme katkı sunmaya çalıştıklarını söyledi.\n\nYardımcı, bu belgeseller serisinin devam edeceğini ifade ederek, \"Amacımız Türkiye'yi dünyanın önde gelen film mecraları arasına getirmek. Haliyle bu belgeseller serisi devam ettiği sürece de ülkemizin tanıtımına çok ciddi katkılar sunacağına inanıyorum. Geçmiş belli bir zaman sonra unutuluyor. Belgeseller bu anlamda hatırlatma özelliği taşıyor.\" dedi.\n\nTürkiye'nin diğer ülkelere nazaran çok daha büyük bir hazine üzerinde yer aldığına işaret eden Yardımcı, Pamukkale'nin dünyanın önemli turizm destinasyonları arasında bulunduğunu aktardı.\n\nYardımcı, \"Pamukkale hem film hem de dizi sektörünün olmazsa olmazlarından. Buraya ziyaret etmeden Ege turu yapamazsınız. Antalya'ya gittiniz, oradan buraya gelmezseniz Türkiye'ye gelmiş sayılmazsınız. Günübirlik turlarla buraya ve diğer şehirlere devam eden bir yol güzergahı var. O nedenle biz çok önem veriyoruz. Discovery Channel'ın bu ilk belgeseli olmayacağını ve devamının da geleceğini düşünüyorum.\" ifadelerini kullandı.\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Kraliyet kadınlarının kepinde Anadolu'dan izler\nLabels:Azdavay,Kastamonu,kep,Lale Özdek,şapka",
"role": "user"
},
{
"content": "Gazi Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi El Sanatları Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. **Lale Özdek** , AA muhabirine yaptığı açıklamada, şapkalarla lise yıllarında tanıştığını ve daha sonra bu alanda çalışmalar yaptığını anlattı.\n\nGazi Üniversitesinde şapka teknikleri konusunda dersler verdiğini söyleyen Özdek, \"Bu ders için Anadolu kültürünün zenginliklerini kullanıyorum. Anadolu'da şapka ve başlıklar üzerine araştırmalar yapıyorum. Derslerimde bu deneyimlerimi öğrencilerime anlatıyorum.\" diye konuştu.\n\nÖzdek, şapkanın kökeninin Mısır'a, M.Ö. 5 bin yıllarına dayandığına işaret ederek şu bilgileri aktardı:\n\n\"Mısır kraliyet ailesinin sultanları Nil Nehri kenarında yürüyüşe çıktıklarında saçlarında bulunan yağları rüzgar estiğinde toz bulutu kaplıyor. Sultanlar saraya geldiklerinde böyle çirkin saçlarla görülmekten mutsuz oluyorlarmış. Yanlarındaki hizmetkarlar buna çözüm olarak bir taç yapmış. Tacın üzerini tülle tutturmuşlar ve adına 'klaft' denmiş. İlk şapka bu şekilde ortaya çıkmış.\"\n\nEski Mısır'da Firavunların başında görülen \"klaft\"tan tüm dünyaya yayılan şapka ve başlıkların Türk kültüründe de yer edindiğini anlatan Özdek, Türklerin çeşitli şapka ve başlıklar kullandığını vurguladı.\n\nÖzdek, \"Hunlar, Uygurlar, Anadolu Selçukluları ve Osmanlı'da aynı başlıklar var. Anadolu'nun farklı köylerinde farklı başlıklar ortaya çıkıyor.\" diye konuştu.\n\n### \"Azdavaylı kadınlarla İngiltere kraliyet ailesinin kadınları aynı formda kep giyiyor\"\nKastamonu'da bulunan Şapka Müzesi dolayısıyla yörede çalışmalar yapma fırsatı yakaladığını ifade eden Özdek, Azdavay'da kullanılan yöresel kadın başlıklarını incelediğinde, bunların İngiltere ve Fransa'da kullanılanlar ile benzer formda olduğunu gördüğünü vurguladı.\n\nPrenses Diana ve gelini Kate Middleton'ın aynı formda kepler giydiklerini belirten Özdek, şöyle devam etti:\n\n\"Kastamonu'nun Azdavay ilçesinde farklı kadın başlıkları ve giysileri var. Buraya gelip gittiğimde bu giysileri inceleme fırsatı buldum. Azdavaylı kadınlar, Fransa ve İngiltere'de kadınların fantezi kep olarak kullandığı kepin aynısını kullanıyorlar. Şu anda İngiltere kraliyet ailesinin gelinleri, zaman zaman da kraliçe kıyafetlerini tamamlayan bu formda kepler giyiyor.\"",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Deniz Kenarı Heykelleri'nin galibi: Johannes Pannekoek\nLabels:Sidney,Sergi,Heykel",
"role": "user"
},
{
"content": "David Handley 1995 yılında hayata geçirdiği etkinlik hakkında basının sorularını yanıtladı:\n\n“Deniz Kenarı Heykelleri fikri halka açık geniş bir alanda Sidney halkının rahatça gezebileceği, tüm dünyadan sanatçıların yer almak isteyecekleri, Avustralya’nın harika ışığında buluşacakları bir etkinlik yaratmak üzere gün yüzüne çıktı.”\n\nJohannes Pannekoek etkinliğe ‘Change Ahead’ isimli çalışmasıyla katıldı. Bir tonluk çelik heykelini dört günde yaşadığı şehir Gooseberry Hill’den Sidney sahillerine taşıyan heykeltıraş eserini şu sözlerle anlatıyor:\n\n“Tıpkı bir nehir gibi akışı değişiyor. Ben de kariyerimi birkaç kere değiştirdim ve hep yeni başlangıçlarla kendimize bir şeyler katmayı umarız değil mi?”\n\n20 sene önce 20 bin ziyaretçi ile başlayan ve bugün Avustralya’nın önemli kültürel etkinliği haline gelen Deniz Kenarı Heykelleri’ne 17 ülkeden 100’ü aşkın sanatçı katılıyor. Bondi – Tamarama sahil hattında süregelen etkinliğe 6 Kasım’a kadar yarım milyon sanatseverin akın etmesi bekleniyor.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Karachi'den Roma'ya moda zamanı\nLabels:",
"role": "user"
},
{
"content": "Pakistan’ın genç yeteneklerinden Zaheer Abbas ise şair Faiz Ahmed Faiz’in eserlerinden ilham aldığı yeni koleksiyonunda siyah altın rengi uyumunun yanı sıra pastel tonları da sıklıkla kullanıyor.\n\nTasarımcı Umar Sayeed ise defilesinde ipek kumaşlar ve altın rengi işlemelere ağırlık verdi. Umar Sayeed ülkenin genç tasarımcılarından olmasına rağmen kıyafetleri yok pahasına satılıyor.\n\nZainab Chottani ise Karachi Moda Haftası’nda gelinlik koleksiyonunu tanıttı. Pakistan’da geleneksel olarak kırmızı renkte gelinlikler tercih ediliyor.\n\nRoma’nın ünlü Cinecitta Film Stüdyo’sunda son koleksiyonunu tanıtan Karl Lagerfeld, 2016 yılında Chanel markasının daha spor bir hal alacağının sinyallerini verdi. Deri ve rugan ayrıntıların yanı sıra bol paçalı pantolonların üzerine giyilen ipek gömlekler dikkat çekti. Koleksiyonun ana renklerinin gri siyah ve beyazdan oluştuğu gözlendi.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Karadeniz 5. Kitap Fuarı başladı\nLabels:İlber Ortaylı,Samsun",
"role": "user"
},
{
"content": "SAMSUN\n\n**Samsun** Valisi Osman Kaymak, **TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi** 'nde gerçekleştirilen fuarın açılışında, Samsun'un bir fuarlar şehri olduğunu belirterek, **kitap fuarı** düzenlenmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.\n\nSamsun'un hem şehir hem de öğrenci potansiyeliyle bu tip organizasyonları kaldırabilecek kapasitesi bulunduğuna işaret eden Kaymak, konumu itibarıyla da çevre illerden gelen ziyaretçilerin kolayca fuarı ziyaret edebileceğini söyledi.\n\nTürkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk de yayıncılık sektörünün bir kamu hizmeti gibi görülmesi ve desteklenmesi gerektiğini belirtti.\n\nCumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı, kitap ve süreli yayınlarda KDV oranını sıfırlayan müjdeye de değinen Kocatürk, bu muafiyetin yayıncılık sektörü için oldukça önemli olduğunu dile getirdi.\n\nKenan Kocatürk, \"Sektörümüz pek çok sorunla boğuşurken, Cumhurbaşkanımızın müjdesini verdiği KDV muafiyeti sektörümüze nefes aldıracak ve kültür hayatımıza büyük katkı sağlayacaktır. Yaratıcı endüstrilerin geliştirilmesi ve çeşitliliğin artırılması için yaratıcılığın önündeki vergi yüklerini kaldırmalıyız.\" dedi.\n\n### Karadeniz'de kitap dolu günler\nBu yıl 9 gün sürecek fuarda, aralarında İlber Ortaylı, Yılmaz Özdil, Ercan Kesal, Şükrü Erbaş, İpek Çalışlar, Ahmet Şimşirgil ve İsmail Saymaz gibi pek çok yazar, akademisyen ve şair okurlarıyla buluşacak.\n\n220 yayınevinin katıldığı fuarda, panel, söyleşi, atölye çalışması ve çocuk etkinliklerinden oluşan 70 kültür etkinliği düzenlenecek.\n\nGirişin ve tüm etkinliklerin ücretsiz olduğu Karadeniz Kitap Fuarı, her gün 10.00-19.30 saatleri arasında ziyarete açık kalacak.\n\nTramvayla fuar alanına ulaşmak isteyen kitapseverler de Tekkeköy durağında inerek fuarı gezme imkanı bulabilecek.\n\nTürkiye Yayıncılar Birliği iş birliği, Samsun Valiliği ile Büyükşehir Belediyesinin destekleriyle düzenlenen fuar, 24 Şubat'a kadar açık kalacak.\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:'Sevda Kuşun Kanadında farklı ve cesur bir dizi'\nLabels:Sevda Kuşun Kanadında,TRT 1,Mesut Uçakan,FETÖ,Yavuz Bingöl,Sevtap Özaltun,Derda Yasir Yenal",
"role": "user"
},
{
"content": "**TRT 1** ekranlarında izleyiciyle buluşan \"**Sevda Kuşun Kanadında** \", yeni sezonda da Türkiye'nin yakın tarihine ışık tutmaya devam edecek.\n\nDizinin yapımcısı ve genel yönetmeni **Mesut Uçakan** , AA muhabirine yaptığı açıklamada, bugüne kadar yaptığı işlerin, iddialı ve sarsıcı olduğunu söyleyerek, dizide Fetullahçı Terör Örgütü'nün (**FETÖ** ) köklerine inmeyi amaçladıklarını dile getirdi.\n\n\"Sevda Kuşun Kanadında\" dizisinin, farklı, orijinal ve cesur olduğunu aktaran Uçakan, \"Çok yakın tarihimizi, o dönemi yaşayanların günümüzde olduğu ve çok önemli yerlerde bulunduğu bir öyküyü anlatıyorsunuz. Netameli bir konu. Hem siyasal tarafından hem sosyal tarafından bakıyorsunuz. Milli duyarlılıkla, milli gayelere sahip çıkarak, ilk defa bir bakış açısı getiriyorsunuz. Bu dönemde, o ruha çok ihtiyacımız var. Özellikle 15 Temmuz'dan sonra.\" ifadelerini kullandı.\n\n### \"Bugün yaşanan şeylerin kaynağı ne?\"\nSağ-sol çatışmasına karışmayan ve demokratik yöntemlerle inancını topluma yansıtmaya çalışan bir nesli anlattıklarını vurgulayan Uçakan, şöyle devam etti:\n\n\"O kuşak içerisinde de günümüzü çağrıştıran, günümüze çok fazla ayna tutan olay var. Bu olaylardan biri, hala belasını yaşadığımız FETÖ hareketi. Bu FETÖ hareketi, sonradan çıkmış bir mesele değil. Ciddi bir toplumsal mühendislik çerçevesinde, başımıza 40-45 yıldır örülen bir çorap. Dolayısıyla biz 1970'leri anlatan bir dizi olarak, onun köklerine de iniyoruz. Bunun gibi bazı sürprizlerimiz olacak. Bugün nesil olarak bir takım kazanılmış demokratik haklar var. Mesela zamanındaki başörtüsü dramı o neslin yaşadığı en büyük dramlardan birisi. Bunun gibi o kuşağın sancılarını gündeme getiriyoruz.\"\n\nDizide karanlık güçlere çalışan \"Zafer\" karakterini canlandıran **Yavuz Bingöl** , TRT'nin, son 3 yıldır önemli bir değişiklik içinde olduğunu ve diğer kanallarla rekabet içine girdiğini dile getirdi.\n\nBingöl, dizinin, yeni sezonda da çarpıcı olaylara değineceğinin altını çizerek, \"Dönem işi olduğu için ufak tefek zorluklarımız oluyor ama TRT'nin önümüzdeki yıllarda çok daha başka projelerle, daha güçleneceğini ve daha renkli hale geleceğini düşünüyorum.\" dedi.\n\n### \"Günümüze de hizmet eden, ışık tutan bir iş olacak\"\nYeni oyuncu ve karakterlerle sezona başlayan dizide \"Tümay\" karakterini canlandıran **Sevtap Özaltun** da ilk kez bir dönem dizisinde rol aldığı için heyecanlı olduğunu ve profesyonel bir ekiple çalıştıklarını ifade etti.\n\nÖzaltun, dizinin yeni sezonda herkesin ilgisini çekeceğini vurgulayarak, \"'Bugün yaşanan birçok şeyin aslında alt yapısı, kaynağı ne ve kimler?' Onları işlemeye çalışacağız hikayemizde. O yüzden günümüze de hizmet eden, ışık tutan bir iş olacak.\" değerlendirmesinde bulundu.\n\nFETÖ'nün darbe girişiminin herkesi derinden etkilediğine dikkati çeken oyuncu, \"Her şerde bir hayır vardır. Bu da bizim için bir sınavdı aslında. Birliğimiz, beraberliğimiz için aslında ne kadar cesur olduğumuzu ve ne kadar birlikte olduğumuzu gösteren bir süreç oldu. Tabii ki kötü bir süreçti, acılar yaşandı ama atlattık hep beraber. Umarım ülkemizde böyle çirkinlikler bir daha yaşanmaz.\" sözlerine yer verdi.\n\n### \"Daha sevecen, daha tatlı bir yeni sezon geliyor\"\nDizide Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) üyesi \"Mustafa Bilgili\" karakterini canlandıran **Derda Yasir Yenal** ise oynadığı karakterin, o dönemde şehit olmuş gerçek bir karakter olduğunu söyledi.\n\nYeni sezonda, karakterlerin hikayelerinin derinlemesine anlatılacağını kaydeden Yenal, şöyle devam etti:\n\n\"Bu bir deyim veya iddia değil. Gerçekten bambaşka bir dizi olarak geliyoruz. Çünkü bizim bütün ara yüzlerimiz, jeneriğimiz, yapım ve çekim şeklimiz değişti. Oyuncu kadrosuna eklenenler de var, değişimler de var. O yüzden gerçekten bambaşka bir diziyle geliyoruz. Müziklerimiz de değişti. Daha sevecen, daha tatlı bir yeni sezon geliyor.\"",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:55 yaşındaki Rolling Stones yeniden Avrupa turunda\nLabels:konser,Rock n'roll",
"role": "user"
},
{
"content": "9 Eylül’de Hamburglularla buluşan efsanevi grup üyeleri 12 Eylül Salı günü Mühihli müzikseverlerin karşısına çıkacak. ‘Stones- No Filter’ adlı turne kapsamında 13 konser verecek olan Rolling Stones’un Hamburg’daki ilk müzik şölenine tam 80 bin seyirci geldi.\nGrubun solisti ve en çok tanınan ismi Mick Jagger 74 yaşında ve hala muhteşem sahne performansıyla göz dolduruyor.\n\nTam 55 yıldır sahne alan Rolling Stones Avrupa’daki konserlerinde Gimme Shelter, Paint It Black, Brown Sugar, Satisfaction gibi klasik hit şarkılarının yanı sıra rastgele seçtikleri farklı eserlerini de çalarak seyircilere sürpriz yapıyor.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Yeni AKM binası Hasan Uçarsu'nun Mimar Sinan Operası'yla açılacak\nLabels:AKM,Atatürk Kültür Merkezi,Hasan Uçarsu,Mimar Sinan Operası",
"role": "user"
},
{
"content": "#### Yeniden inşa süreci 10 Şubat'ta temel atılmasıyla başlayan Atatürk Kültür Merkezinin açılışı için Mimar Sinan Operası hazırlanıyor.\n###### İstanbul\nYeniden inşa süreci 10 Şubat'ta temel atılmasıyla başlayan **Atatürk Kültür Merkezi** nin (**AKM** ) açılışı için **Mimar Sinan Operası** hazırlanıyor.\n\nOpera çalışmalarını, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla besteci ve müzikolog **Hasan Uçarsu** yürütüyor.\n\nİlk Türk operasını besteleyen Adnan Saygun'un öğrencisi olan Uçarsu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, \"Benim için çok onur verici, çok kıvanç verici bir süreç oldu. Ön çalışmaların çok dikkatli ve hassasiyetle hazırlandığını öğrenmiş oldum bu sürecin sonunda. Bu iş için seçilmiş olmaktan gurur duyuyorum.\" dedi.\n\nHocası Adnan Saygun'un Mustafa Kemal Atatürk'ün talimatıyla ilk Türk operasını bestelemesine değinen Uçarsu, şöyle devam etti:\n\n\"Gazi Mustafa Kemal Atatürk 1934 yılında İran Şahı’nın Türkiye’ye gelişi için, uzun bir seyahattir o, yaklaşık bir ay Türkiye’de bulundu. Onun onuruna, iki ülke arasındaki dostluğu geliştirmek için böyle bir opera fikrinin direktifini verdi ve Adnan Saygun, o zaman çok genç yaşlarında bir besteciydi ve benim hocam, bu projeyi gerçekleştirdi ve ilk Türk operasını besteledi.\"\n\nUçarsu, Adnan Saygun’un hayatının son 6 yılında yanında olduğuna işaret ederek, \"Böyle bir bağlantının da olması, beni hem gururlandırıyor hem de ayrıca motive ediyor.\" ifadesini kullandı.\n\nGeçmişin kuvvetini ve izini arkasında hissettiğine dikkati çeken Uçarsu, \"Sanki hocamın eli, nefesi, o dönem 1930’ların genç Türkiye Cumhuriyeti’nin enerjisi de benimle birlikteymiş gibi… Biraz da belki kendimi motive ediyorum ama hislerim böyle.\" değerlendirmesinde bulundu.\n\n### \"Ocak ayından itibaren besteleme süreceğine geçeceğimi düşünüyorum\"\nUçarsu, Mimar Sinan Operası'nın kurgulanma aşamasında olduğunun altını çizerek, şunları kaydetti:\n\n\"Dramayı oluşturmaya çalışıyoruz. Bu eser, baştan sonra Sinan’ın hayatı olmayacak. Sinan’ı ortaya koyan, Sinan’ın hayatından bir döneme odaklanan bir eser olacak. Şu anki sürecimiz bu. Yani bu sahne eserinin metnini, içeriğini, sözel kısmını hazırlamakla uğraşıyoruz. Bu konuda da çalışmaları sayın Bertan Rona ile birlikte yürütüyoruz. Tahminen Ocak ayından itibaren fiilen besteleme süreceğine geçeceğimi düşünüyorum ama şu anda sahne eseri olarak işin sözel kısmıyla uğraşıyoruz.”\n\nMimar Sinan'ın sadece İstanbul için değil Türk kültürü, sanatı ve geçmişi için de gurur duyulan çok özel bir şahsiyet olduğunu aktaran Uçarsu, opera için Mimar Sinan'ın tercih edilmesinin çok anlamlı olduğunu dile getirdi.\n\nUçarsu, Mimar Sinan'ın AKM açılışı için çok isabetli bir tema olduğunu vurgulayarak, \"Ben bütün çabamı, bütün uğraşımı bunun üzerine kuracağım. Hem bizim tarihimizde hem de farklı ülkelerin tarihlerinde, kültürlerinde, bu tip olayları kutlamak, kalıcı kılmak, altını çizmek için bir takım sanat eserleri istenmiştir fakat bizim derdimiz burada, aynı Sinan gibi kalıcı bir iz bırakmak. Yani evet, bu açılış için bir eser olacak ama açılıştan sonra da kalan, farklı kurumlarda seslendirilen bir eser olmasını istiyorum. Şu anda bildiğim tek konu bu. Kalıcı iz bırakan bir iş bırakmak istiyorum.\"\n\nEserde klasik batı ve klasik Türk müziğinden motiflerin olacağı bilgisini veren sanatçı, sözlerini şöyle tamamladı:\n\n\"Benim zaten müzik dilim böyle bir dil. Ben kendimi hep bir pergele benzetiyordum. Bir ayağım burada ülkemde, kendi coğrafyama ve kültürüme bağlı, öbür ayağım da açılıp kapanarak farklı diyarları gezen bir ayak gibi. Bunun aynısını meğerse, Mimar Sinan kendisi için söylemiş.\"\n\nTamamlandığında 2 bin 73 kişilik opera salonu ile konser, tiyatro salonları, sinemalar, kütüphaneler, tasarım dükkanları, kafe ve restoranların yer alacağı AKM'nin, bölgeyi \"kültür ve sanat sokağı\"na dönüştürmesi hedefleniyor.\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:27. Saraybosna Film Festivali'nde ödüller sahiplerini buldu\nLabels:Film Festivali,ödül töreni,Saraybosna,SFF",
"role": "user"
},
{
"content": "#### Bu yıl 27'ncisi düzenlenen Saraybosna Film Festivali'nin kazananları açıklandı. Cinelink Work in Progress TRT Ödülü'nü yönetmen Aida Begic alırken, Selman Nacar'ın TRT ortak yapım desteği sahibi \"Tereddüt Çizgisi\" projesi de ödüle değer görüldü.\n###### Saraybosna\n\"Saraybosna'nın Kalbi\" adı verilen ödüller, başkent Saraybosna'daki Ulusal Tiyatro binasında kırmızı halı geçişinin ardından gerçekleştirilen törende sahiplerini buldu.\n\"En İyi Uzun Metrajlı Film\" dalında ödülü Avusturyalı yönetmen Sebastian Meise'in \"Great Freedom\" isimli yapımı kazanırken, Sırp yönetmen Marta Popivoda'nın \"Landscape of Resistance\" filmi \"En İyi Belgesel Film\" dalında ödülün sahibi oldu.\nHırvat yönetmen Mate Urgin'in \"Everything Ahead\" isimli yapımı \"En İyi Kısa Film\" dalında ödül alırken, \"En İyi Öğrenci Filmi\" dalında ise ödülü, yönetmenliğini Romanyalı Aleksandru Mironescu'nun yaptığı \"Summer Planning\" kazandı.\n\nYönetmen Selman Nacar'ın TRT ortak yapım desteği kazanan \"Tereddüt Çizgisi\" projesi de Cinelink bölümünde destek ödülünü aldı.\nFestivalde kurgu aşamasındaki projelerin yarıştığı Cinelink Work in Progress TRT Ödülü ise, Bosnalı bir kadının hayata tutunma çabasını konu alan \"A Ballad\" (Balat) projesiyle Bosnalı yönetmen Aida Begic'e verildi.\nAhmet Necdet Çupur'un \"Yaramaz Çocuklar\" adlı belgesel filmi de \"SFF İnsan Hakları Ödülü\"ne layık görüldü.\nÖte yandan, Sırp yönetmen Milica Tomovic, \"Celts\" filmiyle en iyi yönetmen seçilirken, en iyi erkek oyuncu ise \"Great Freedom\" filmindeki rolüyle Avusturyalı oyuncu Georg Friedrich oldu.\n\nÖdül töreni, toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.\n\nBu yıl 27'nci kez sinemaseverlere kapılarını açan SFF'de, \"uzun metrajlı\" film kategorisinde 9, \"kısa film\" kategorisinde 10, \"belgesel film\" kategorisinde 16 ve \"öğrenci filmleri\" kategorisinde 12 film yer alırken, 18 filmin dünya prömiyeri, 3 filmin uluslararası, 1 filmin Avrupa, 24 filmin bölgesel ve bir filmin de Bosna Hersek prömiyeri gerçekleştirildi.\n\n13 Ağustos'ta başlayan festival, ödül alan filmlerin gösterimlerinin ardından bugün sona erecek. Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.\n\n**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Björk ve tüm kariyeri New York Moma'da hayranlarıyla buluşuyor\nLabels:Sergi,Müzik,İzlanda",
"role": "user"
},
{
"content": "Mona Baş Küratörü Klaus Biesenbach sergiyi anlattı:\n\n“Onun görsel bir sanatçı olarak tanımlanmasını istemedim. O bir bestekar. Klasik müzik, pop ile funk arasında bir köprü kuruyor. Onu olmadığı biri gibi yansıtmak istemedim. Bu sergideki her görselin sahibi farklı. Her bir fotoğraf bir fotoğrafçının her bir film yönetmenin ve tasarım mimarın elinden çıktı. Yani burada Björk bir heykeltıraş ya da bir ressam değil. Onun içinde bulunduğu her resmin başka bir sahibi var. Bu sergide ses sistemiyle özel bir alan yarattık burada kulaklarınızla duyacağınız her bir ses sizi ayrı bir gerçekliğe götürecek. Onun kariyerinin 8 bölümü var. Şarkı sözlerinin içinde dolaşırken onun birbirinden farklı karakteristik özelliklerine dokunacaksınız.”\n\nRetrospektif serginin kalbini ise ‘Black Lake‘ isimli klip oluşturuyor. İzlanda’nın mağaralarında ve Volkanik alanlarında geçtiğimiz yaz çekilen film Björk’ü daha yakından tanımanızı sağlayacak. Şarkı Björk’ün “Vulnicura” isimli yeni albümünde yer alıyor.\n\nBjörk sergisi New York Moma’da 7 Haziran 2015’e kadar ziyarete açık olacak.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:42. Sao Paulo Moda Haftası'nda şıklık yarışı\nLabels:Lüks,Brezilya,Moda",
"role": "user"
},
{
"content": "Reinaldo Lourenço ise Brezilya modasının şairi olarak anılıyor. Modern kıyafetleriyle fark yaratan modacının koleksiyonunda sıklıkla koyu renklerin kullanılması dikkat çekti. Lourenço yeni kreasyonunda geometrik şekillerden ilham aldığını belirtti.\n\nSao Paulo Moda Haftası 28 Ekim’e kadar devam edecek.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Müzisyen çift evlere 'Facebook' üzerinden konuk oluyor\nLabels:koronavirüs,müzisyen çift,Tekirdağ,Facebook",
"role": "user"
},
{
"content": "#### Tekirdağ'da müzisyen Emine ve Salih Demirci çifti, koronavirüs tedbirleri kapsamında evlerinden çıkmayan vatandaşların \"Facebook\" üzerinden istediği şarkıları seslendiriyor.\n###### Tekirdağ\n**Tekirdağ** 'da yaşayan müzisyen **Emine ve Salih Demirci çifti** ,** koronavirüs** tedbirleri kapsamında evlerinden çıkmayan vatandaşlar için \"**Facebook** \" üzerinden şarkılar seslendiriyor.\n\nSüleymanpaşa Belediyesi Konservatuvarında görevli müzisyen çift, 4 kişilik orkestra eşliğinde, sosyal medyadan yayın yapan \"Süleymanpaşa TV\" üzerinden vatandaşların evlerine konuk oluyor.\n\nDemirci çifti, koronavirüs nedeniyle evlerinden çıkmayanların istediği şarkı ve türküleri programda seslendiriyor.\n\nSalih Demirci, AA muhabirine, yaşanan zorlu süreçte insanları biraz olsun mutlu etmek için böyle bir etkinlikte yer almaya karar verdiklerini söyledi.\n\nSıkıntılı günlerde herkesin desteğe ihtiyacı olduğunu vurgulayan Demirci, şu değerlendirmede bulundu:\n\n\"Koronavirüs çıkmadan önce belirli gün ve gecelerde sahne alıyorduk. Etkinlikler iptal edilince, ülkemizde zor durumdayken, bir şey yapmak istedik. Belediye Başkanımız Cüneyt Yüksel ile görüştük. İnternet üzerinden şarkılarımızı söyledik ve çok güzel bir program oldu. Şarkılarımızla evlere konuk oldukça insanlarımıza tebessüm ettireceğiz. Tek amacımız da bu. Vatandaşlarımız evde kalsın yeter ki, biz onlar için çalıp söyleriz. Herkes alınan tedbirlere uyarsa bugünleri de güçlü bir şekilde atlatırız.\"\n\nEmine Özata Demirci ise müziğin her zaman insanları mutlu ettiğini dile getirdi.\n\nOrkestralarıyla insanlara moral vermek istediklerini belirten Demirci, \"İnşallah bunda başarılı olmuşuzdur. İnanıyorum ki Allah'ın izniyle bu zor günlerden de gececeğiz. Daha güzel günlerde sanatımızı icra etmek için sahnelerde vatandaşlarımızla bulaşacağız.\" diye konuştu.\n\nProgramı evinden izleyen Ertan Gence de bu zor günlerde bu tür programların insanları rahatlattığını vurguladı.\n\nDemirci çifti, Süleymanpaşa Belediyesinin \"Evde Kültür Sanat Etkinlikleri\" kapsamında çarşamba günleri 2 saat sosyal medyadan programlarına devam edecek.\n\n**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Rendez-vous : Avrupa'daki en iyi sanat ve festivaller\nLabels:Sanat,Film festivali,Sergi,Kültür,Berlin,Madrid",
"role": "user"
},
{
"content": "1450-1516 yılları arasında yaşayan dünyaca ünlü El Bosco lakaplı Hollandalı ressam Hieronymus Bosch’un 500’üncü ölüm yıl dönümü nedeniyle eserlerinin bulunduğu Madrid’deki Prado Müzesi, hazırlanan özel sergiye ev sahipliği yapıyor.\n\nKarlovy Vary International Film Festival\nKarlovy Vary, Çek Cumhuriyeti\n\nKarlovy Vary Uluslararası Film Festivali, Orta Avrupalı sinemaseverler için en önemli etkinliğe ev sahipliği yapıyor. Sinema severler ile film endüstrisinin önde gelen isimleri gösterime girecek filmler, atölye çalışmaları ve partilerle meşgul olacak. Festivalin bu yılki önemli konukları ise Jean Reno, Willem Daofe ve Charlie Kaufman.\n\nFestival International du Film de La Rochelle\nLa Rochelle, France\n\nFransa’nın saygın festivallerinden Le Festival de la Rochelle, 1 – 10 Temmuz tarihleri arasında yüzlerce filmi, sinema severler ile buluşturacak. Dünyanın yaşayan efsanelerinden Frederick Wiseman’ın yapıtlarının da yer alacağı ve günde beş seans düzenlenecek film gösteriminin Keşif bölümü, son dönem Türk sinemasına ve Yeşim Ustaoğlu filmlerine ayrıldı.\n\nGülsün Karamustafa. Chronographia Hamburger Bahnhof – Museum für Gegenwart\nBerlin, Almanya\n\nBerlin Hamburger Bahnhof Çağdaş Sanat Müzesi, Gülsün Karamustafa’nın eserlerini sergiliyor. Chronographia adlı sergi, 1946 doğumlu Gülsün Karamustafa’nın 1970’lerden günümüze kadar ürettiği 110 eseri kapsıyor. Yaklaşık kırk yıldır aktif olarak üreten sanatçı eserlerinde göç, popüler kültür, feminizm, toplumsal cinsiyet gibi konuları işliyor.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Günümüzün yalan dünyası sinemalarda\nLabels:Almanya,Polisiye",
"role": "user"
},
{
"content": "Gazeteci Fabian ve asistanı Nadja intiharın ardındaki kara para trafiğini çözmeye çalışıyor.\n\nFilmin yönetmenliğini ise Christopher Hochhausler üstleniyor:\n\n“Bu gazeteci tam bir dedektif karakterine sahip. Onunla beraber sosyal sınıfları aşıyorsunuz çünkü gazeteci belirli bir sosyal sınıfa bağlı değil. Onun mesleği bu tip bariyerleri aşarak her alana girebilmek. Ben günümüzü anlatan bir hikaye vermek istedim. Sadece özel hayat hikayeleri değil aynı zamanda modern dünyada işlerin nasıl gerçekleştiğini anlattım. Her işin halkla ilişkiler alanına bağlı olduğunun altını çizmek istedim.Günümüz medyası her iş için altın önem taşıyor. Halkla ilişkiler hayatımızı belirliyor, medya ayağını kullanmayan hemen hiç şirket yok.”\n\n‘The Lies Of The Winners’ filminin Türkiye’de gösterime girip girmeyeceği henüz belli değil.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Notorious Operası, Ingrid Bergman ve Alfred Hitchcock'u onurlandırıyor\nLabels:İsveç,Opera",
"role": "user"
},
{
"content": "*Keith Warner:* \"Sanırım bu oyunda dünyanın bir otoriteye nasıl karşı geldiğini görüyoruz. Zaten Hitchcock filmlerinde otoriteye karşı bir korku hep vardır.\"\n\nNotorious’dan bahsediyoruz. Bu ismi duyan sinema severlerin aklına hemen Alfred Hitchcock geliyor. Cary Grant’in yanı sıra bu filmde oynayan İsveçli aktris Ingrid Bergman bu sene yüzüncü yaşına giriyor.\n\nBu durumu onurlandırmak isteyen Gothenburg Opera Evi efsane filmi İsveçli aktris için operaya uyarlıyor. Soprano sesli sanatçı Nina Stemme bu oyunda Bergman’ı canlandıracak. Musica ekibi, bu operanın provalarına konuk oldu.\n\nUstalıkla yazılan senaryo, izleyicilere siyasi ve psikolojik bir analiz yaptırtıyor.Bunun en güzel örneği Alex karakteri ve annesi…\n\n**Katarina Karneus, Opera Sanatçısı:** ‘‘Bayan Sebastian ve oğlu Alex arasındaki ilişki gerçekten de çok ilginç. Birbirlerine aşırı derecede yakınlar. Sanırım Sebastian, oğlu daha küçükken onu çok cezalandırmış. Bu sebeple Alex,hala annesinin kanatları altında duruyor. Filmde bu karakterin sert tarafını görmüyoruz ancak operada anne çok zalim hatta kötü bir karakter.’‘\n\nİngiliz sahne yönetmeni Keith Warner’in yorumuysa daha sert…\n\n**Keith Warner, Sahne Yönetmeni:** ‘‘Sanırım olay örgüsünde çok ilginç bölümler var. Kadınlar güçlü babaların kızları olduğu için çevresindeki inssanlara yön vermek ve güç kullanmak istiyor.Alicia’nın tek sorunu Nazi askeri bir babanın kızı olmak değil, aynı zamanda çok güçlü bir baba otoritesi altında büyümesi… Bu sebeple biz de psikolojik olarak, nasıl düşündüğümüze ve ne yaptığımıza karışan birinden kurtulabilmek için neye ihtiyacımız olduğunu düşünüyoruz.\n\n**Katarina Karneus, Opera Sanatçısı:** ‘‘Bence bu çok eğlenceli, heyecan verici, stresli, edepsiz bir şey. Kendinizi oyuna verip rahatça izleyemiyorsunuz. Ancak sahnede bu kadar kötü olabilmek çok kolaymış. Buna çok şaşırdım.’‘\n\n**Keith Warner, Sahne Yönetmeni:** ‘‘Sanırım bu oyunda dünyanın bir otoriteye nasıl karşı geldiğini görüyoruz. Zaten Hitchcock filmlerinde otoriteye karşı bir korku hep vardır. Usta yönetmen her zaman korkularımızın en derinine inmiştir. Annelerimiz, babalarımız, patronlarımız, bizleri kontrol etmek isteyen insanlar hayatımızı çekilmez hale getirebiliyor. İşte operanın da işlediği konu tam bu aslında… Bizi kontrol eden o iç sesimizle nasıl başa çıkabiliriz.’‘",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:57. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde 'Çatlak' filminin söyleşisi yapıldı\nLabels:Altın portakal,Antalya,çatlak,festival,Fikret Reyhan,film,Yönetmen",
"role": "user"
},
{
"content": "#### 57. Antalya Altın Portakal Film Festivali kapsamında gösterimi gerçekleştirilen \"Çatlak\" adlı yarışma filminin söyleşisi yapıldı.\n###### Antalya\nAntalya Büyükşehir Belediyesi tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığının katkılarıyla düzenlenen festivalde dün gösterimi yapılan filmin yönetmeni Fikret Reyhan, oyuncular Süleyman Karaahmet, Hakan Salınmış, Tuğçe Yolcu, Muammer Brav, Hakan Emre Ünal, Elif Ürse, Giray Altınok, Mehmet Bilge Aslan ve yapımcı Nizam Reyhan, Antalya Kültür Merkezi yanında kurulan çadırda izleyicilerin sorularını yanıtladı.\n\nYönetmen Reyhan, bir ailenin alınan borç yüzünden yaşadığı sorunu \"Çatlak\" senaryosuyla ortaya koyduğunu, herkesin bir şekilde bu hikayeyi yaşadığını veya şahit olduğunu söyledi.\n\nBirkaç sene önce borçla ilgili bir hikaye duyduğunu, onu senaryolaştırmaya karar verdiğini aktaran Reyhan, \"Son bir yılda aklımda iyice yer etti, bir ay gibi sürede de senaryoyu yazdım. Haziranda da çekimlere başladık. Senaryoda bir ailenin sosyolojik, psikolojik, ekonomik parametrelerine bakmaya çalıştım.\" dedi.\n\nFilmin tek mekanda geçtiğini, 30 kişiyi bir salona sığdırarak çekimleri yaptıklarını anlatan Reyhan, tek mekan çekiminin zorluğun yanında avantaj da sağladığını, film karakterlerinin, sevgi, mutluluk, kızgınlıklarını tek karede yansıtma fırsatı yakaladığını ifade etti.\n\nReyhan, oyuncuların çoğunun tiyatrocu olmasının kendisine büyük destek sağladığına değinerek, \"Oyuncularım çok iyiydi ve inanılmaz bir senfoni içinde film çekildi. Sette bir matematik vardı, yaşayan bir dünya vardı. Kamera nereye dönse aslında bir şey yakalayacaktı. Bir yemek sahnesi vardı, beni korkutuyordu ama şimdi izleyince nasıl yaptığıma bile şaşırıyorum.\" diye konuştu.\n\nOyunculardan Tuğçe Yolcu ise filmde herkesin birbirine sevgi ve saygıyla yaklaşması sayesinde ortaya şahane bir eserin çıktığını, oyuncu ve teknik ekibin birbiriyle çok uyumlu olması nedeniyle çekimlerin eğlenceli geçtiğini dile getirdi.\n\nSüleyman Karaahmet de filmi dün ilk defa izlerken öncelikle kendi oyunculuğuna bakmaya çalıştığını ama beşinci dakikadan sonra kendini filmin akışına kaptırırken bulduğunu belirtti.\n\nMehmet Bilge Aslan, filme bir tiyatro oyununa hazırlanır gibi hazırlandıklarını, ortada çok ciddi bir emeğin olduğunu kaydetti.\n\n### Filmin konusu\nİngiltere'de çalışan Fatih, arkadaşı Ayhan'dan Türkiye'deki ailesine göndermek için borç almıştır. Borç, Fatih Türkiye'ye döndüğünde de ödenmeyince Ayhan aileyi ziyarete gelir ve parasını ister. Bu borcun talep edilmesi aile içinde gerilime yol açar.\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Barbara Hannigan Berenice Operası'nın dünya prömiyerinde Paris'i nefessiz bıraktı\nLabels:Opera",
"role": "user"
},
{
"content": "Paris'in Görkemli Opera Sahnesi Garnier bir dünya prömiyerine ev sahipliği yapıyor. Garnier Operası 350. yaş gününü yeni bir başyapıtla kutluyor: Berenice.\n\nMichael Jarrel'in \"Berenice\" adlı eserinin librettosu, Fransız edebiyatının önde gelen trajedi yazarlarından Jean Racine'in aynı adlı eserinden esinleniyor.\n\nVe başrolü modern zamanların en başarılı sopranosu olarak tanınan Barbara Hannigan üstleniyor. Eserin partisyonu ise adeta Kanadalı sopranoya özel yazılmış. Hannigan, \"Partisyona ilk kez baktığımda, birçok açıdan benim için yazıldığını düşündüm, evet\" diyor ve ekliyor: \"Tam sevdiğim gibi, ustalık gerektiren bir eser. İçinde benim yüksek notalarım ve benim alçak notalarım var. Fakat aynı zamanda partisyon bestekarın parmak izi niteliğinde, ki bu çok çok güçlü. Notalar aracılığıyla, notaların yarattığı karaktere bürünmem gerekiyor.\"\n\nOpera Yehuda Kraliçesi Berenice ile Roma İmparatoru Titus'ün aşkını konu alıyor. Bu trajik aşk hikayesinde, Titus'ün Roma İmparatorluğu'na duyduğu görev bilinci Berenice'e aşkına ağır basınca, kraliçenin kalbi paramparça olur.\n\nSahne Yönetmeni Claus Guth tüm enerjisini karakterlerin içsel özelliklerini çıkarmaya adamış: \"Ana karakterlerin iç çelişkilerini yansıtmaya özen gösterdim\" diyor Guth, \"Ruhlarına mümkün olduğunca derinlemesine bakmaya çalıştım. Berenice'in en başından kaybedeceğini bildiğini göstermek istedim. Bu amaçla derinlemesine içi gösteren oklar kullandım. Böylece kaybetmeye mahkum olduğunu bildiğini betimlemeyi hedefledim.\"\n\nBerenice Operası 17 Ekim'e kadar Paris Garnier Operası'nda sahnelenmeye devam edecek.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Kahraman doktor Irene Fuchon'un savaşı: 'Brest'in Kızı'\nLabels:İLAÇ ENDÜSTRİSİ,Fransa,Polisiye,Sinema",
"role": "user"
},
{
"content": "Fransa Servier Laboratuvarları tarafından şeker hastalıkları için üretilen Mediator kilo kaybına yardımcı olmasıyla da tanınan bir ilaç. Yan etkileri tam olarak açıklanmayan ilaç 1976 ila 2009 yılları arasında piyasadaydı.\n\nDoktor Frachon’ın büyük mücadelesi Midiator’u raflardan kaldırttı.Sağlık kurumları ise ilacın yüzlerce kişinin ölümüne neden olduğunu kabul etti.\n\n‘Brest’in Kızı’ ismini taşıyan film, başlığıyla, büyük şehirde yaşamayan ve çalışmayan doktorların da başarılarını gün yüzüne çıkaracak, görünür kılacak. Yönetmen Emmanuelle Bercot hikayeyi, takibi kolay ve seyirciyi merak duygusuyla saran bir şekilde beyaz perdeye taşımış.\n\nİdealist pulmonolog Irene Frachon, yüzlerce kişinin ölümüne yol açan ilacı raflardan toplatabilmek adına büyük ilaç firmalarıyla savaş veriyor.\n\nİyi seyirler.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Altın kadın Helen Mirren, son filmi ile Berlin'de\nLabels:Almanya,Berlinale,Berlin",
"role": "user"
},
{
"content": "Filmde Helen Mirren, Gustav Klimt’in teyzesini resmettiği tabloyu Avusturya müzesinden almak için halkı bir savaş veriyor.\n\nKlimt’in 1907 yılında kariyerinin altın devrinde portreleştirdiği Adele Bloch-Bauer tablosu 2006 yılında Ronald S. Lauder tarafından o dönem için rekor bir fiyata,135 milyon Dolara satın alınmıştı.\n\nHelen Mirren düzenlenen basın konferansında Avusturya ve Almanya’da Yahudilerin başına gelenlerin unutulmaya yüz tuttuğunu ve günümüzde de başka isimler altında dünyada aynı kıyımın yapıldığını belirtti:\n\n“Aynı senaryo dünyanın başka yerlerinde oynanıyor. Boko Haram olsun, IŞİD’in kıyımı olsun, dünyanın birçok köşesinde biz burada konuşurken tarih tekerrür ediyor, insanlar öldürülüyor, acı çekiyor. O yüzden insanlık adına mücadele ettiğimiz yolculuğun sonuna geldiğimizi asla düşünmeyelim.”\n\nRyan Reynolds ise yapımcı Harvey Weinstein’in kendini rol için nasıl ikna ettiğini anlattı:\n\n“Herkesin yapacağı gibi senaryoyu okumuştum ancak bir gün Lousiana’dan bir telefon aldım. Bağıran ses Sayın Harvey Weinstein’indi ve bana: ‘Hey Reynold bu senin şanslı günün’ diyordu. Öyle olduğunu biliyordum.”\n\nDaniel Bruhl’un canlandırdığı Avusturyalı gazeteci Hubertus Czernin’in yardımlarıyla Maria ve avukatı tablo için haklı davalarını ABD Yüksek Mahkemesi’ne kadar taşıdılar.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:John Le Carre'nin \"Hain\" adlı eseri beyaz perdede\nLabels:Birleşik Krallık,Polisiye,Sinema",
"role": "user"
},
{
"content": "İngiliz casusluk romanları yazarı John Le Carre’nin “Hain” adlı eseri beyaz perdede. Uluslararası kara para aklama organizasyonunun başını çektiği\n\nİngiliz casusluk romanları yazarı John Le Carre’nin “Hain” adlı eseri beyaz perdede. Uluslararası kara para aklama organizasyonunun başını çektiği muazzam büyüklükte bir entrikanın deşifre edildiği filmde, bir Rus milyarderinin bir İngiliz çiftini içinden çıkılması imkânsız bir bilmecenin içine sürüklemesi anlatılıyor. Filmin oyuncuları arasında Ewan McGregor, Damian Lewis ve Naomie Harris gibi isimler bulunuyor.\n\nÖte yandan filmin galası Londra’da gerçekleştirildi. Yönetmen Susanna White, burada taptığı açıklamada John Le Carre hikayesinden uyarlanan bu filmin kendisini çok heyecanlandırdığını belirtti.*“Richard Burton’lu ‘Soğuktan Gelen Casus” romanından beri John Le Carre’nin hayranıyım. Onun kitaplarıyla büyüdüm. Yani filmi yapma fırsatının bana verilmesi benim için gerçek bir heyecan oldu.”*\n\nGelecekteki James Bond filmlerinin en büyük favorilerinden Damian Lewis, filmde İngiliz ajanı Hector rolünde. TV dizilerinin aranan oyuncusu, senaryodan dolayı filmde oynamayı kabul ettiğini söyledi:\n\n*“Önceliğim her zaman senaryo ve birlikte çalışacağım yönetmenler ve ekip oldu. Filmde, tiyatroda veya radyoda yapılan iş aşağı yukarı aynıdır. Farkı yaratan hikayedir.”*\n\n“Hain” adlı filmin Türkiye vizyon tarihi henüz belli olmadı.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Anıtsal kapı 'yerel krallık' düşüncesini kuvvetlendirdi\nLabels:anıtsal kapı,arkeoloji,Arkeolojik Kazı,Burdur,Hacılar Büyük Höyük,krallık,Prof. Dr. Refik Duru,sponsor",
"role": "user"
},
{
"content": "#### Burdur'da gerçekleştirilen kazılarda, bölgede hüküm süren yerel bir krallığın varlığını ortaya koyduğu düşünülen ikinci anıtsal kapı bulundu.\n###### Burdur\nBurdur'da **Hacılar Büyük Höyük** 'te gerçekleştirilen **kazı** larda, bölgede bir dönem hüküm süren yerel bir krallığın varlığını ortaya koyduğu düşünülen ikinci anıtsal kapının bulunması kazı ekibini heyecanlandırdı.\n\nİngiliz Arkeolog James Mellaart'ın 1950'li yılların sonunda ortaya çıkardığı Hacılar seramiklerinin bulunduğu Hacılar köyünde yer alan Büyük Höyük'te, İstanbul Üniversitesi bilim heyetince 8 yıldır kazır yapılıyor. Bu yıl da devam eden kazılarda, kentin ikinci anıtsal kapısına ulaşıldı.\n\nKazamat denilen odalar zinciriyle oluşturulmuş dış tehditlere oldukça dayanıklı ve gelişmiş savunma sistemiyle çevrili yerleşim yerinde, iki yüz metre arayla ortaya çıkan ikinci anıtsal kapı, kazı heyetini heyecanlandırdı.\n\nİkinci anıtsal kapının varlığı, kazılarda elde edilen diğer bulgu ve buluntular bilim insanlarında, Hacılar Büyük Höyük'ün yöresel bir krallığın varlığı düşüncesini kuvvetlendirdi.\n\n### \"Savunma sistemine ilişkin önemli bilgilere ulaşıldı\"\nİstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Gülsün Umurtak, AA muhabirine yaptığı açıklamada, höyüğün orta kesimini kazmaya başladıklarında bugün ortaya çıkan uzunluğu 350 metreyi bulan güçlü savunma sistemine ulaştıklarını söyledi.\n\nKazamat sisteminin Hacılar'da kendine özgü ve güçlü uygulandığını aktaran Umurtak, 8 yıllık kazı çalışmalarında savunma sisteminde 40'a yakın kazamat bulduklarını bildirdi. Buldukları her yapıyı doğal malzemelerle onardıklarını vurgulayan Umurtak, bu yılki çalışmanın savunma sistemine ilişkin önemli bilgilere ulaşmalarını sağladığını dile getirdi. Bu sezonun çok verimli geçtiğine, höyüğün güneyinde açılan yeni açmalarda bir büyük kapıya ulaştıklarına dikkati çeken Umurtak, şöyle konuştu:\n\n\"Bulunan ikinci kapı anıtsal boyutta. 20 metreyi aşan kapı yolu uzunluğu, 5 metreyi aşan kapı genişliği ve kapının iki yanında çok büyük boyutlarda kazamatlar devam ediyor. Böylelikle kentin çok etkileyici bir köşesine ulaşmış olduk. Gelecek yıllarda kentin değişik yönlerinde üçüncü hatta dördüncü kapıları da bulabileceğimizi düşünüyoruz. Bütün bunlar ve burada genişliği 2,5 metreye ulaşan taş duvar sistemi 3000'li yılların başları için olağanüstü boyutlarda. Birbirinden iki yüz metre uzaklıkta iki anıtsal kent kapısını inşa etmek hiç de kolay bir şey değil. Yerel bir krallığı kazdığımız kanısı önceden bizde oluşmuştu ancak bulduğumuz ikinci anıtsal büyük kapıdan sonra şimdi daha emin söyleyebiliriz ki burada yerel bir krallık olmalı. Çevresinde pek çok höyük var. Onlar da idari ve ekonomik olarak bu büyük sisteme bağlıydılar.\"\n\nTarım ve hayvancılığı gelişmiş olduğu höyükte yapılan kazılarda ele geçen bitki kalıntıları, doğal çevre ortamının zengin çeşitliliği olduğunu gösterdiğini anlatan Umurtak, \"Zengin su kaynakları olan bir bölgedeyiz. Zengin bir çanak çömlek repertuvarı var. Bütün bunların toplamına baktığımız zaman hem mimari hem de buluntular bakımından burada yöresel bir krallık merkezini olduğunu artık daha net söyleyebiliriz.\" diye konuştu.\n\nBölgede ilk höyük kazısı çalışmalarını başlatan Prof. Dr. Refik Duru da Burdur ve yakın çevresinin tarih öncesi olağanüstü yerleşmeleri ve buluntularını veren bir yer durumunda olduğunu, böyle bir yerde çalışma yaptıkları için mutlu olduklarını kaydetti.\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:\"Leonard Bernstein 100\"\nLabels:Çağdaş müzik",
"role": "user"
},
{
"content": "“Leonard Bernstein 100” adı verilen projeye, sanatçının hayranları, arkadaşları, öğrencileri ya da eserlerinin etkisinde kalanlar; kısa anektod, hikaye ve kısa anılarla katkıda bulunacak.\n\nBernstein’ın çocukları Alexandre ve Nina Bernstein, 50 yıllık müzik kariyeri boyunca dünyanın dört bir yanındaki insanlara dokunan babalarının eserlerini gelecek nesillere aktarmak istiyor.\n\nAlexandre Bernstein, “Bir anma projesi hazırlıyoruz ve olabildiğince çok insandan, istedikleri gibi, bir ya da iki cümle anılarını anlatmalarını istiyoruz. Yazı ya da I-phone videosu yoluyla, nasıl bir yöntem isterlerse” derken, kızı Nina Bernstein, projenin zorluğuna dikkat çekiyor:\n\n“Eğer sadece besteci olsaydı hersey daha kolay olabilirdi. Ya da sadece öğretmen, insan hakları savunucusu. Bütün bu kategorilerin hepsini birden hem de çok güçlü biçimde temsil ettiği için, gerçekten bunların herbirine ayrı ayrı özen gösterilmesi gerekiyor.”\n\nAnma etkinlikleri Eylül ayında başlayacak. Etkinlikler çerçevesinde dünya çapında bini aşkın konser ve kutlama düzenlenecek. Ünlü “Batı Yakası Hikayesi/West Side Story” müzikalinin de bestecisi olan ve uzun süre New York Flarmoni Orkestrası’nın yöneticiliğini yapan Bernstein, 1990 yılında hayata veda etmişti.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:RTÜK, yerel yayıncıların frekans taksit ücretlerini erteledi, Spotify'a lisans verdi\nLabels:(RTÜK),Spotify",
"role": "user"
},
{
"content": "#### Üst Kurul, yerel radyo ve televizyonların son ödeme tarihi 31 Temmuz 2021 olan kanal/ frekans taksit ücretlerini 4 ay erteledi.\n###### Ankara\nRadyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), yerel radyo ve televizyonların son ödeme tarihi 31 Temmuz 2021 olan kanal/frekans taksit ücretlerini 4 ay erteledi.\n\nÜst Kuruldan yapılan yazılı açıklamaya göre, RTÜK, geçen yılın mart ayından itibaren etkileri görülmeye başlanan salgın sürecinde yayıncılara önemli kolaylıklar sağlıyor.\n\nGeçen yıl, yayıncıların ödemek durumunda olduğu Reklam Üst Kurul Paylarını 3 ay erteleyen ve medya kuruluşlarının RTÜK'e ulaştırma yükümlülüğü bulunduğu Yeminli Mali Müşavir Raporu ile Bilanço ve Gelir Tablosu gönderme süresini öteleyen Üst Kurul, zor durumdaki yerel yayıncılar için yeni bir karar daha aldı.\n\nÜst Kurul, yaptığı toplantıda, 6112 sayılı Kanun'a göre RTÜK'ün gelirleri arasında yer alan karasal ortamdan yayın yapan kamu ve özel medya hizmet sağlayıcı kuruluşlardan alınan televizyon kanal, multipleks kapasite ve radyo frekans yıllık kullanım ücretlerinin temmuz taksitine ilişkin düzenleme kararı aldı. RTÜK, her yılın ocak, nisan, temmuz ve ekim aylarında olmak üzere, dört eşit taksitte ödenen frekans ücretinin yaz ödemesini 4 ay erteledi.\n\nKoronavirüs salgınından ve bu kapsamda alınan tedbirlerden olumsuz etkilenen yerel yayıncıların ekonomik yüklerini hafifletmek amacıyla son ödeme tarihi 31 Temmuz 2021'deki temmuz ayı kanal/frekans taksit ücretlerinin son ödeme tarihi, 30 Kasım 2021 olarak belirlendi.\n\n### Spotify lisans aldı\nÜst Kurul, internet üzerinden isteğe bağlı yayıncılık lisansı başvurularını değerlendirerek, uluslararası müzik platformu Spotify'ın başvurusunu inceledi ve kuruluşa lisans verdi.\n\nSpotify, RTÜK'ten aldığı isteğe bağlı yayıncılık lisansıyla 10 yıl süreyle Türkiye'de faaliyetlerini sürdürebilecek.\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Ressamlardan 'iyilik projesi'ne anlamlı destek\nLabels:Antalya,bağış,Bulaşıcı olan iyiliktir,iyilik,proje,resim,Ressam,sanat,tuval",
"role": "user"
},
{
"content": "#### Sosyal medyada bir araya gelen ressamlar, \"Bulaşıcı olan iyiliktir\" sloganıyla yaptıkları resimlerin satışından elde edecekleri geliri, koronavirüsten hayatını kaybeden kişilerin çocuklarının eğitimi için bağışlayacak.\n###### Antalya\n**Sosyal medya**da bir araya gelen** ressam** lar, \"Bulaşıcı olan iyiliktir\" sloganıyla yaptıkları resimlerin satışından elde edecekleri geliri, yeni tip koronavirüsten (**Kovid-19**) hayatını kaybedenlerin çocuklarının eğitiminde kullanacak.\n\nPortakal Çiçeği Uluslararası Plastik Sanatlar Kolonisi (UPKS) ve Türk Eğitim Vakfı üyeleri, Kovid-19 sürecinin yaşandığı bugünlerde insanlara faydalı olmak için bir şeyler yapmaya karar verdi.\n\nYapılacak resimlerin satışından elde edecekleri geliri, Kovid-19'dan hayatını kaybeden kişilerin çocuklarının eğitimine harcamak için \"Bulaşıcı olan iyiliktir.\" projesi hayata geçirildi.\n\nSosyal medyadan duyurusu yapılan projeye çok sayıda ressam destek verdi.\n\nBir ay önce tuvallerinin karşısına geçen ressamlar, boya ve fırçalarla gece gündüz demeden çalışmaya başladı.\n\nÇocukların hayatına dokunma heyecanıyla bir aylık sürede ortaya çıkarılan eserler, internetten açık artırmayla 15 Eylül'de satılmaya başlandı.\n\n#### \"Virüsün değil, iyiliğin bulaşmasını istiyoruz\"\nAntalya'da yaşayan ressam Deniz Karakurt Şekerci, AA muhabirine, bu süreçte herkesi gibi kendilerinin de bir şeyler yapmak istediğini söyledi.\n\nSanatıyla insanlara faydalı olmak istediğini aktaran Şekerci, iki eseriyle projeye destek verdiğini vurguladı.\n\nResimlerini belirtilen kriterler çerçevesinde tamamladığını anlatan Şekerci, projenin suistimal edilmemesi için de ressamlardan tuvallerinin arkasına \"Satışı yapılamaz. Elde edilecek gelir koronovirüsten hayatını kaybedenlerin çocuklarına eğitim bursu olarak verilecektir.\" notunun düşülmesinin istendiğini ifade etti.\n\nŞekerci, resimleri yaparken kendi hayatından empati kurarak işe başladığını belirterek, şöyle konuştu:\n\n\"Eserimde koronavirüsten eşini veya ailesini kaybetmiş bir kadını işlemeye çalıştım. Herkesin bir kaybı, eksikliği veya bir yaşanmışlığı vardır. Çevresinde ailesini kaybetmiş bir çocuğun düştüğü boşluk vardır. Küçük bir empatiyle resimlerimizi yaptık. Çocuklara küçük de olsa bir faydam dokunursa, çok mutlu olurum. Sanatımızla bir çocuğun hayatına dokunacağız. Duygularımızı aktardığımız resimleri birilerinin satın almasıyla, çocukların eğitim hayatını destek olacağız. Aslında iyiliğin de bir virüs gibi yayılmasını istiyoruz. Biz de virüsün değil, iyiliğin bulaşmasını istiyoruz. \"\n\nÖzellikle sağlık çalışanlarının fedakarca görev yaptığını vurgulayan Şekerci, çalışanların hayatlarını kaybederek ciddi bedeller ödediğini söyledi.\n\nAilelerin arka planda yaşadığı acının, boşluğun çok görülemediğini aktaran Şekerci, \"Burada çok ciddi bir fedakarlık söz konusu. Özellikle sağlık çalışanlarına çok ciddi bir vefa borcumuz var. Az da olsa yaptığımız resimlerle bunu ödemek istiyoruz.\" ifadelerini kullandı.\n\nPortakal Çiçeği UPSK Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Şahin, Kovid-19'dan hayatını kaybeden sağlık çalışanlarının çocukları için yola çıktıklarını, projelerinin bu kadar büyüyeceğini tahmin etmediklerini belirtti.\n\nKendilerine destek verenlere teşekkür eden Şahin, \"Bu iyiliğin bu kadar büyümesi bizi çok mutlu etti. Büyük bir aile olarak umarız daha da güzel şeylere vesile oluruz. Yaklaşık 3 bin eseri 2 bin 500 ressam ortaya çıkardı.\" dedi.\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:'Sinema, savaşın en vazgeçilmez silahlarından biri'\nLabels:Ahmet Yenilmez,Film,Muhsin Yazıcıoğlu,Sevdam Gözlerinde Kaldı,sinema",
"role": "user"
},
{
"content": "Senaristliğini ve yönetmenliğini **Ahmet Yenilmez** 'in üstlendiği \"Sevdam Gözlerinde Kaldı\", 2 Aralık Cuma günü sinemaseverlerle buluşacak.\n\nYenilmez, senaryosunu yazıp yönetmenliğini üstlendiği \"**Sevdam Gözlerinde Kaldı** \" filmine ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, yıllardır tiyatroyla anlatmaya çalıştığı dertleri, beyaz perdeye aktarmak istediğini söyledi.\n\nFilmin, Kültür ve Turizm Bakanlığınca desteklendiğini belirten Yenilmez, 12 Eylül darbesinden 2000'li yıllara uzanan geniş bir yelpazede, siyasi olaylar içerisinde yaşanan masum sevdaları anlattıklarını kaydetti.\n\nKendi kuşağının hikayesini senaryolaştırdığını belirten Yenilmez, \"1970'in sonu, 1980'in başı hep içimde bir ukdedir. Bunu bir sanatçı olarak demiyorum. Ben bunu ağabeylerinin tabutunu taşımış bir insan olarak söylüyorum. Bir ideolojik takıntıyla da demiyorum. Sağın, milli yerli diyebileceğimiz insanların hiç acı çekmemiş, hiç çile çekmemiş, aileleri cezaevleri kapılarında beklememiş, işkencehanelerde hiç sorguya alınmamış gibi bir imaj var ülkemizde.\" dedi.\n\n### \"Filmin öyküsü Muhsin Yazıcıoğlu ve Ahmet Yenilmez'e aittir\"\nFilmin başrolünde de yer alan Yenilmez, filmi yapma nedenlerine değinerek, şunları kaydetti:\n\n\"Bu topraklar, bu bayrak için, bu ülkenin değerleri ve sevdalıları için ömrünü, sevdalarını feda eden, sevdalarını sevgilinin gözlerine emanet edip, başka sevdaların peşinde koşan bir kuşak vardı. Bu kuşak hiç anlatılmadı. Hep başkaları tarafından eli sopalı, kirli sakallı, yumurta topuklu ayakkabıya basan, kadınlara itibar etmeyen, onları aşağılayan bir itibarsızlık yaşandı bu ülkede. Oysa bu insanlar çok büyük sevdalar yaşadı.\"\n\nMuhsin Yazıcıoğlu'nun, helikopter kazası sonucu 2009'da hayatını kaybetmesi ile daha önce yaşanan 2 kazanın ardındaki sır perdesini filme yansıttıklarının altını çizen Yenilmez, \"Rahmetli Muhsin Beyle, türküler dinlerdik. Bir gün bir Anadolu gezisinde bana dedi ki, 'Ya çocuk, biz hiç aşık olmadık mı?' Ben de 'Başkanım siz hiç anlatmadınız ki yapsak tiyatrosunu, sinemasını' dedim ve güldük. Onunla hikayesini konuşturduğumuz bir filmdir, 'Sevdam Gözlerinde Kaldı'. Yani filmin öyküsü Muhsin Yazıcıoğlu ve Ahmet Yenilmez'e aittir.\" ifadelerini kullandı.\n\nAhmet Yenilmez, 1980'lerde İstanbul Üniversitesinde \"Mahir\" adlı ülkücü bir öğrenciyi canlandırdığını aktararak, \"Bir kızcağızla gönülleri kayıyor. Kızın erkeğe ağabey, erkeğin kıza bacı gibi baktığı bir ortamda ve cemiyette bu iş duyulacak diye korkuyorlar. Bunu konuşmak, birbirlerine duygularını açmak için Sirkeci Can Pastanesi'nde bir araya geldiklerinde kız ıkınıyor, sıkılıyor. Biz sevdalarımızı hiç söyleyemedik. Samimi söylüyorum. Ben sevdasını açık ve net söyleyen ne bir ağabeyimi ne de bir dönemdaşımı tanıdım.\" diye konuştu.\n\nMahir'in, sevdiği kıza hislerini anlatacağı sırada yaşanan patlama sonucu gözlerini kaybettiğini dile getiren Yenilmez, şöyle devam etti:\n\n\"(Mahir'in) Bu dünyaya dair son gördüğü kare sevdiği kızın karesi. Bitmiş bir istikbal ve hayat. Tedavi yok ve 12 Eylül oluyor bu arada. Alıyor başını, Bilecik Şeyh Edebali türbesinde mezarlık bekçiliğine başlıyor. Niye Şeyh Edebali türbesi? Osman Gazi tarafından Osmanlı'nın ilk rüyasının görüldüğü yer. Daha sonra Yunanlılar tarafından, o rüyanın görüldüğü yerin bilerek cayır cayır yakıldığı ama o küllerden de bir Zümrüd-ü Anka'nın, Türkiye Cumhuriyetinin doğduğu mekanda çekmek istedim. Bizim kahramanımızın da her şeyi bitmiş. Bir Zümrüd-ü Anka kuşu gibi oradan bir doğuşun peşinde.\"\n\n### \"Aşk, kaybedilince anlaşılır\"\n\"Türk sinemasında bize biz anlatılmıyoruz\" diyerek sinemanın etkilerine değinen Yenilmez, \"Sinema artık savaşın en vazgeçilmez silahlarından birisi. Çok ciddi bir algı operasyonu söz konusu. Anadolu gençleri anlatılmıyor.\" dedi.\n\nOyuncu Yenilmez, filmde bir emlakçının yanında çalışan \"Zafer\"le, Bilecik'te haber spikerliği yaptığı bir yerel kanaldan, ulusal kanallara geçme hayali Kuran \"Cemre\"nin çalkantılı aşk hikayesinin ele alındığını da vurgulayarak, bu uğurda Bilecik'ten İstanbul'a uzanan bir yolculuk yaptıklarını sözlerine ekledi.\n\nGarip huyları olan Zafer'in, Cemre'yi başlarda çok umursamadığının altını çizen Yenilmez, şu bilgileri verdi:\n\n\"Bizim gencimiz her sabah mezarlıkta annesinin mezarını ziyaret ederek güne başlıyor. Gelirken de kör Mahir'e günlük gazeteleri getirip okuyor. Kahramanımız Mahir, Muhsin Yazıcıoğlu ile ilgili haberleri hep ayırıyor ve saklıyor. Filmin içerisinde bunun sebeplerini görüyoruz. Bu gencimizin haber spikeri sevgilisi İstanbul'a geliyor. Bizimki, kaybettiğinde anlıyor aşık olduğunu. Aşk hep böyledir zaten. Aşk, kaybedilince anlaşılır. Sahipken anlaşılmaz.\"\n\nYapımını Yenilmez Sanat Merkezi'nin üstlendiği filmde Burak Alp Yenilmez, Hümeyra Çetin, Gökçen Çatlı, Naşit Özcan, Hasan Kaçan, Mehmet Ali Tuncer ve Nejat Yıldız rol alıyor.\n\nBugünlerde yaşanan bir sevdayla, 36 yıl önce yarım kalmış bir sevdayı İstanbul sokaklarında buluşturan \"Sevdam Gözlerinde Kaldı\", 2 Aralık Cuma günü sinemaseverlerle buluşacak.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Türk musikisinin unutulmaz ney virtüözü: Neyzen Tevfik\nLabels:Mehmet Akif Ersoy,Mevlevihane,Ney,Neyzen Tevfik",
"role": "user"
},
{
"content": "#### Hicivleri, neyzenliği, fıkraları ve ilginç kişiliği ile unutulmayan sanatçı Neyzen Tevfik'in vefatının ardından 68 yıl geçti.\n###### İstanbul\nEdebiyat ve müzik dünyasının önemli isimlerinden asıl adı Mehmet Tevfik Kolaylı olan sanatçı, çocukluğunda dinlediği ve çok etkilendiği neyi hayatı boyunca yanından hiç ayırmadığı, aynı zamanda çok iyi üflediği için daha sonraları \"Neyzen Tevfik\" olarak anıldı.\n\nNeyzen Tevfik, Rüştiye Mektebi öğretmeni Hasan Fehmi Bey ile Emine Hanım'ın oğlu olarak 24 Mart 1879'da, bazı kaynaklara göre de 1880'de Bodrum'da dünyaya geldi.\n\n### İlk eğitimini öğretmen olan babasından aldı\nBabası, Samsun'un Bafra ilçesinin Kolay beldesinden olduğu için Soyadı Kanunu'nun ardından \"Kolaylı\" soyadını alan Tevfik, ilk eğitimini de öğretmen olan babasından aldı. Anılarında babasından \"Ne öğrendiysem ondan öğrendim.\" diye bahseden Tevfik'in çocukluğu hakkında Yahudi asıllı Türk eğitimci ve siyaset adamı Avram Galanti, şunları anlatmıştır:\n\n\"Ben Bodrum Rüştiyesi'nin son sınıfında iken, kendisi İptidai Mektebi'nden çıkıp Rüştiye'nin ilk sınıfına gelmişti. Babası Rüştiye muallimi Hasan Fehmi Efendi idi. Rüştiye Mektebi ile İptidai Mektebi yan yana oldukları için, Tevfik, İptidai'de iken bile teneffüs zamanlarında rüştiyeye, babasının yanına gelirdi. İnce, zeki, hassas, cevval ve bir yerde duramayan bu çocuk, başak sapından ve kamıştan düdük çalar ve çocukları etrafına toplardı. Çaldığı vakit ciddi ve coşkun bir tavrı vardı. Tevfik deniz kenarında büyümüş olduğundan denizi severdi. Çünkü güzel bahçeli olan babasının evi, Rüştiye ile İptidai ve evinden mekteplere giden yol deniz kenarında idi. Hasılı ne tarafa dönse, rüzgarların keyfine maruz kalan denizle çevrilmiş bir ufuk karşısında bulunurdu. Bu tabii hassas bir ruh sahibi olan Tevfik üzerine tesir etmekten hali kalmazdı.\"\n\nNeyzen Tevfik, henüz 7-8 yaşlarındayken bir akşam babasıyla deniz kenarında dolaşmaya çıktığında, oturdukları kahvehanede neyle olan tanışmasını ise şu sözlerle dile getirmiştir:\n\n\"Ben babamın dizinin dibinde çocuk ruhumun olanca vecdiyle dikkat kesilmiş, bu düdüğü kemali huşu ile dinlemiş ve dinlerken de Allah'u alem bir daha aslıma rücu etmemek üzere kendimden geçmiştim. O gece Ege denizinin ölümsüz dekoru içinde dinlediğim o lahuti seste sezdiğim manayı sermedi yettir ki beni bu gün derbeder, ne aradığı ne istediği bilinmez bazen Eflatun'la boy ölçüşecek kadar akıllı, bazen tımarhaneye iltica edecek kadar deli Neyzen Tevfik yaptı.\"\n\n### Berber Kazım'dan metotlu ney üflemeyi ve peşrev çıkarmayı öğrendi\nİyi bir eğitim alması için İzmir İdadisi'ne babası tarafından kayıt ettirilen Tevfik, gördüğü bir hadise sonrası geçirdiği sinir krizi sonucunda yaşadığı psikolojik sorunlar nedeniyle öğrenimine devam edemedi.\n\nTevfik, daha sonra babasının görevli olduğu Urla'da neyle uğraşan Berber Kazım'dan bir, iki yıl ney dersleri alarak ilk kez metotlu ney üflemeyi ve peşrev çıkarmayı öğrendi.\n\nHenüz 15 yaşındayken neye olan kabiliyetiyle 1895'te İzmir Mevlevihanesi'ne giren sanatçı, Mevlevihane'nin neyzen başı olan Cemal Bey'den dersler aldı ve burada dört yıl muhib olarak bulundu.\n\nİzmir'deki Bahri Baba Tekkesi Şeyhi Halil Dede'den de sema dersi alan Neyzen Tevfik, aynı yıllarda istibdat yönetimi tarafından sürgün yeri olarak kullanılan İzmir'de, kovulan aydınların uğrak yeri olan mevlevihanede tanıştığı şair Eşref, Tokadizade Şekip, İzmir Gazetesi kurucusu Tevfik Nevzat ve İzmir'de avukat olan Bektaşi Şeyhi Ruhi Bey'in de aralarında olduğu ünlü isimlerin sohbetlerine tanık oldu.\n\nTevfik, sahip olduğu edebi bilgilerin çoğunu bu aydın kişilerin sohbetleri sırasında edinmesinin yanı sıra bu sohbet meclislerinde dinlediği konuşmaların etkisiyle hayatının ilerleyen dönemlerinde hapishanelerde yattı ve ülkesini terk etmek zorunda kaldı.\n\nİzmir'deyken Giritli Ali Efendi'nin Kütüphanesi'nde gidip gelen Neyzen Tevfik, Mevlevihane Şeyhi Nurettin Efendi'nin arkadaşlarından İzmir Meclis-i Maarif Azası Hacı Hafız'dan ve Ermenekli Hasan Rüştü'den Türkçe, Arapça ve Farsça dersleri aldı.\n\n### İlk şiiri 13 Mart 1898'de yayımlandı\nHocası ve arkadaşı Şair Eşref'in hicvin kapılarını açmasının ardından Neyzen Tevfik'in ilk şiiri 13 Mart 1898'de \"Muktebes\" dergisinde yayımlandı. Tevfik, aynı yıl medrese öğrenimi görmek üzere babası tarafından gönderildiği İstanbul'da, 1899'da Fethiye Medresesi'ne kayıt oldu.\n\nVaktini Bahariye, Galata ve Yenikapı Mevlevihanelerinde geçirmeye başlayan usta şair, bir mecliste tanıştığı ve daha sonra dost olduğu Mehmet Akif Ersoy sayesinde dönemin müzisyen ve edebiyatçılarıyla tanışma fırsatı buldu.\n\nErsoy'la yakın bir bağ kuran ve onun aynı zamanda öğrencisi olan Tevfik, İstanbul'dayken edebiyata duyduğu ilgiden dolayı Malumat ve Servet-i Fünun mecmualarının idarehanelerini de dolaştı. Tevfik Fikret ve Halit Ziya Uşaklıgil gibi dönemin üstatlarıyla dostluk kurmaya çalıştı.\n\nÜnlü sanatçı, 20 yaşına geldiğinde artık adını hem usta bir neyzen hem de şair olarak duyurmaya başladı. Fethiye Medresesi'nden 1901'de ayrılan Tevfik, Fatih'teki Şekerci Hanı'nda ve Çukurçeşme'deki Ali Bey Hanı'nda kalmaya başladı.\n\n### 1904'te Mısır'a kaçtı\nTevfik'in handaki odası daha sonraları bir kültür merkezi halini aldı. Başta hocası şair Mehmet Akif Ersoy olmak üzere dostları, çay sohbetlerinde ve musiki toplantılarında onu yalnız bırakmadı. Odasının başlıca müdavimleri arasında Tamburi Aziz Bey ve İzmirli Kara Hafız Ahmet Efendi de yer alıyordu.\n\nİstanbul'da 1900'da ilk gramofon plak kayıtları gerçekleştirmeye başlandığında plak doldurma girişimlerinde bulunan Tevfik, aynı zamanda Valide Paşa'nın sarayındaki saz heyetine girdi. Sanatçı bu toplantılar sayesinde Tamburi Cemil Bey ile de çok yakın bir dost oldu.\n\nAbdülhamit karşıtı söylemleri nedeniyle jurnallenen ve ardından mahkum edilen Neyzen Tevfik, cezasını çektikten sonra istibdadın baskısından kurtulmak için 13 Şubat 1904'te Mısır'a kaçtı ve burada dört yıl kaldı.\n\nSanatçı, ney ve hicivle geçimini sağladığı Mısır'da bir arkadaşıyla kısa süreliğine Neyzenler Kahvehanesi açtı. İstanbul ve İzmir'de olduğu gibi Mısır'da da birbirinden farklı ortamlara giren ve birçok kesimden insanlarla tanışan Tevfik, 2. Meşrutiyet'in ilanından bir ay sonra da İstanbul'a geri döndü.\n\nMısır'dan ayrıldıktan sonra İzmir'e, ardından ise İstanbul'a giderek Çemberlitaş'ta bir han odasına yerleşen Tevfik'in Ahmet Şefik ve Ayşe Behiye adlarında iki kardeşi bulunuyor. Usta edebiyatçının ayrıca bir kaynağa göre 1910'da evlendiği Cemile Hanım'la olan kısa süreli evliliğinden Leman adlı bir kızı oldu.\n\n### \"Ömrümün 70 yılı bin bir hadisat içinde geçti\"\nİlk kitabı \"Hiç\"i 1919'da yayımlanan Neyzen, sara nöbetleri ve alkol kullanımı nedeniyle 1921 yılı boyunca Haydarpaşa'daki Tıp Fakültesi Hastanesi'nde tedavi gördü. Şiirlerinin çoğunu bu dönemde yazan Neyzen Tevfik, 1929'dan itibaren de 14 defa kayıtlı olarak Bakırköy Akıl Hastanesi'ne yatırıldı.\n\nHayatı boyunca her anlamda maddi ve manevi destekçisi Mehmet Akif Ersoy'u görmek üzere 1928'de gittiği Mısır'da yaklaşık bir yıl kalan şair, o günleri şöyle anlatmıştır:\n\n\"Akif sabahları güneş doğmadan kalkar, Kur'an tercümesine başlardı. Sabah namazını kılar, çayı hazırlar, beni uyandırırdı. Ona hasretini çektiğini söylediği makamlardan taksim yapardım. Gözlerinden damla damla akıttığı yaşı benden saklamak ister ve sonra bana tercüme ettiği Kur'an'dan parçalar okurdu. O zaman ben de coşar elime neyimi alır ve duygularımı neye bırakırdım.\"\n\nNeyzen Tevfik, dönemin İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Muhiddin Üstündağ'ın girişimiyle kısa bir süre konservatuvarda da görev yaptı. \"Ömrümün 70 yılı bin bir hadisat içinde geçti.\" diyen Neyzen Tevfik, ayrıca 1 Mayıs 1927'de Türkiye'nin ilk radyo istasyonu olan İstanbul Radyosu'nun açılışında Mesut Cemil ve Ferit Kam ile birlikte bulunarak ney üfledi.\n\nYönetmen Mümtaz Ener'in ısrarları sonucunda 1950'de \"Onu Affettim\" adlı bir filmde de rol alan sanatçı, film içerisinde konser verdi. Film, 1954 ve 1955 yıllarında sinemalarda gösterildi. 6 Mayıs 1952'de Şehir Komedi Tiyatrosu'nda sevenleri karşısında jübilesini yapan Neyzen Tevfik, burada da Aşık Veysel ile tanışarak, dost oldu. Ona destek olmak için daha sonra 13 Mayıs 1952'de düzenlenen Aşık Veysel Jübilesi'nde sahne aldı.\n\n### 100'e yakın plağı müzikseverlerle buluşturdu\nUsta sanatçı, kronik bronşit teşhisiyle hasta yattığı Beşiktaş'taki evinde 28 Ocak 1953'te hayatını kaybetti ve Neyzen Tevfik'in cenazesi Beşiktaş'ta Sinan Paşa Camisi'nde kılınan cenaze namazının ardından Kartal Mezarlığı'na defnedildi.\n\nNeyzenlikteki ustalığıyla beraber hiciv sanatını kullanarak şiirlerinde toplumsal konulara değinen, hayatı boyunca yüzlerce konsere de imza atan Neyzen Tevfik, neyi ile 100'e yakın plağı müzikseverlerle buluşturdu.\n\nHayatı boyunca dağınık bir yaşam geçiren sanatçı, üstün bir konuşma yeteneğine sahip olmakla birlikte, hazır cevap biri olduğu için insanları bazen şaşırtan bazen güldüren sözleriyle her zaman ilgi çekti.\n\nNeyzen Tevfik, ayrıca özgürlüğüne düşkün, kendi fikir ve inançlarından ödün vermeyen, paranın kıymetsiz olduğunu düşünen, ney, içki ve şiire düşkün marjinal bir şahsiyet olarak anılıyor.\n\nŞiirlerinin çoğunda hiciv tonu ağır basan Neyzen Tevfik, edebiyat yaşamında şahısları yerdiği şiirlerinde bu kimselerin mevkilerini düşünmeden fikirlerini cesurca söyledi. Hicvettiği kişiler arasında devlet başkanları, birinci ve ikinci sınıf devlet adamları, şairler, yazarlar, doktorlar ve yakın dostları yer alıyor.\n\nTevfik'in şiirleri 1919'da çıkan \"Hiç\" ve 1949'da çıkan \"Azab-ı Mukaddes\" kitaplarında yayınlandı. \"Kırk Yıllık Ölü\", \"Padişahçılık\", \"Hamam Sefası\" ve \"Edep\" isimli fıkraları da bulunan sanatçının aşk üzerine yazdığı şiirler de var.\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:'Panorama 1326 Bursa Fetih Müzesi' açılış için gün sayıyor\nLabels:Bursa",
"role": "user"
},
{
"content": "#### Osmangazi Belediye Başkanı Dündar, \"Müze ile Bursa'yı turizm noktasında harekete geçirecek noktadayız. İnşallah Bursa turizmine ciddi anlamda yön verecek bir müze olacak.\" dedi.\nBURSA\n\nBursa'nın merkez **Osmangazi Belediyesi** tarafından 2015'te yapımına başlanan, Bursa'nın fethi ve Osmanlı'nın kuruluş hikayesinin anlatıldığı **\"Panorama 1326 Bursa Fetih Müzesi\"** inşaatında sona gelindi.\n\nTemmuz 2016'da hayatını kaybeden dünyaca ünlü tarihçi Prof. Dr. Halil İnalcık'ın başdanışmanlığını yaptığı müze, \"yeşil bina\" konseptinde tasarlandı.\n\nEbu İshak Mahallesi Kamberler Tarih Parkı'nın yanındaki 4 bin 500 metrekare alan üzerine inşa edilen müzenin üst kısmında zeytin ağaçları ve seyir terası, içinde ise yapay şelaleler yer alıyor.\n\nBursa'nın fethi ve Osmanlı'nın kuruluş hikayesinin özel olarak hazırlanan görsellerle anlatıldığı müzede ayrıca kafeteryalar, konferans salonları, kütüphane, idari ofisler ve bin kişilik sergi salonu bulunuyor.\n\nOsmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, müzede düzenlediği basın toplantısında, müzeye tanıtım gezileri yapmaya başladıklarını söyledi.\n\nDündar, müzenin iç içe geçmiş iki binadan oluştuğunu belirterek, şöyle konuştu:\n\n\"Müze ile Bursa'yı turizm noktasında harekete geçirecek noktadayız. Turizm sektörü burası ile ilgileniyor. İnşallah Bursa turizmine ciddi anlamda yön verecek bir müze olacak. Yeşil bina olarak tasarlandı. Enerji tasarrufu en üst seviyede. Kubbe 42 metre çapa sahip. Mühendislik olarak zor bir iş. Bununla birlikte kubbeyi oturtmuş olduğumuz 6 tane direk Bursa'da metfun 6 tane padişahı simgeliyor.\"\n\nKubbenin altında bin kişilik gösteri merkezi olduğunu anlatan Dündar, \"Binamızda kütüphane, satış reyonu, üstünde kitap okuma yeri, 2 kafeterya, sergi salonu, bekleme salonu, 2 küçük sinema salonu, sunum salonu yer alıyor. Ayrıca müze ile ilgili film çalışması yapılıyor.\" diye konuştu.\n\nDündar, müzenin resmi açılışının ilerleyen günlerde gerçekleşeceğini ancak tanıtım gezilerinin başladığını anımsattı.\n\nMuhabir: Sinan Balcıkoca\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Tyana Antik Kenti'nde deniz canlısına ait 20 milyon yıllık fosil bulundu\nLabels:çalışma,Kazı,Kemerhisar Beldesi,niğde,Osman Doğanay,tarih,Tyana Antik Kenti",
"role": "user"
},
{
"content": "#### Niğde'nin Kemerhisar ilçesindeki Tyana Antik Kenti'nde devam eden kazılarda, deniz canlısına ait olduğu değerlendirilen yaklaşık 20 milyon yıllık fosil gün yüzüne çıkarıldı.\n###### Niğde\nKazı heyeti başkanı ve Aksaray Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Osman Doğanay, AA muhabirine, Tyana'nın, Kapadokya bölgesinin en önemli kenti olduğunu söyledi.\n\nYazılı belgelerle kentin en az 4 bin yıldır kesintisiz iskan gördüğünün bilindiğini anlatan Doğanay, kentte Tunç ve Demir Çağı ile Hititler, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerine ait çok sayıda kalıntı olduğunu aktardı.\n\nDoğanay, kentin erken dönem bulgularına ulaşmak için güney yönde sondaj kazısı çalışmalarına başladıklarını belirterek, \"2 aydır süren kazılarda 4 metre derinliğe ulaştık. Şu anda Tunç Çağı'nın erken evresine ve o döneme ait eserlere ulaştık. Kentin geçmişinin kalkolitik hatta neolitik döneme kadar uzandığına dair bilgiye, belgeye ulaşacağız. Tyana'da yerleşimin günümüzden en az 5-6 bin yıl öncesine uzandığına dair net bilgileri, arkeolojik belgelerle ispatlamış olacağız.\" dedi.\n\n### \"Disklerin de fosille birlikte ödeme aracı olarak kullanıldığını tahmin ediyoruz\"\nTek bir sondajda, 200'e yakın müzelik değerde esere ulaştıklarını vurgulayan Doğanay, şunları kaydetti:\n\n\"Kazı çalışmalarında seramik ve idoller, beklenen buluntular ama Tunç Çağı'nın en erken evresine ait tabaka içerisinde deniz canlısı fosili bulduk. Fosilin 20 milyon yıl kadar öncesine ait 'nummulites' cinsi deniz kabuklusu olduğunu tespit ettik. Yine aynı tabakada yuvarlak küçük, diskler bulduk. Bu disklerin de fosille birlikte ödeme aracı olarak kullanıldığını tahmin ediyoruz çünkü Mısır'da benzer örnekleri var. Dolayısıyla en erken ödeme araçları olarak ingot (sikke icat edilmeden önce değişim aracı olarak kullanılan, sığır derisi şeklinde yapılmış, yassı bakır levha) dışında, bu tür deniz canlılarının fosillerinin de kullanıldığını tahmin ediyoruz. Tabii elimizde tek örnek var. Önümüzdeki sezon, bu fosillere daha fazla ulaşacağımızı düşünüyoruz.\"\n\nDoğanay, bulgulara göre Tyana Antik Kenti'nde örgütlü insan yaşamının en az 5 bin yıl öncesine kadar uzandığına da dikkati çekerek, \"Canlı yaşamı anlamında, 20 milyon yıl önce burası belki de bir deniz tabanıydı veya çekilen bir denizden ibaretti. Çünkü Tunç Çağı insanı bu fosili çok uzaklardan getirmiş olamaz. Bu civardan bir yerden topladı getirdi ve belki de ödeme aracı olarak kullanıyordu.\" diye konuştu.\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Başkentin ilk kadın mehteran takımı ilgi görüyor\nLabels:Altındağ Belediyesi,kadın mehteran takımı",
"role": "user"
},
{
"content": "#### Altındağ Belediyesi Kadın Eğitim ve Kültür Merkezlerinin kursiyerlerinden oluşan Ankara'nın ilk kadın mehteran takımı, belediyenin etkinliklerinde yaptığı gösterilerle ayakta alkışlanıyor.\n###### Ankara\nANKARA - Muhammed Toruntay\n\n**A****ltındağ Belediyesi Kadın Eğitim ve Kültür Merkezleri**nin kursiyerlerinin oluşturduğu ** Ankara'nın ilk kadın mehteran takımı**, belediyenin düzenlediği etkinliklerde yaptığı gösterilerle hünerlerini sergiliyor.\n\nAltındağ Belediyesi Kadın Eğitim ve Kültür Merkezlerinde kadınlara ney, tasavvuf müziği ve mehter gibi eğitimler veriliyor.\n\nBu merkezlerde eğitim gören kadınların oluşturduğu ve 5 yıl önce kurulan Kadın Mehteran Takımı da ilçenin çeşitli mahallerinde oturan ev kadınlarını bir araya getiriyor. Mehteran Takımı'nın birer üyesi olan kadınlar, çeşitli etkinliklerle sahne alıyor.\n\nKadın mehteran takımının sorumlusu Mehmet Işık, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Ankara'daki ilk kadın mehteran takımı olma özelliğini taşıdıklarını belirterek 22 ile 70 yaş arasındaki kadınların oluşturduğu mehteran takımında farklı dönemlerde 25-30 kişinin yer aldığını anlattı.\n\nIşık, eğitimlere katılanlar arasında ev kadınlarının ağırlıkta olduğunu, çalışan kadınların da kurslara geldiğini belirterek kadınların haftalık eğitim saatlerini kendilerinin ayarlayabildiğini söyledi. Işık, mehteran takımına çok fazla ilgi olduğunu bu nedenle zaman zaman takımda yeni kişilere yer verdiklerini belirtti.\n\nKadınların eğitimlerde kendisine hiçbir zaman zorluk çıkarmadığını ve uyumlu bir çalışma yürüttüklerini aktaran Işık, \"Takımımız içinde 70 yaşında emeklilerimiz var. Onlar da buraya stres atmaya geliyor. Buraya doktor tavsiyesi ile gelenler var, kanseri yenmiş kişilerimiz var. Takımımız içinde güzel bir aile ortamı var. O sayede 5 senedir istikrarlı bir şekilde devam ediyor ve devam edeceğine inanıyoruz.\" dedi.\n\nIşık, Ankara'da çeşitli organizasyonlarda sahne almaları için teklifler geldiğini ancak sadece Altındağ'daki programlara katılmak istediklerini ifade ederek kadın mehteran takımının farklı il ve ilçe belediyeleri için de örnek olması gerektiğini söyledi.\n\n### \"Bu işi yapabileceğimizi kanıtlamış olduk\"\nKadın mehteran takımının üyesi ev kadını Saliha Türker ise Türk Sanat müziği, halk oyunları, tasavvuf, modern dans ve tiyatro gibi kurslara katıldığını, daha sonra mehteran takımı üyesi olmak için başvurduğunu dile getirdi. Türker, kadın mehteran takımına nasıl dahil olduğunu şöyle anlattı:\n\n\"Bir gün lokale geldiğimde, panoda asılı 'Mehteran takımı kurulacak' yazısını görünce önce beynimde şimşek çaktı. 'Hafızamızda pala bıyıklı ve iri yarı erkeklerin yaptığı bir iş olarak kalan bu görevi kadın olarak yapabilir miyiz?' diye düşündüm. Sonra 'Kadınların el atıp da başaramayacağı bir şey yoktur.' dedim, kursa kayıt oldum.\"\n\nDana önce yadırgayıp \"Erkek işi, yapamazsınız, beceremezsiniz, kadınsınız.\" diyen çoğu kişinin kendilerini ayakta alkışladığına işaret eden Türker, \"Kadın olarak bu işi yapabileceğimizi kanıtlamış olduk.\" dedi. Türker, ev kadını olduğunu, ev işlerinden geriye kalan zamanlarda kurslara katıldığını vurguladı.\n\n### \"Hayat şimdi o kadar güzel ki\"\nMS hastalığı tanısı konulduktan sonra doktorunun tavsiyesiyle mehter takımına girdiğini anlatan Makbule Şeker de buradaki motivasyonu ile hastalığını büyük ölçüde atlattığına dikkati çekti.\n\nŞeker, derslere gelmek için can attığını ve eğitimlerin kendisine iyi geldiğini belirterek \"Kadınlara bu imkanlar verildi ve bu bana çok şey kattı. Hayatı zaten seviyordum ama şimdi daha güzel bakıyorum hayata. Eskiden bazı şeyleri kafaya takıyordum, üzülüyordum ve yeri geliyordu ağlıyordum. Hayat şimdi o kadar güzel ki.\" değerlendirmesinde bulundu.\n\nMS hastalığını atlamasında Kadın Eğitim ve Kültür Merkezlerinin büyük katkısının olduğunu kaydeden Şeker, bu takımın kurulmasına öncü olan Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki'ye ve eğitimcilere teşekkür etti.\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Tarihi Yarımada'yı 'koruma' hamlesi\nLabels:envanter çalışması,İstanbul,Pamukkale,tarihi yarımada,Uludağ",
"role": "user"
},
{
"content": "#### Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul'daki Tarihi Yarımada'nın korunması amacıyla alandaki kültür varlıklarının durumunun net bir şekilde ortaya konulacağı envanter çalışmasını başlattı.\nANKARA - BURCU ÇALIK\n\n**Kültür ve Turizm Bakanlığı** , İstanbul'daki Tarihi Yarımada'nın korunması amacıyla alandaki kültür varlıklarının durumunun net bir şekilde ortaya konulacağı ve oluşturulacak envanter doğrultusunda koruma amaçlı imar planlarının yeniden ele alınacağı çalışmayı başlattı.\n\nAA muhabirinin edindiği bilgilere göre, Bakanlık, **UNESCO Dünya Miras Listesi** 'nde bulunan, içerisinde Topkapı Sarayı, Sultanahmet Camisi, Ayasofya Müzesi, Kapalı Çarşı gibi birçok önemli kültürel değeri barındıran Tarihi Yarımada'nın durum tespiti için harekete geçti.\n\nTarihi Yarımada'yla ilgili kurumlarda tescilli eser listelerine yönelik verilerin birbirinden farklı olduğunu belirleyen Bakanlık, bu noktada ilgili belediyelerin listelerini bir araya getirerek yeni bir envanter hazırlanması kararı aldı.\n\nBu kapsamda ilk olarak kurumların listelerindeki kültürel varlıklar, harita üzerine yansıtıldı.\n\nBakanlık uzmanları, bu harita ışığında Tarihi Yarımada üzerindeki kültürel varlıkların durumu ve belirlenen yerlerde olup olmadıklarına ilişkin yerinde incelemeler yapmaya başladı.\n\nİncelemelerin tamamlanmasıyla uzun yıllar sonra Tarihi Yarımada'nın güncel durumunu, alanda ne kadar kültürel varlığın bulunduğunu net bir şekilde ortaya koyacak güncel bir envanter oluşturulacak.\n\nSöz konusu envanter, ilgili kurum ve kuruluşlara da dağıtılacak.\n\n### Koruma amaçlı imar planları yeniden ele alınacak\nTarihi Yarımada'nın korunmasını amaçlayan yeni envanter, aynı zamanda buraya yönelik koruma amaçlı imar planlarının da tekrar ele alınmasını sağlayacak.\n\nBakanlık uzmanları, yeni envanterin koruma amaçlı imar planlarının revize edilmesine de gerekçe olacağı görüşünde birleşiyor.\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Çocuk kitabı yazarları Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı'nda\nLabels:TÜYAP",
"role": "user"
},
{
"content": "**TÜYAP** Tüm Fuarcılık Yapım AŞ tarafından Türkiye Yayıncılar Birliği iş birliğiyle düzenlenen, Anadolu Ajansı'nın (AA) Global İletişim Ortağı olduğu \"**37. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı**\" kapsamında çocuk kitabı yazarları, imza etkinliklerine katıldı.\n\nNar Çocuk standında eserlerini imzalayan şair ve yazar Bestami Yazgan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, \"Dünya bir ağaç olsa çiçeği çocuk olurdu. Bilgi de bir ağaç olsa çiçeği kitaplar olurdu. Bu fuarda dünyanın en güzel iki çiçeğiyle bir arada olduğum için ve bu güzelliğe bir nebze olsa katkıda bulunduğum için mutluyum.\" dedi.\n\n### \"Eserlerimde yerli ve milli kültürün öne çıkmasına dikkat ediyorum\"\nYazgan, eserlerinde milli değerleri öne çıkarmayı amaçladığına işaret ederek, şöyle devam etti:\n\n\"İnsanlar kılık, kıyafetlerine göre karşılanır. Konuşmalarına göre ağırlanır. Şahsiyetlerine göre uğurlanırlar. İnsanlar gibi aynı toplumların da bir şahsiyeti vardır ve bu milli kültürü oluşturur. Bu anlamda eserlerimde yerli ve milli kültürün öne çıkmasına dikkat ediyorum. Baktığınız zaman kitaplarımda Nasreddin Hoca var, Yunus Emre'yi bugüne getiren 'Yunus Dede' kahramanımız var. 'Bu Vatan Bizim' gibi kitaplar gündemimizde.\"\n\nSon olarak \"Başımın Tacı Aile Ağacı\" adlı bir kitap kaleme aldığını dile getiren Yazgan, \"Benim hayat felsefem şöyle 'şikayet etme alternatif sun'. Herkes 'aile olmak bitti' diyor. Ben de biliyorum bittiğini ama ne yapabilirim bir yazar olarak, kalemime gücüm yetiyor. Bu yüzden de 'Başımın Tacı Aile Ağacı' kitabında büyük aile olarak anne, baba, dede, nine, hala, teyze olmak üzere 2 hikaye bir şiir yazdım.\" diye konuştu.\n\n### \"Çocuk kitapları sadece çocuklar için değildir\"\nGünışığı Kitaplığı standında okuyucularıyla bir araya gelen çocuk romanı yazarı Ömer Açık da fuarda kitaplarla ve özellikle çocuk okurlarla beraber olmaktan dolayı mutluluk duyduğunu söyledi.\n\nAçık, her yıl kitap fuarlarını hem okur hem de bir yazar olarak dört gözle beklediğini ifade ederek, \"Çocukların zor bir hayat geçirdiği ülkede yaşıyoruz. Çocukların bu durumlarını bilerek, çocuklara özel kitap üretmek benim çok istediğim bir şey. Çünkü onlara dokunabilmek kitaplarla mümkün olabiliyor. Onlarla bir araya geldiğimde de okuduklarından, kitaplardan neler anladıklarını dinlemek bir geri bildirim benim için.\" ifadelerini kullandı.\n\nEserlerinde genellikle mahalle kültürünü ele aldığını anlatan Açık, şunları kaydetti:\n\n\"Okul ve aile arasında sıkışmış olan çocukların sorunlarını, dertlerini biraz açığa çıkarmak, sorgulamak, aile ve okul kurumunun ne kadar başarılı olduğunu sorgulamak, çocuğun gözünden bunları biraz da yetişkinlere anlatmak amacım. Çocuk kitapları sadece çocuklar için değildir. Bunu bir defa yetişkinlerin kavramasını sağlamamız lazım. Çocuğun hissiyatını, duygularını, dünyasını anlayabilmek için yetişkinlerin çocuk kitabı okuması gerekir.\"\n\nÖmer Açık, çocukların kitap seçme konusunda özgür bırakılmaları gerektiğini savunarak, fuarda birçok kitap çeşidinin yer almasından dolayı çocukların ve gençlerin kendisine uygun kitabı seçme şansına sahip olduklarını da sözlerine ekledi.\n\n### \"Eserlerimde hayata dair kesitler vermek istiyorum\"\n\"Ayasofya Konuştu\", \"Sırlar Yolu \", \"Duvarda 3 Hafta\" ve \"Çiko'nun Seçimi\" başlıklı kitapların yazarı Füsun Çetinel de eserlerinde hayattan ilham aldığını ve gerçekçiliğin kendisi için önemli olduğunu söyleyerek, \"Bir şey anlatırken hep hayata dair kesitler vermek istiyorum.\" dedi.\n\nÇetinel, örnek olarak \"Ayasofya Konuştu\" kitabını yazarken tarih üzerine araştırmalar yaptığına değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:\n\n\"Ayasofya'nın kaç yılında yapıldığı, kaç giriş ve çıkışının olduğu, bunlar hep tabii gerçekliği ilgilendiren şeyler. Ben de bu noktalara bağımlı kalıyorum. Sait Faik çok takdir ettiğim bir yazar. Sait Faik nasıl bir çiçekten ilham alarak yazıyorsa, bir böcekten yola çıkabiliyorsa, ben de aynı şekilde beni etkileyen bir konuşmadan, bir çocuğun söylediği saf bir cümleden yola çıkıyorum.\"\n\n### \"Çocukların duygularına dokunabilen bir ürün ortaya koymak istedim\"\nErdem Yayınları standında, kaleme aldığı \"Zuvata- Kayıp Arkadaşım\" adlı ilk kitabını imzalayan psikolojik danışman Faruk Gülşen de Samsun'da rehber öğretmen olarak görev yaptığını belirterek, meslek hayatında çocuklarla ilgili bir çalışma yapmak istediğini ve bu yüzden bir kitap yazmaya karar verdiğini dile getirdi.\n\nGülşen, \"Zuvata\" kitabının içeriğine değinerek, şunları söyledi:\n\n\"Çocukların ilerleyen yaşlarında belki karşılarına çıkabilecek, etrafta gördükleri olaylarla ilgili hem yol gösterici hem de onların ruhlarına, duygularına dokunabilen bir ürün ortaya koymak istedim. Kitap genel anlamıyla annesini kaybeden bir çocuğu anlatıyor ve bu kaybı kabullenme sürecinden bahsediyor.\"\n\nFuarda çocukların ve gençlerin kitaba olan ilgisinden de bahseden Gülşen, daha önceki yıllarda genç okurların popüler kitaplara yöneldiğini, fakat bu yıl öğrencilerin kitapları inceleyerek ve araştırarak satın aldıklarını söyledi.\n\n### \"Amacım çocukların düş gücünü arttırmak\"\nYazar ve şair Yaşar Miraç ise gençlik yıllarından beri çocuklara anlattığı masalları kitap haline getirdiğine işaret ederek, ilk kitabını 1978 yılında yazdığını belirtti.\n\nDaha çok yaşadığı tesadüflerden yola çıkarak çocuk hikayeleri kaleme aldığını anlatan Miraç, \"Amacım çocukların düş gücünü arttıracak, zenginleştirecek bir söyleşide bulunmak.\" şeklinde konuştu.\n\nMiraç, çocuklara okuma sevgisini aşılamak için ilk önce yaşadıkları mahallelerde yazarların ve yayınevlerinin özel etkinlikler yapması gerektiğine vurgu yaparak, şu değerlendirmelerde bulundu:\n\n\"Bu konuda belediyeler de dernekler de destek olabilir. Yani bir semtte, lokalde, parkta yazarlar kitaplarını çocuklara okuyabilirler. Yalnız okullarda değil. Okullardaki okumalar genelde resmileşiyor. Çocuklar doğru ortamda doğru eserleri bulduğunda çok etkileneceklerdir ama sorun doğru içeriği bulmakta. Ne yazık ki çocuklar üzerine de bebeklerden başlayarak mama sanayisi gibi çocuk bezi gibi, çocuk edebiyatı alanında da çala kalem yazılmış kitaplar var. Bunlar da çocuklara yeni bir ufuk açmıyor.\"\n\nYurt içi ve yurt dışından 800 yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katıldığı fuar, 18 Kasım'da sona erecek.\nMuhabir: Aişe Hümeyra Bulovalı\n\n**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Grammy ödülleri 2023 adayları: Yılın Kaydı, Yılın Albümü, Yılın Şarkısı...\nLabels:Grammy Ödülleri,sanatçı,Sanat,ABD,Müzik,Şarkı",
"role": "user"
},
{
"content": "Listede dokuz kategoride adaylığı bulunan Beyonce ve sekiz adaylığa sahip Kendrick Lamar başı çekiyor.\n\nBeyonce, 28 Grammy ile Quincy Jones ile birlikte en çok Grammy Ödülü kazanan ikinci isim.\n\nBeyonce bu yılki törende üç ya da daha fazla ödül kazanması halinde, uzun süredir bu rekorun sahibi olan Georg Solti'yi geride bırakmış olacak.\n\nBu yılki Grammy Ödülleri'ni Trevor Noah sunacak. Bu aynı zamanda Noah'ın üçüncü kez üst üste sunduğu ödül töreni olacak.\n\nİşte 2023 yılı Grammy Ödülleri adaylarının listesi;\n\n## YILIN KAYDI\n\"Don't Shut Me Down\", Abba\n\n\"Easy On Me\", Adele\n\n\"Break my soul\", Beyonce\n\n\"Good Morning Gorgeous\", Mary J. Blige\n\n\"You And Me On The Rock\", Brandi Carlile Featuring Lucius\n\n\"Woman\", Doja Cat\n\n\"Bad Habit\", Steve Lacy\n\n\"The Heart Part 5\", Kendrick Lamar\n\n\"About Damn Time\", Lizzo\n\n\"As It Was\", Harry Styles\n\n## YILIN ALBÜMÜ\nVoyage, Abba\n\n30, Adele\n\nUn Verano Sin Ti, Bad Bunny\n\nRenaissance, Beyonce\n\nGood Morning Gorgeous (Deluxe), Mary J. Blige\n\nIn These Silent Days, Brandi Carlile\n\nMusic of the Spheres, Coldplay\n\nMr. Morale & the Big Steppers, Kendrick Lamar\n\nSpecial, Lizzo\n\nHarry’s House, Harry Styles\n\n## YILIN ŞARKISI\nAbcdefu - Sara Davis, Gayle ve Dave Pittenger\n\nAbout Damn Time - Melissa Lizzo Jefferson, Eric Frederic, Blake Slatkin ve Theron Makiel Thomas\n\nAll Too Well - Liz Rose ve Taylor Swift\n\nAs It Was - Tyler Johnson, Kid Harpoon ve Harry Styles\n\nBad Habit - Matthew Castellanos, Brittany Fousheé, Diana Gordon, John Carroll Kirby ve Steve Lacy\n\nBreak My Soul - Beyoncé, S. Carter, Terius The-Dream Gesteelde-Diamant ve Christopher A. Stewart\n\nEasy on Me - Adele Adkins ve Greg Kurstin\n\nGod Did - Tarik Azzouz, E. Blackmon, Khaled Khaled, F. LeBlanc, Shawn Carter, John Stephens, Dwayne Carter, William Roberts ve Nicholas Warwar\n\nThe Heart Part 5 - Jake Kosich, Johnny Kosich, Kendrick Lamar ve Matt Schaeffer\n\nJust Like That - Bonnie Raitt\n\n## EN İYİ YENİ SANATÇI\nAnitta\n\nOmar Apollo\n\nDOMi & JD Beck\n\nMuni Long\n\nSamara Joy\n\nLatto\n\nMAneskin\n\nTobe Nwigwe\n\nMolly Tuttle\n\nIslak Bacak\n\n## EN İYİ SOLO PERFORMANS\nEasy on Me, Adele\n\nMoscow Mule, Bad Bunny\n\nWoman, Doja Cat\n\nBad Habit, Steve Lacy\n\nAbout Damn Time, Lizzo\n\nAs It Was, Harry Styles\n\n## EN İYİ POP İKİLİSİ/GRUP PERFORMANSI\n\"Don't Shut Me Down\", Abba\n\n\"Bam Bam\", Camila Cabello ve Ed Sheeran\n\n\"My Universe\", Coldplay ve BTS\n\n\"I Like You (A Happier Song)\", Post Malone ve Doja Cat\n\n\"Unholy\", Sam Smith ve Kim Petras\n\n## EN İYİ GELENEKSEL POP VOKAL ALBÜMÜ\nHigher, Michael Buble\n\nWhen Christmas Comes Around... Kelly Clarkson\n\nI Dream Of Christmas (Extended) by Norah Jones\n\nEvergreen, Pentatonix\n\nThank You, Diana Ross\n\n## EN İYİ POP VOKAL ALBÜMÜ\nVoyage, Abba\n\n30, Adele\n\nMusic of the Spheres, Coldplay\n\nSpecial, Lizzo\n\nHarry’s House, Harry Styles\n\n## EN İYİ DANS/ELEKTRONİK KAYIT\nBreak My Soul, Beyonce\n\nRosewood, Bonobo\n\nDon’t Forget My Love, Diplo ve Miguel\n\nI’m Good (Blue), David Guetta ve Bebe Rexha\n\nIntimidated, Kaytranada ve H.E.R.\n\nOn My Knees, Rüfüs du Sol\n\n## EN İYİ DANS/ELEKTRONİK MÜZİK ALBÜMÜ\nRenaissance, Beyonce\n\nFragments, Bonobo\n\nDiplo, Diplo\n\nThe Last Goodbye, Odesza\n\nSurrender, Rüfüs du Sol",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Star Wars 8- Son Jedi\nLabels:Sinema",
"role": "user"
},
{
"content": "Yapımcı şirket Walt Disney, serinin, önümüzdeki aralıkta vizyona girecek Son Jedi (The Last Jedi) isimli sekizinci filminin tanıtımı için ses, görüntü, grafik ve GPS verileriyle zenginleştirilen bu dijital teknolojiyi kullanarak küresel bir etkinlik başlatıyor.\n\n1 Eylül’de başlayacak, Gücü Bul (Find The Force) isimli bu etkinlikte filmin tutkunları, akıllı telefonlarına yükleyecekleri resmi Star Wars uygulaması marifetiyle bir hayli eğlenceli dijital oyunun parçası olacak.\n\nEtkinliğe katılanlar, dünya üzerindeki 20 bin noktada Find the Force logosunu taratarak Star Wars karakterleri ve objelerini telefonlarının ekranlarında çerçeveleyerek kendilerini bu objelerle aynı karede fotoğraflayabilecek.\n\nEtkinliğin başladığı gün Star Wars temalı yeni ürünler de satışa sunulacak.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Uluslararası Editoryal Karikatür Ödülü sahiplerini buldu\nLabels:Malezya,Kenya,Sanat,Basın özgürlüğü,Ödül",
"role": "user"
},
{
"content": "İsviçre Barış için Karikatür Vakfı Onursal Başkanı Kofi Annan, ödül töreninde kazananların çalışmalarını öven bir konuşma yaptı.*“Bu sanatçıların yaratıcı zekalarına her zaman hayran kaldım. Tek bir resim, tüm çıkmazları ve adaletsizliğin bütün saçmalıklarını yüzlerce kelimeden daha etkili şekilde ifade edebiliyor. Gado ve Zunar gibi sanatçılar, güce karşı doğruyu söylemekten çekinmiyorlar. Onlar, korunmalarına katkıda bulunabileceğini umut ettiğim bu ödülü tamamen hak ettiler.”*\n\nGado: *“Bu büyük bir teşvik. Çünkü ne yaparsanız yapın arkanızda olan, çabalarınızı takdir eden, sizi bu yolda destekleyen insanlar var.”*\n\nGado, Nairobi’de Daily Nation adlı gazetede karikatürist olarak yakın zamana kadar çalıştı. Açgözlü ve yozlaşmış politikacıları tasvir ettiği karikatürleri ona büyük bir okuyucu kitlesi kazandırdı fakat bu aynı zamanda işini kaybetmesine de neden oldu. Gado Afrika medyasında konuşma özgürlüğüne karşı büyüyen kısıtlamalardan endişe ediyor.\n\n*“Birçok Afrika ülkesinde medyanın daraltılan önemli bir alanı olduğunu görüyorum. Bu alan itiraz alanı. Asıl büyük zorluk bu eleştiri alanını her zaman koruyabilmektir.”*\n\nMalezya’da çok iyi tanınan Zunar ise karikatürlerinde yetkilerin kötüye kullanılmasını, elitlerin yolsuzluklarını, ülkesinin toplum ve adalet sistemindeki çarpıklıkları alaylı bir dille anlatıyor. Çizdiği karikatürler yüzünden hala devam eden davalarda 43 yıldan yargılanıyor. Uluslararası aldığı bir çok ödüle rağmen ülkesinde bir sanatçı olarak tanınmıyor ve karikatürleri büyük medya organlarında yayınlanmıyor.\n\nZunar ödülün önemi hakkında şunları söyledi: *“Bu ödül benim için çok önemli. Çünkü Malezya hükumeti üzerinde baskı oluşturabilir. Benim davam, Malezya’daki ifade özgürlüğü ve insan hakları konularında uluslararası toplumun gözünü açabilir.”*\n\nÖdül kazanan bazı karikatürler Cenevre’nin kalbindeki Leman Gölü kıyısında açılan sergide gösteriliyor. Bir resmin bin kelimeye bedel olduğu karikatürler çevreden güvenliğe bir çok konuyu ele alıyor. Göçmenlerin kötü durumu basında yer alan sıcak konulardan biri ve karikatüristler ironi ve parlak mizah ile bu sorunu ele alıyor.\n\nSergiyi gezenlere ise karikatür sanatının önemiyle ilgili görüşlerini şöyle bildirdi:\n\n*“Göçmenleri bizim sokaklarımızda da görmekteyiz ve buraya neden geldiklerini anlıyoruz. Bir kaç çizimin bu sorunu çok iyi anlattığını düşünüyorum.”*\n\n*“Dünya çapında siyasi konulara dikkat çekmek için farklı sanat şekillerinin kullanılması fikrini beğeniyorum. Dünyada yaşanan vahim ve felaket durumlara karşı mizahi bir bakışın gerçekten tesirli olması mümkün.”*\n\n*“Komik ve oynak olduğu için karikatürün ifadenin temel esaslarından olduğunu düşünüyorum. Bu aynı zamanda bir mesaj verme aracı.”*\n\nCenevre’de devam eden karikatür sergisi 4 Haziran tarihine kadar ziyaret edilebilir.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Wacken Festivali: Hızlı bira servisi için fıçı yerine bira boru hattı\nLabels:Müzik Festivali,Almanya,Heavy metal",
"role": "user"
},
{
"content": "Hamburg şehrine 80 kilometre mesafedeki bin 800 nüfuslu kasaba, 28’inci kez bu festivale ev sahipliği yapıyor.\n\nDört gün sürecek organizasyon süresince buraya 75 bin müzikseverin gelmesi bekleniyor.\n\nBu sürede, aralarında Status Quo, Alice Cooper and Marilyn Manson’ın da yer aldığı 150’den fazla rock ve metal grubu alanda kurulu farklı sahnelerde konser verecek.\n\n— 100.7 KFM-BFM (@kfmbfm) June 20, 2017\nHer yıl yaklaşık 400 bin litre biranın tüketildiği festivalde bira standlarının önünde uzun kuyruklar oluşuyor.\n\nOrganizatörler bu yıl festival alanına daha hızlı bira taşımak için, fıçılar yerine yerin 80 santimetre altına döşedikleri 35 santimetre çapında 7 kilometrelik bira boru hattını kullanacak.\n\nGeçen mayıs ayında inşasına başlanan hattın bir milyon Euro’ya mal olduğu belirtildi.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:The Doors 50. yılını hayranlarıyla kutladı\nLabels:ABD,Müzik,Rock n'roll,Yıldönümü",
"role": "user"
},
{
"content": "Buluşmanın ardından grubun kurulduğu Los Angeles’taki Venice bölgesinde bir konser verildi.\n\nRobby Krieger, bu özel günde yaşadığı hisleri şu sözlerle ifade ediyor:\n\n“Bu The Doors’un 50. yılı. Tam burada Venice’te başladık ve yıllar sonra da buraya geri döndük. Bilirsiniz, bu bir döngü gibi.”\n\n‘Light My Fire’, ‘Riders On The Storm’ ve ‘L.A. Woman’ gibi hit parçalarıyla tanınan grubun klavyecisi Ray Manzarek, 2013 yılında Almanya’da hayatını kaybetmişti. Solist ve söz yazarı Jim Morrison ise 1971 yılında henüz 27 yaşındayken hayata gözlerini yummuştu.\n\nKrieger, Morrison yaşasaydı bu 50. yıl etkinliği için ne düşüneceği hakkında bir fikrinin olmadığını, onun her zaman beklenmedik tepkiler verebileceğini söylüyor.\n\nKrieger müzikte nostaljiyi severken, Densmore ise bundan sonra devam etmek için ilhamı evinden, ailesinden aldığını belirtiyor:\n\n“Parmağım müziğin nabzının üstünde değil. Çokça okudum ancak bana gerçekten ilham veren şeyin torunlarım olduğunu anladım.”\n\n60’lı yılların çok tartışmalı gruplarından biri olan ‘The Doors’, bu ‘farklılığını’ daha çok Morrison’un şarkı sözleri ve sahnesindeki karizmatik ancak sürprizlerle dolu karakterine borçlu. Morrison’un ölümünün ardından üçlü olarak yollarına devam eden grup üyeleri, 1973’te yollarını ayırmıştı.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Ara Güler'e 'Mıgırdiç Beşiktaşlıyan' özel nişanı verildi\nLabels:Ara Güler,Boğos Çalgıcıoğlu,Coşkun Aral,fotoğraf,İlber Ortaylı,Mıgırdiç Beşiktaşlıyan,Prof. Dr. İlber Ortaylı",
"role": "user"
},
{
"content": "Fotoğraf sanatçısı **Ara Güler** 'e, Türkiye Ermeni Katolik Patrikhanesi tarafından \"**Mıgırdiç Beşiktaşlıyan Özel Nişanı** \" verildi.\n\nTarihçi Prof. Dr. **İlber Ortaylı** da sanatıyla ebedileşen birçok insan olduğunu, Ara Güler'in ise Türkiye tarihinin kaybolmaya mahkum bir bölümünü hafızalara kazıdığını dile getirdi.\n\n### \"Karşımızda, ilk defa vatanımızı belgeleyen bu memleketin bir evladı var\"\nFotoğrafın, önemli bir tarihi belge niteliği taşıdığına işaret eden Ortaylı, bugünlerin, Ara Güler sayesinde, gelecek nesiller tarafından daha çok anlam verilerek araştırılacağını kaydetti.\n\nOrtaylı, 1947 doğumlu olduğunu hatırlatarak, \"O dönemin Türkiye'si çok renkli değildi. Hadiseler vardı. O dönemde Türkler vatanlarını tanımazdı. Beyoğlu'da yaşayan insanlar Suriçi'ndeki İstanbul'u görmeden ölebilirlerdi. Memleket üzerine en çok konuşan ediplerimiz ve sanatçılarımız bile askerlik muameleleri için Fatih'e giderse, onlar için buruk bir tecrübe olurdu. Kadıköylüler için Süleymaniye, karşı taraftaki bir silüetti.\" ifadelerini kullandı.\n\nGençlik yıllarındaki Türkiye'nin çok kayıt altına alınmadığını vurgulayan Ortaylı, söyle konuştu:\n\n\"Benim 1954'ten beri tanıdığım, kokusunu aldığım, sevdiğim İstanbul'u ben belgelemekten acizdim. Fotoğraf çekmezdim. Çekilen fotoğraflara bakacak halim de yoktur. Türkiye'ye fotoğraf, çıktığı anda gelmiştir ama bu fotoğrafların hepsi ne hikmetse aynı şeyi gösterirdi. Ayıp olmasın diye çekilen birkaç tane Sultanahmet ve Ayasofya fotoğrafları haricinde asıl İstanbul'un sokakları fotoğraflanmadı. Karşımızda, ilk defa vatanımızı belgeleyen, onu hafızalarımıza nakşeden bu memleketin bir evladı var. Ara Güler olmasa o devri hiç bilmeyecektik ve bizim için o devir Amerikan hurda arabalarından ibaret, unutmayı tercih ettiğimiz bir İstanbul olacaktı.\"\n\n### \"Çektiği her fotoğraf insanlık tarihi için çok önemli\"\nFotoğraf sanatçısı ve belgeselci **Coşkun Aral** ise Güler'le tanışmak için defalarca girişimde bulunduğunu, tanışmanın ise 1977'nin \"1 Mayıs\"ına kısmet olduğunu anlattı.\n\nAral, birçok sergide bir araya geldiklerine dikkati çekerek, \"Onunla beraber yaşama dair izleri bulmanın getirdiği keyif bambaşka. Ara'nın fotoğrafçı tarafını biliyoruz. Onun bir de insan tarafı var. O dünyanın hem gözü hem tarihi hem tarihçisi. İnsan olma özelliğini geçmişten geleceğe saklayan bir değer. Onun öğrencisi ve dostu olmak benim için onu ve şereftir. Attığı her imza, yazdığı her yazı, çektiği her fotoğraf insanlık tarihi için çok önemli, iz bırakacak değerlerdir.\" dedi.\n\nGüler'e \"Mıgırdiç Beşiktaşlıyan Özel Nişanı\" verilme gerekçesinde de şu ifadelere yer verildi:\n\n\"Ara Güler, dünya çapında bir fotoğraf üstadı olarak tanınmıştır. Onun sanatı 20. yüzyılın ikinci yarısında, özellikle İstanbul ve Türkiye insanının günlük yaşamının canlı bir tanığı olarak bizleri büyülemektedir. Bu nedenle Ara Güler'i, ilk defa olarak Mıgırdiç Beşiktaşlıyan adına tarafımızdan verilecek olan özel nişan ile taltif etmeyi uygun bulduk.\"\n\nCoşkun Aral imzalı Ara Güler belgeselinin bir kısmının da gösterildiği törende, \"Mıgırdiç Beşiktaşlıyan Özel Nişanı\" sanatçıya, Başpiskopos Levon Zekiyan tarafından verildi.\n\nMuhabir: Musa Alcan",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Osmanlı ve Selçuklu desenlerini ahşaba işliyor\nLabels:Osmanlı Dönemi,Cami Ahşapları,Demirci,figür,ihracat,Veli Teksöz",
"role": "user"
},
{
"content": "#### Manisa'nın Demirci ilçesinde bir oyma ustasının tasarladığı İslam tarihini yansıtan figürler, çok sayıda caminin ahşap yapılarında kullanılıyor.\nMANİSA - NURULLAH KALAY\n\nÇırak olarak 1991 yılında bir marangoz atölyesinde başladığı ahşap oymacılığını sürdüren** 44 yaşındaki Veli Teksöz** , bir sanayi sitesinde kurduğu atölyesinde 15 kişilik ekibiyle yeni yapılan veya yenilenen camilerden gelen talepleri yetiştirmeye çalışıyor.\n\nMinber, kapı, çerçeve, merdiven gibi yapılara İslam tarihini yansıtan figürlerle **Osmanlı ve Selçuklu ** tarzı oyma sanatını uygulayan Teksöz, her biri sanat eseri niteliğindeki işlere imza atıyor.\n\nTeksöz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, gelişen teknolojiyle hızlı ve seri üretim anlayışının yerleştiğini, el işi ahşap oymacılığıyla uğraşan çok az ustanın kaldığını belirtti.\n\nCamilerin içinde tüm ahşap işlerini yaptıklarını, daha çok minber, mihrap, kürsü ve kapı üzerinde çalıştıklarını anlatan Teksöz, şu bilgileri verdi:\n\n\"Kullanılacak mekana göre Osmanlı ve Selçuklu desenlerini ahşaba işliyoruz. Daha estetik olması nedeniyle maun ağacını kullanıyoruz. Caminin mimarisine ve talebe göre İslam tarihini yansıtan farklı figürleri işleyebiliyoruz. Türkiye'deki camilerin yanı sıra Ürdün, Irak, Belçika, Suudi Arabistan ve ABD'deki ibadethanelere de üretim yaptım. Yurt dışındaki camileri daha çok genel İslam tarihi motifleriyle süslüyoruz. Osmanlı coğrafyasındaki camilerde ise Osmanlı ve Selçuklu figürleri tercih ediliyor.\"\n\nTeksöz, işi kar odaklı olarak yapmadıklarını belirterek, camilerin estetik güzelliğine katkıda bulunmak istediklerini, dünya genelinde mümkün olduğu kadar fazla sayıda camiye ulaşmak istediklerini de sözlerine ekledi.\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Gaziantep turizmine 'Belkıs' dopingi\nLabels:Çingene Kızı,gaziantep,mozaik,turizm,Zeugma Mozaik Müzesi,ziyaretçi",
"role": "user"
},
{
"content": "#### ABD'den Gaziantep'e getirilen Çingene Kızı mozaiğinin ailesi olarak nitelendirilen 12 parça mozaik, hem sergilendiği Zeugma Mozaik Müzesine hem de kent turizmine kış sezonunda ilgiyi artırdı.\nGAZİANTEP - Zuhal Kocalar\n\nGaziantep'in simgesi haline gelen **\"Çingene Kızı\"** mozaiğinin, 60 yıllık bir ayrılığın ardından ABD'den anavatanına getirilen **12 parçası** , **\"ölü sezon\" **olmasına rağmen kente ve ** Zeugma Mozaik Müzesi'**ne ilgiyi artırdı.\n\nGaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Gaziantep'in 2018 yılı için olan \"1 milyon turist\" hedefini tutturduklarını belirterek, bunun moral ve motivasyonunu yaşadıklarını söyledi.\n\nKentin en büyük değerlerinden olup çıkarıldığı günden bu yana kentin adeta simgesi haline gelen \"Çingene Kızı\" mozaiğinin, yıllar önce kaçakçılar tarafından yurt dışına kaçırılan 12 parçasının büyük uğraşlar sonucunda ait olduğu topraklara döndüğünü hatırlatan Şahin, \"Çingene kızının ailesine kavuşması, 60 yıllık hasretin bitmesine yönelik çok güzel bir lansman yaptık. Yurt dışındaki eserlerimizin vatanına dönebildiğini gösteren bir örneğin yaşanması ve bu eserlerin burada sergilenmesi bir fark yarattı. Şimdi, 'Daha önce ben görmüştüm' diyenlere ama gel bir de Çingene kızının ailesini gör, kuş çeşitlerini gör, kız kardeşi Belkıs'ı gör dediğimiz bir gelme sebebimiz var.\" diye konuştu.\n\n### \"Kış sezonu olmasına rağmen turlar devam ediyor\"\nBaşkan Şahin, turizmde kış sezonunun hareketsiz bir mevsim olduğunu, bölgede turizm sezonun nisan ayında başladığını ifade ederek şunları kaydetti:\n\n\"Buna rağmen şehirde çok ciddi şekilde turlar devam ediyor. Kış olmasına rağmen gelişler devam ediyor. Müzeye gelişlere baktığınız zaman bunun yüzde 15'inin yabancı turist olduğunu görüyoruz. Müzemizin 2018'de yaklaşık 270 bin ziyaretçisi var. Bu ayda da geçen ocak aylarına göre yüksek bir ziyaretçi sayısı var. Bunun da nedeni Çingene Kızı mozaiğinin yeni parçaları. Toplumun çok hoşuna gitti, büyük bir merak duygusu uyandırdı. Hem de Avrupa ve Amerika'daki eserlerimizin anayurduna dönebilmesinin büyük bir keyfini yaşıyor ve bunu görmek istiyorlar. Herkesi 'Gaziantep'e gelme zamanı' deyip, davet ediyoruz.\"\n\n### Çingene Kızı'nın ailesi\n1960'lı yıllarda kaçak kazılar sırasında parçalanan ve yasa dışı yollarla yurt dışına kaçırılan Çingene Kızı mozaiğinin 12 kayıp parçasının ABD'nin Bowling Green State Üniversitesinde dekorasyon amaçlı sergilendiği tespit edilmiş, Kültür ve Turizm Bakanlığı 2012 yılında resmi olarak mozaiklerin Türkiye'ye iadesini istemişti.\n\nYaklaşık 5,5 yıl süren görüşmeler sonucu 15 Mayıs'ta Kültür ve Turizm Bakanlığı ile ABD'nin Bowling Green Eyalet Üniversitesi arasında Zeugma mozaiklerine ait 12 parçanın Türkiye’ye getirilmesine ilişkin protokol imzalanmış, mozaikler 28 Kasım'da Chicago'dan Gaziantep'e getirilmiş, 8 Aralık 2018'de de Zeugma Mozaik Müzesi'nde düzenlenen tanıtım töreniyle ziyarete açılmıştı.\n\nÇingene Kızı\"nın ailesi olarak nitelendirilen, mozaiğin bordür parçaları olan eserler arasındaki kadın başı figürüne, mozaiklerin çıkarıldığın köyün adı olan \"Belkıs\"ın isim verilmişti.\n\n12 mozaik parçasında, satir, pan maskesi, Hint tavus kuşu ve maenad maskesi gibi tasvirler bulunuyor.\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Medeniyetlerin buluştuğu şehir: Derbent\nLabels:Rusya,Arkeoloji,Tarih,Dağıstan",
"role": "user"
},
{
"content": "Rusya’nın reformcu çarı olarak bilinen ‘‘Büyük Petro’‘, Iran seferine çıkarken Derbent’i fethetmiş. Yakın zamanda Çar Petro’nun kentteki evi, bir vakıf tarafından restore edilip, müze haline getirildi. Şimdilerde müze, sanat galerileri ve kültürel etkinlikle ev sahipliği yapıyor.\n\nSanat tarihçisi olan Patimat Gamzatova, Sovyetler zamanında, imparatorluğa ait tüm eserleri önce barakaya , sonra ardiyeye, ardından kantine ve son olarak da herhangi bir vatandaşın kaldığı normal bir eve dönüştürüldüğünü söylüyor.\n\nPERİ vakfının başkanı Polina Filippova ise gençlerin daha hoşgörülü olması gerektiğini ve müzelerin yıkılmaması gerektiğini dile getiriyor. Vakıflarının Rus kültürünü korumak adına çalışmalarına devam edeceğini sözlerine ekliyor.\n\nDerbent birçok arkeoloğun ilgisini çeken bir yer olmaya devam ediyor. Birçok bilim insanı 5000 yıl öncesinden şehrin topraklarında bir kabilenin yaşadığını düşünüyor. Bulunan tarihi eserler, şehrin tarih boyunca bir hanedandan diğerine geçişini gösteriyor. Arran Krallığı, Arap Halifeliği, Acem Krallığı, Osmanlı İmparatorluğu gibi bir çok kültür Derbent kentinde iz bırakmış.\n\nHazar Denizi ile Kafkas Dağları’na açılan stratejik bir nokta olmasından ötürü, kent, kültürlerin buluşma noktası haline gelmiş ve beraber yaşama kültürünü geliştirmiş.\n\nDerbent şehri mimari tarihi eser müdürü Ali Ibragimov, dünyanın en eski camiilerinden Cuma camiinin 19. yüzyıldan kalma bir kiliseye komşuluk ettiğini, şehrin Avrupai kısmında ise sinagog ve Ortodoks kilisesi olduğunu belirtiyor. Derbent’te farklı dinlere mensup ve farklı yerlerde ibadet eden birçok insan olduğunu ve herkesin birbirine saygı ve hoşgörü göstererek yaşadığını sözlerine ekiyor.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Osmanlı'nın ilk Barok mimari eseri 'Nuruosmaniye'\nLabels:Nuruosmaniye Külliyesi,Unesco",
"role": "user"
},
{
"content": "#### \"Osmanlı'nın nuru\" olarak adlandırılan Nuruosmaniye Külliyesi, klasik Osmanlı formu ile Batı'nın barok mimari ve süsleme detaylarının en iyi şekilde sentezlendiği ilk ve tek mimari yapı olarak yıllara meydan okuyor.\nİSTANBUL - Zeynep Rakipoğlu\n\n\"Osmanlı'nın nuru\" olarak adlandırılan **Nuruosmaniye Külliyesi** , klasik Osmanlı formu ile Batı'nın** Barok mimari** ve süsleme detaylarının en iyi şekilde sentezlendiği ilk mimari yapı olarak 263 yıldır ihtişamını koruyor.\n\n18. yüzyılda Osmanlı Cihan Devleti'nin Batı ile artan diplomatik, kültürel ve ticari ilişkilerinin bir yansıması olarak, Osmanlı payitahtında Avrupa mimarisinin etkisinin görülmeye başladığı dönemde inşa edilen külliye, mekana hakim ana kubbesi, hünkar mahfili, münhani (eğrisel) kemerleri ile Osmanlı'da inşa edilmiş ilk barok mimari olma özelliğini taşıyor.\n\nÇevresi küçük kubbelerle çevrilmiş \"U\" şeklindeki avlusuyla farklı bir hava yakalanan Nuruosmaniye Külliyesi'nde kullanılan barok ve rokoko bezemeler, Osmanlı ustalarının elinde farklılaşarak, eşsiz sanat süslemelerine dönüştü.\n\nSultan 1. Mahmud tarafından 1748 yılında yaptırılan Nuruosmaniye Camisi'nin inşasıyla başlayan külliyenin yapımı, 1. Mahmud'un erken vefatı dolayısıyla kardeşi 3. Osman zamanında, sadrazam Mehmet Said Paşa'nın gayretiyle mimar Simeon Kalfa ve Mustafa Ağa yönetiminde 1755 yılında tamamlandı.\n\nİstanbul'un önemli ticaret merkezlerinden Kapalıçarşı'nın Nuruosmaniye çıkışında ve İstanbul'un yedi tepesinden ikincisinde yer alan, cami, hünkar kasrı, çeşme, kütüphane, iki sebil, medrese, türbe, aşevi ve dükkanlardan oluşan külliye, klasik dönem Selatin külliyelerinden farklılaşıyor.\n\n2016 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne alınan külliye, 2010-2017 yılları arasında İstanbul Vakıflar 1.Bölge Müdürlüğü tarafından kapsamlı bir restorasyondan geçirildi.\n\nKülliyenin restorasyonu sırasında 2013 yılında Nuruosmaniye Camisi'nin altından 420 kamyon balçık çıkarılarak, 8,5 metre derine inilmesiyle tarihi caminin altında, varlığı bilinen ama yıllarca atık ve çöplerle dolmuş ve gözden kaybolmuş 825 metrekare kullanım alanlı, 2 bin 42 metrekare büyüklüğünde bir mahzene ulaşıldı.\n\n### Taş külahlı, ikişer şerefeli 2 minareye sahip\n8 yapıdan oluşan külliyenin içinde yer alan Nuruosmaniye Camisi'nde alışılmış Osmanlı mimarisindeki Türk motifleri kullanılmazken, sivri kemer yerine yuvarlak bir form kullanılarak, yan duvar revakları dantel gibi şekillendirildi. Renkli vitray pencereler ve mihrap duvarında yarım daire şekli ve kiliselere benzeyen mihrap çıkıntısı ile taş işçiliğindeki Barok oylumlarla büyük bir devrim yapıldı.\n\nAna mekanı dört büyük kemerin taşıdığı 25 metre 50 santim çapındaki tek kubbeyle örtülen Nuruosmaniye Camisi'nin, U biçimindeki son cemaat yeri, beş kubbeli. Ana kubbenin eteğinde bulunan 174 pencere ile aydınlatıldığı için \"Nuruosmaniye\" adı verilen caminin kubbesinde de \"Allah göklerin ve yerin nurudur\" ayeti yazıyor. \"S\" ve \"C\" biçiminde münhani (eğrisel) kemerlerin kullanıldığı caminin duvarlarını çevreleyen içbükey kornişlerde de (kuşak yazısı) Fetih Suresi bulunuyor. Kuşak yazısının arkasında, caminin içini dolaşan yürüme yolu da bulunuyor.\n\nBüyük kemerin altında, yarım kubbeli bir mekan içinde bulunan dışarıya çıkıntılı mihrabı, Babil'in Asma Bahçelerini andırıyor. Caminin mihrabı, minberi ve sol duvara yaslanmış hünkar mahfilinin yanındaki vaaz kürsüsü mermerden oluşuyor.\n\nOsmanlı mimarisinde taş külahların ilk kez kullanıldığı cami, kendisine bitişik kesme taşla örülmüş yivli gövdeli, ikişer şerefeli, iki minareye sahip. Caminin minaresinin külahları kurşun kaplı iken 19. yüzyıl sonlarında taş külahlar yapıldı.\n\nAli bin Murad, Katipzade Mehmed Refi, Hoca Mehmed Rasim Efendi, Seyyid Abdülhalim, Mumcuzade Mehmed bin Ahmed, Yahya Fahreddin gibi devrin en iyi hattatları tarafından yazılmış kitabelerin bulunduğu yapının iç süslemeleri de bu ustalarca işlendi.\n\n### Medrese, klasik Osmanlı mimarisini yansıtıyor\nNuruosmaniye Camisi'nin doğu tarafında yan cepheleri pencereli, Hünkar Kasrı'na çıkışı sağlayan büyük bir rampa bulunuyor. Yuvarlak kemerli kapıdan sonra başlayan rampalı üst yol, sola dönüp camiye bağlanarak hünkar mahfiline ulaşıyor.\n\nÖnünde 3 kemerli bir revak bulunan, kubbeli ve dörtgen bir bina olarak dış yüzey işlemeleri İtalyan Baroku'nu yansıtan türbede ise Sultan III. Osman'ın annesi Şehsuvar Valide Sultan'ın sandukası yer alıyor.\n\nKülliyenin güneydoğusunda kalan ve giriş kapısı cami avlusuna bakan orta avluyu çevreleyen odalardan oluşan medrese, 12 göz hücresiyle klasik Osmanlı medrese mimarisini yansıtıyor. İmaret ise küçük bir avlu, mutfak ve yemekhaneden oluşuyor.\n\nAlt katı bodrum olan ve birkaç basamakla yükseltilmiş bulunan iki platform üstüne inşa edilen kütüphanede, ana kubbeyi dört sütunun taşıdığı ve iki yarım kubbeyle bu ana kubbenin desteklendiği görülüyor.\n\n### \"Devrinin en muhteşem eserlerinin başındadır\"\nİstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aras Neftçi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Nuruosmaniye Camisi ve Külliyesi'nin Osmanlı döneminin son büyük külliyesi olduğunu hatırlattı.\n\nKülliyenin 1748-1755 yılları arasında tamamlandığı bilgisini veren Neftçi, \"Devrinin en muhteşem eserlerinin başındadır. Osmanlı Cihan Devleti, 250 yılı aşkın klasik devir mimarisi uyguladı. Bayezid Camisi'nden başlayıp da Nuruosmaniye'ye kadar... Artık 250 sene aynı gömleği giymenin haceti kalmadığını ve yeni bir üslup Batı tarzı dediğimiz ama Batı'nın birebir kopyası olmayan Barok üsluptur fakat Osmanlı'ya mahsus. Onun için bunun adı Osmanlı Baroku'dur.\" diye konuştu.\n\nSultan 1. Mahmud tarafından yapımına başlanan külliyenin 3. Osman zamanında tamamlanarak Nuruosmaniye adını aldığını ifade eden Neftçi, isminin hem Osmanlı Devleti'ne öykündüğünü hem de banisinin adını aldığını söyledi.\n\nNeftçi, Nuruosmaniye'nin içerisinde cami, medrese, imaret, imarete bağlı yemek yerleri, sebil, şadırvan, sıbyan mektebi ve hünkar mahfilinin de yer aldığı bir külliye olduğunu belirterek, hünkar mahfilinin evi andırdığını ve ona bağlı olarak dükkan, taş oda ve mahzen gibi birçok ilavesi olduğunu anlattı.\n\n### \"Süleymaniye'nin ikinci bir silkelenişidir\"\nDoç. Dr. Aras Neftçi, külliyenin özelliklerini, şöyle anlattı:\n\n\"Nuruosmaniye'nin diğer önemli özelliği 25 metre 80 santimlik açıklığı kapatarak, İstanbul'un üçüncü büyük kubbesine sahip olması. İstanbul'da Osmanlı'nın ikinci büyük kubbesidir. Benim ve birçok araştırmacının gözünde Süleymaniye'nin ikinci bir silkelenişidir. İstanbul'da Süleymaniye Osmanlı için ne ise Nuruosmaniye de bunun bir ikinci ispat-ı vücududur. Osmanlı ne olursa olsun yeniden mimari açıdan, medeniyet açısından bir dirilişe vesile oldu.\"\n\nKülliye mimarisinin birçok kesim tarafından \"Batılılaşma üslubudur, buna hacet yoktur\" gibi eleştirilere maruz kaldığını aktaran Neftçi, bu eleştirilere rağmen eserin Osmanlı döneminin en kıymetli eserlerinden biri olduğunu vurguladı.\n\n### \"Oval avlu uygulamasının ilk ve tek örneği\"\nNuruosmaniye'nin çok önemli bir mevkiye sahip olduğuna da işaret eden Neftçi, sözlerini şöyle sürdürdü:\n\n\"Kapalı Çarşı'nın hemen yanında. Mekan dar, sıkıntılı, istimlaklar zor ve buna bağlı olarak ilk defa ve tek örneği olan oval avlu uygulaması tatbiki olmuştur burada. Dar mekanda kare veya dik köşeli bir avlu yerine oval biçimlidir. Hem mekan tasarrufu hem de Barok mimarisinin özellikleri olan geometrik şekle sahiptir. Buranın diğer külliyelerden farkı, külliye dağılımının organiktir olmasıdır. Mekanın darlığından dolayı ve fonksiyona göre tam dik açılarına yapılmamıştır. Yani Süleymaniye, Selimiye veya Fatih Camisi gibi...\"\n\nKülliyenin UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne girmesinin önemine dikkati çeken Neftçi, Osmanlı'nın ilk ve tek Barok eseri olduğunu, bundan sonra bu kadar büyüklükte bir cami yapılmadığını ifade etti.\n\n### \"Mihrabı, Babil'in Asma Bahçeleri havasındadır\"\nDoç. Dr. Neftçi, cami içerisindeki süslemelerin yüzlerce küçük sütunun yan yana gelmesiyle oluştuğunu belirterek, \"Mihrabı da öyle. Mihrabı tam karşıdan izlenince bir dış bükey halini düşünün, yedi katlı Babil'in Asma Bahçeleri havasındadır.\" diye konuştu.\n\nKülliyenin yazıları için dönemin en iyi 5 hattatının hat sanatının en mükemmel örneklerini sergilediklerini vurgulayan Neftçi, Nuruosmaniye Camisi'nin ciddi anlamda bir hat medresesi olduğuna dikkati çekti.\n\nDini eğitim veren medresenin her bir kapısında ilim ve eğitimle ilgili güzel beyitlerin de yer aldığını dile getiren Neftçi, sözlerini şöyle tamamladı:\n\n\"Bu da manidardır, başka hiçbir örneği yoktur. Osmanlı Cihan Devleti'nin en büyük özelliği her kapıda fonksiyona bağlı olarak ayetlere yer verir. Mesela camiye girdiğiniz zaman 'Giriniz ilelebet kalın' mealindeki ayetleri ve buna bağlı birçok ayet kullanıyor. Neredeyse ilk ve tek örneklerden birisi Peygamber Efendimize atfedilen El-Emin, Et-Tahir gibi isimler de burada bulunuyor. Esma-ül Hüsna'nın yanında Hazreti Peygamber'e atfedilen güzel isimlere yer verilmiş.\"\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:'Göğüslerimiz neden bu kadar korkutucu bilmiyorum': İspanya'da kadın sanatçıların özgürlük eylemi\nLabels:İspanya,Kadın hakları,Sansür,Feminizm,Müzik,İfade özgürlüğü",
"role": "user"
},
{
"content": "\"Bence 21. yüzyıl erkekleri ayrıcalıklarını kaybetmekten korkuyor\"\n\n\"Hiç kimse çıplaklığımızın, kırılganlığımızın ve gücümüzün onurunu elimizden alamaz\"...Bu sözler verdiği son konserde sahnede göğüslerini açan İspanyol sanatçı Eva Amaral'a ait.\n\nMüzik kariyerinin 25. yılını kutlayan Amaral'a göre bu eylem toplumun \"pek çok alanında var olan maçoluk sorununu\" yeniden alevlendirmiş durumda.\n\nAmaral, İspanya'nın Burgos şehrinin Aranda de Duero kasabasında düzenlenen Sonorama Ribera 2023 festivalinde sahne aldı.\n\nEylemi, \"müzik grubunun tarihindeki en güzel anlarından biri\" olarak niteleyen İspanyol sanatçı, ünlü şarkısı 'Revolucion'un sözlerini seyircilerle birlikte söyledi:\n\n*\"Çünkü bizden çok fazla var ve onlar bizim miras almak istediğimiz, düşündüğünü söylemekten korkmadığımız hayatı bizden alamayacaklar\"*\n\n\"Toplumda ciddi bir sorun var\" diyen İspanyol şarkıcı Rocio Saiz on yılı aşkın bir süredir bu mücadelenin içinde olduğunu ve sosyal ağlar üzerinden tehdit ve hakaret almaktan bıktığını vurguluyor.\n\n\"Kendimiz olmamıza izin vermiyorlar, bizi kontrol etmek istiyorlar\" ifadelerini kullanan Saiz, \"Yaptığımız şeylere her zaman içerlediler. İş sahibi olmamıza, kendimiz için düşünmemize, oy kullanmamıza... Şimdi de sahnede istediğimizi yapmamız onları rahatsız ediyor.\" diyor.\n\n**Amaral: Bunu Rocio ve Rigoberta için yapıyorum**\nAmaral'ın üstsüz performansı, feminist bir mücadelenin yanı sıra, sanatçı arkadaşları Saiz, Rigoberta Bandini ve Zahara'nın gündemde olduğu bir dönemde onlarla dayanışma eylemiydi.\n\nAmaral elbisesinin üst kısmını çıkarmadan önce \"Bu Rocío için, Rigoberta için, Zahara için, Miren için, Bebe için, hepimiz için\" dedi.\n\nSanatçıların aktivizmleri nedeniyle karşı karşıya kaldıkları riskin farkında olan Saiz, \"Amaral, herhangi bir pazarlamaya ihtiyaç duymayan ayrıcalıklı bir konumdan, aşağıda mücadele eden yoldaşlarıyla empati kurdu\" diye kutluyor.\n\nHatta bu yüzden ailesinin bazı üyelerinin düşmanlığını bile kazandığını söylüyor.\n\nSaiz, Murcia'daki LGBTİ şenlikleri sırasında verdiği konser sırasında tişörtünü çıkarmış fakat güvenlik güçleri konseri durdurarak kendisini giyinmeye zorlamıştı.\n\nAncak en kötü sansürün \"görünmeyen türden\" olduğunu söyleyen Saiz, \"Tavrını ortaya koyan ve cezalandırılan pek çok kadın meslektaşım var. Adınız listede yer alıyor ve doğrudan isminize bir çizik atılıyor\" diye ekliyor.\n\nRigoberta Bandini ise 2022'de Eurovision'a seçilemeyen fakat daha sonra ülkede hitleşen şarkısı 'Ay mama'yı Benidorm Fest 2022'de seslendirdiği sırada göğüslerini açmıştı.\n\nAnneliğe ve emzirmeye adanan şarkının, \"Göğüslerimizin neden bu kadar korkutucu olduğunu bilmiyorum. Onlar olmasaydı insanlık da olmazdı, güzellik de.\" dizelerini seslendiriyor.\n\nŞarkıcı Zahara ise, 'Puta' (2021) adlı albümünün **Meryem Ana kılığında göründüğü** kapağı nedeniyle toplumun muhafazakar bir kesimi tarafından eleştirilmişti.\n\n\"Dine hakaretle\" suçlandı ve aşırı sağcı VOX Partisi'nin başvurusunun ardından Toledo'daki konserinin afişi sansürlendi.\n\nSanatçı ise konser sırasında albüm kapağındaki fotoğrafla yapmak istediğinin \"(Kadınların) ne kadar mükemmel olması gerektiğini, anne olmak için hissedilen baskıyı, nasıl azize olunmasının beklendiğini ve kendilerine her defasında fahişe denilmesini\" kınamak olduğunu açıkladı.\n\n## \"Asıl mesajımız,bedenlerimizin sahibi olmamıza izin verilmemesi\"\nAmaral'ın sayısız kez paylaşılan ve yorumlanan videosu, Eşitlik Bakanı Irene Montero ve Hükümet Başkan Yardımcısı ve İstihdam Bakanı Yolanda Diaz gibi siyasi figürler tarafından alkışlansa da, sosyal ağlardaki yüzlerce cinsiyetçi eleştirinin de hedefi oldu.\n\nSaiz bu eleştirilere yanıt olarak şöyle diyor: \"Bence 21. yüzyıl erkekleri ayrıcalıklarını kaybetmekten, kadınların evi terk etmesinden, bazı davranışlara artık izin verilmemesinden korkuyor. Bu yüzden tepkileri şiddet ve korku oluyor\"\n\n\"Mesajın sadece tişörtünü çıkarıp göğüslerini göstermek olduğunu düşünenler hiçbir şey anlamamış demektir\" diyor ve ekliyor:\n\n\"Söylemeye çalıştığımız şey, bedenlerimizin sahii olmamıza izin verilmediğidir. Ben bedenimle istediğimi yaparım çünkü erkekler bedenleriyle istediklerini yapıyorlar.\"",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Tarantino 'son bir süper film' çekmek istiyor\nLabels:film,Hollywood,Rusya,Tarantino",
"role": "user"
},
{
"content": "#### ABD'li yönetmen Tarantino, son bir film daha çektikten sonra kariyerini noktalamayı planladığını belirterek, \"Çektiğim tüm filmleri özetleyen devasa bir ‘süper film’ olmasını istiyorum.\" dedi.\n###### Moskova\n**ABD'li yönetmen Quentin Tarantino**, kariyerindeki 9’uncu film olan ve başrollerinde Brad Pitt ve Leonardo Di Caprio’nun oynadığı \"**Bir Zamanlar… Hollywood’da**\" filminin tanıtımı için bulunduğu Moskova’da basın mensuplarının sorularını yanıtladı.\n\nFilmin çekimlerinde özel efekt kullanmamaya özen gösterdiklerini anlatan Tarantino, \"Çekimler için çok sayıda, devasa setler inşa ettik. Elimizden geldiği kadar gerçekçi çekimler yapmaya çalıştık. Özel efektleri sadece araba seyahatlerinde geçen sahnelerde kullandık.\" diye konuştu.\n\nFilmin içerisinde beş ayrı film çektiklerine işaret eden Tarantino, \"Leonardo Di Caprio’nun canlandırdığı Rick Dolton’un filmlerini çekerken çok büyük keyif aldım.\" dedi.\n\nTarantino, medyada son filmine yönelik yapılan \"cinsiyetçilik ve ırkçılık\" eleştirilerini \"saçmalık\" olarak nitelendirerek, \"Filmde yarattığımız karakterler beni temsil etmiyor, onlar kendi içlerinde birer karakterler. Yani Rick Dolton, 'İtalya’ya şu makarnaları görmeye gitmek istemiyorum' dediğinde buna katılmıyorum ama o dönemde ABD’de yaşayan bir karakter olan Rick Dolton böyle bir cümle kurabilir.\" değerlendirmesinde bulundu.\n\nKariyerinde bugüne kadar 9 film çektiğini ve 10’uncu filmin ardından kariyerini noktalamak istediğini anlatan Tarantino, şöyle konuştu:\n\n\"Son filmimin ne hakkında olacağını henüz bilmiyorum. Ancak eğer çektiğim tüm filmleri bir trenin vagonları olarak düşünürsek, son filmimin bu treni özetleyen devasa bir süper film olmasını istiyorum. Tüm hikayelerimin bir kapanışı olmasını istiyorum.\"\n\n### Tarantino’nun 9’uncu filmi yakında vizyonda\n1994’te çektiği Ucuz Roman filmiyle şöhrete kavuşan ABD’li yönetmen, senarist, aktör, yapımcı ve kameraman Tarantino’nun son filmi \"Bir Zamanlar… Hollywood’da\" bu ay vizyona giriyor.\n\nBrad Pitt, Leonardo Di Caprio gibi aktörlerin yanı sıra Al Pacino ve Margot Robbie gibi isimlerin yer aldığı film, 1969’da Los Angeles’ta geçiyor.\n\nEski televizyon yıldızı Rick Dalton ve onun dublörü Cliff Booth’un hikayesini merkeze alan filmde ayrıca ABD’li seri katil Charles Manson ve çetesinin, yönetmen Roman Polanski’nin eşi Sharon Tate’yi öldürmeleri konu ediliyor.\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Şampiyon boksör Vinny Paz'ın hikayesi: 'Bleed For This'\nLabels:Boks,ABD,Drama,Sinema",
"role": "user"
},
{
"content": "Aktör Milles Teller rolüne nasıl hazırlandığını anlattı:\n\n“Vinny’nin karakteri kaybediş ve zaferlerden oluşuyor. 50 kere zafer kazanmış ve beşinde dünya şampiyonu olmuş, tonlarca kez ringe çıkmış birinden bahsediyoruz. O bir şov adamı. Muhammad Ali’yi seven biri, hatta boksa başlama nedenlerinden biri Muhammed Ali’ymiş. O bir dövüşü nasıl satacağını iyi biliyormuş. Karizma sahibi bir sahne adamı. Anlayacağınız onunla ringe çıkarken ödevinize iyi çalışmış olmanız gerekiyor.”\n\nVinny Pazienza ise kendini canlandıran Milles Teller’ın oyunculuğunu şu sözlerle yorumladı:\n\n“Miles Teller harika bir iş başarmış. Kevin Rooney’i canlandıran Aaron Eckhart da öyle… Kevin Rooney’i severim, benim en beğendiğim antrenördür.”\n\nKevin Rooney’i canlandıran aktör Aaron Eckhart basının sorularını yanıtladı:\n\n“Bu adamın beni ürküttüğünü söylemeliyim. Sokaklardan gelmiş kırık burunlu boksör diyalektiyle hem de. Bense hiç böyle bir kaza yaşamamıştım… Bilirsiniz aktör olarak uzun süre bir rol hakkında alıştırma yaparız ki karaktere yakınlaşabilelim. Neden aksini yapalım ki. Bu açıdan ben setlerde uzun süre karakterime bürünerek vakit geçirdim. Oldukça eğlendiğimi belirtmeliyim.”\n\nYönetmen Ben Younger ise neden bu senaryoyu seçtiğini özetledi:\n\n“Ben boksun kendi hayat mücadelemizi tanımlayan bir spor dalı olduğuna inanıyorum. Vinny’nin kazadan sonra ringlere dönmesi ise bu durumun bir üst aşaması… Onun başardığını görünce seyirci hayatta her şey mümkün diyecek.”\n\n‘Bleed For This’ 25 Kasım’da Türkiye’de vizyona girecek.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Aile hayatının sıcaklığını hissettiren film: \"Meet The Patels\"\nLabels:Hindistan,Belgesel,Sinema",
"role": "user"
},
{
"content": "Geeta Patel ve Ravi Patel, filmde ailelerini filmin odak noktasın haline getiriyor.\n\nBelgesel ve komedi dalında olan film, 30 yıldır Amerika’da yaşayan Patel ailesinin, Hindistan’a yolculuk yapıp, çocuğuna Hint gelenekleri ile eş bulma arayışını ele alıyor.\n\nFilm, Los Angeles’ta kız kardeşiyle yaşayan Ravi’nin ailesinden iki senedir sır gibi sakladığı kız arkadaşından ayrılmasıyla başlıyor. Hindistan’a yaptıkları aile gezisinde, sürekli niçin evlenmediğini soran aile fertleri, Ravi’nin aklına geleneksel evlilik fikrini sokmaya çalışıyor. En sonunda Ravi, Hindistan geleneklerinde görücü usulü bir evliliği denemenin ne kadar kötü olabileceği hakkında kendini sorgulamaya başlıyor.\n\nOtoriteler tarafından beğeni toplayan komik belgeselin görüntüleri kimi zaman bulanık kimi zamansa kötü ortalanmış.\n\nBirçok festivalde ödül alan “Meet The Patels” Amerika Birleşik Devletleri’nde 11 Eylül’de vizyona girecek.",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Komedi müzikal filmi Mamma Mia 'yeniden başlıyor'\nLabels:müzikal,Komedi,Sanat,Sinema",
"role": "user"
},
{
"content": "'Mamma Mia! Yeniden Başlıyoruz' filmi ekibi ve oyuncuları, yakın zamanda vizyona girecek film için Londra'da düzenen basın konferansında bir araya geldi.\n\nYetmişlerin ünlü İsveçli pop grubu ABBA'nın şarkılarından esinlenen komedi müzikal türündeki 'Mamma Mia', 2008'de büyük bir gişe başarısı yakalamıştı. Filmin oyuncular 10 yıl sonra bu kez devam filmi 'Mamma Mia! Yeniden Başlıyoruz' için buluştu.\n\nFilmde annesi Donna'nın 'villa'sını ziyaret eden Sophie, bu ziyarette geçmişe yolculuk yapar. İlk filmde bir çocuk olan Sophie, bu kez hamiledir ve annesiyle ilgili yeni hikayeler keşfeder.\n\nBasın konferansında, filmde Meryl Streep'in canlandırdığı Donna karakterinin artık hayatta olmaması ile ilgili olarak konuşan Yönetmen Ol Parker, 10 yıl sonra gelen ikinci film için şunları söyledi:\n\n\"Bence, buraya geri dönmenin on yıl sürmesinin nedeni filmin bir devama ihtiyacı olması değil. Bu en etkileyici, duygusal ve anlamlı hikayeyi anlatmak için bir yol bulmakla ilgiliydi ve bence bunu bulmak biraz zaman aldı.\"\n\nFilmde Sophie'nin büyük annesi Ruby Sheridan rolünü canlandıracak Amerikalı şarkıcı Cher ise basın konferansında sette ilk gününde çok heyecanlı ve stresli olduğunu ifade etti. Cher'e göre bunun nedenini diğer oyuncuların aksine ilk filmde yer almamış olması.\n\nBaşrolde Sophie karakterini Amanda Seyfried canlandırırken Pierce Brosnan, Colin Firth gibi oyuncular da filmde yer alıyor.\n\n'Mamma Mia! Yeniden Başlıyoruz' Türkiye'de 20 Temmuz'da vizyona girecek.\n\n**Bu haberler de ilginizi çekebilir:**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Bir grup su altı araştırmacısının hikayesini anlatan 'Derin Sular' beyaz perdede\nLabels:film,sinema,Vizyon",
"role": "user"
},
{
"content": "#### Kadrosunda ünlü isimlerin yer aldığı komedi-gerilim türündeki \"Bıçaklar Çekildi\", bir grup su altı araştırmacısının hikayesini anlatan \"Derin Sular\" ve bir arkadaşlık hikayesi 'Biz Böyeyiz' sinemaseverlerle buluşan 10 film arasında dikkati çekiyor.\n###### İstanbul\nTürkiye'deki **sinema** salonlarında bu hafta 4'ü yerli 10 **film** vizyona girecek.\n\nKristen Stewart, John Gallagher Jr., T.J. Miller, Vincent Cassel, Jessica Henwick, Mamoudou Athie ve Gunner Wright'ın başrollerinde yer aldığı \"**Derin Sular** \", izleyici ile buluşacak.\n\nBrian Duffield ve Adam Cozad'ın senaryosunu kaleme aldığı film; büyük bir deprem sonrası okyanusun binlerce metre derinliğinde bulunan yeraltı laboratuvarında mahsur kalan ve hayatta kalmaya çalışırken yeni keşfettikleri tehditlerle mücadele etmek zorunda kalan bir grup su altı araştırmacısının hikayesini anlatıyor.\n\n### \"Cats\"\nIdris Elba, Taylor Swift, Ian McKellen, Rebel Wilson, Judi Dench, Ray Winstone ve Jennifer Hudson'ın rol aldığı müzikal film \"**Cats** \"in yönetmen koltuğunda Tom Hooper oturuyor.\n\nAndrew Lloyd Webber'in müzikal tiyatrosunu sinema filmine dönüştüren Oscar ödüllü yönetmen Tom Hooper; Webber'ın ikonik müziklerinin ve Tony ödüllü koreograf Andy Blankenbuehler rehberliğindeki dansçıların yer aldığı özgün bir yapıma imza attı.\n\nTom Hooper'in, senaryosunu Lee Hall ile birlikte yazdığı film; klasik baleden modern dansa, hip-hop'tan caza, sokak danslarından step dansına kadar çeşitli danslarla müzikal türüne farklı bir bakış sunuyor.\n\n### \"Bıçaklar Çekildi\"\nRian Johnson'ın yazıp yönettiği \"**Bıçaklar Çekildi** \", birbirleriyle iyi geçinemeyen bir aileyi çekip çeviren, yazdığı çok satan polisiye kitaplarla varlık içinde bir hayat süren Harlan Thrombey'nin ölümü sonrası, her biri ayrı gizemler taşıyan aile üyelerini sorguya çeken iki dedektifin soruşturmasını odağına alıyor.\n\nGeniş bir oyuncu kadrosuna sahip filmin başrollerinde Daniel Craig'ın yanı sıra Chris Evans, Ana de Armas, Jamie Lee Curtis, Michael Shannon, Don Johnson, Toni Collette, LaKeith Stanfield, Christopher Plummer, Katherine Langford ve Jaeden Martell oynuyor.\n\n### \"Biz Böyleyiz\"\nCaner Özyurtlu'nun yazıp yönettiği \"**Biz Böyleyiz** \", ellerinde büyüdükleri kadının rahatsızlığı sebebiyle yıllar sonra yeniden bir araya gelen bir grup arkadaşın hikayesini konu ediniyor.\n\nKomedi türündeki filmin başrollerinde şarkıcı Hümeyra, Berrak Tüzünataç, Özge Özpirinçci, Şebnem Bozoklu, Engin Öztürk, Meriç Aral ve Boran Kuzum rol aldı.\n\n### \"Sıfır Bir\"\nAynı isimli televizyon dizisinin sinema filmi olan \"**Sıfır Bir** \", Adana'yı geride bırakıp yeni bir yaşam için İzmir'e gelen bir grup arkadaşın burada yaşadıkları olayları anlatıyor.\n\nKadri Beran Taşkın'ın yönetmenliğini üstlendiği filmin oyuncu kadrosunda Savaş Satış, Onur Akbay, Cengizhan Yurdutek, Burak Akyüz, Salih İnci ve Mehmet Elmas yer alıyor.\n\n### \"Rem\"\nBerk Aygül'ün yönetmenliğini yaptığı; Öykü Bozkurt, Cemre Cansaatçı, Sebahat Adalar ve Galip Akın'ın rol aldığı korku filmi \"**Rem** \"; geceleri anlam vermediği ataklar geçiren iki gencin yaşadıklarını konu ediniyor.\n\n### \"Gamonya: Hayaller Ülkesi\"\n\"Bizim Köyün Şarkısı\" ve \"Can Dostlar\"da imzası bulunan Tuğçe Soysop'un yönettiği \"**Gamonya: Hayaller Ülkesi**\", hayal kurmayı unutmuş bir çocuğun, talihsiz bir olay sonrası kendisini fantastik diyar Gamonya'da bulmasıyla gelişen olaylar etrafında dönüyor.\n\n### \"Islıkçılar\"\nCorneliu Porumboiu'nun yazıp yönettiği \"**Islıkçılar** \", mafya ile işbirliğinde olan bir iş insanını hapisten kaçırmak için kurgulanan plan gereği Kanarya Adaları'na has ıslık dilini öğrenmek zorunda kalan bir polis memurunun hikayesini beyaz perdeye taşıyor.\n\nKomedi türündeki filmde Vlad Ivanov, Catrinel Marlon, Rodica Lazar, Agusti Villaronga, Cristobal Pinto ve Sabin Tambrea gibi isimler rol aldı.\n\n### \"Matthias ve Maxime\"\nXavier Dolan imzalı \"**Matthias et Maxime** \", çocukluk arkadaşı olan Matthias ve Maxime'in, birbirlerini sorgulamalarına sebep olan bir olay sonrası yaşadıklarını anlatıyor.\n\nDram ağırlıklı filmin başrollerinde yönetmen Xavier Dolan'ın yanı sıra Gabriel D'Almeida Freitas, Pier-Luc Funk, Samuel Gauthier, Antoine Pilon ve Anne Dorval oynuyor.\n\n### \"Ajanlar İş Başında\"\nTroy Quane ve Nick Bruno'nun yönetmenliğini üstlendiği haftanın animasyon filmi \"**Ajanlar İş Başında** \"; iyi bir ajan olan Lance Sterling'in, bir görev için kendisinin zıttı ve teknoloji düşkünü bir teknik eleman olan Walter Beckett'a bel bağlamak zorunda kalışını konu alıyor.\n\n**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Osmanlı Subayı 19 Mayıs'ta vizyona girecek\nLabels:Osmanlı subayı,sinema",
"role": "user"
},
{
"content": "#### Yapımcı Esenkal, \"Şu an dünyada izlediğimiz filmlerin en büyük alametifarikası, kullanılan teknolojiden öte, hikayeler olmuş durumda. Bu hikayelerin de asıl sahibi bizleriz. Bu hayalden ortaya çıktı film.\" dedi.\n###### Istanbul\nİSTANBUL\n\nOscar ödüllü aktör** Ben Kingsley** ile **Game of Thrones** oyuncusu** Michiel Huisman** 'ın rol aldığı \"**Osmanlı Subayı** \" 19 Mayıs'ta vizyona girecek.\n\nFilmin Türk yapımcısı Yusuf Esenkal, AA muhabirine yaptığı açıklamada Anadolu'da sözlü anlatımın yaygın olduğuna işaret ederek, \"**Dede Korkut** ’tan başlıyor, ardından Selçuklu ve Osmanlı ile devam ediyor. Bizim hikayelerimiz sözlü anlatılır ve dilden dile dolaşır. Fakat bunların hem yazılı hem de görsel halleri bizde bulunmaz. O noktada oldukça geri kalmış vaziyetteydik. Şu an dünyada izlediğimiz filmlerin en büyük alametifarikası, kullanılan teknolojiden öte, hikayeler olmuş durumda. Bu hikayelerin de asıl sahibi bizleriz. Bu hayalden ortaya çıktı film. Bizim topraklarımızın hikayelerini bu işin en iyisi olan Hollywood'da ekrana taşımaktı amacımız.\" dedi.\n\nEsenkal, filmin bütçesinin yaklaşık 30 milyon dolar olduğunu kaydederek, \"İçindeki yönetmeni, görüntü yönetmeni, senaristi, oyuncuları, kostümü, hepsi Hollywood makinesinden çıktı. O yüzden bir Amerikan yapımı. Filmin hikayesi Türk, yapımcıları ise Türk-Amerikan. Türklerin Hollywood'daki ilk filmi olduğunu söyleyebiliriz.\" diye konuştu.\n\nFilmin ilk bilgilerinin kamuoyunda paylaşılmasının ardından çeşitli kesimlerde tartışmalar başladığını dile getiren Esenkal, şunları kaydetti:\n\n\"Henüz film vizyona girmeden Türkiye'de şöyle bir yansıması oldu, 'Amerikalılar bizi güzel anlatmaz. Muhakkak bu yine Türklere zarar verecek bir filmdir'. Sözde soykırımı kabul eden taraftan da 'Bu, soykırıma karşı yapılmış bir filmdir gibi bir yansıma oldu ve böylece tartışmalar başladı. Halbuki aslında film bir hikayeyi anlatıyor. Amerikalı bir hemşirenin, Van'daki misyon hastanesine gelme kararı, akabinde yol boyunca yaşadıkları anlatılıyor. Bu sırada da 1914-1915 yıllarında Birinci Dünya Savaşı'nda Doğu Cephesi'nde neler olduğunu gösteriyor. Orada ortak bir acı yaşanıyor. Bu acı, savaş. Hem Ermenilerin Ruslarla bir olup Anadolu'da faaliyetlerini sürdürmesi hem de savaş esnasında bazı başıbozuklar tarafından Ermenilere yapılan bazı zorbalıklar ele alınıyor diyebiliriz. Yani aslında filmin, sayın Cumhurbaşkanının 'Gelin bunu tarihçilere bırakalım' dediği gibi, savaşın getirdiği ortak acıyı işleyen bir arka fonu var ama filmin asıl hikayesi klasik bir aşk hikayesi.\"\n\n### \"Bu film surda bir gedik açtı\"\nYusuf Esenkal, filmin mart ayında Amerika'da vizyona girdiğinin altını çizerek, \"Bu film Türkiye'nin Amerika'daki ilk filmi olması hasebiyle surda bir gedik açtı diyebiliriz. Oldukça zorlandık. Bir Ermeni komitesi filmin çıkmaması ve salonlarda gösterilmemesi için kampanya başlattı. Neredeyse tehdit mektuplarına varan derecede oyuncular ve yönetmene dahi ulaştılar. Salonları ve üniversiteleri bu konuda harekete geçirmeye çalıştılar. Amerika'da 300'ü aşkın sinema salonunda gösteriliyor. En fazla soru da nerede izlenebileceğine dair geliyor. Daha fazla yere ulaşmayacak mı konusunda geliyor. Bunun için uğraşıyoruz ama muhtemelen artık DVD ve TV satışlarından izleyebilecek insanlar.\" ifadelerini kullandı.\n\nTarihçilerin perspektifinden yaşanan gerçek bir olayı ve söz konusu dönemi doğru bir anlatımla ele aldıklarını vurgulayan Esenkal, bu nedenle protestolardan çok fazla etkilenmediklerini kaydetti.\n\n### Mevlana filmi geliyor\nYapımcı Esenkal, filmin bir girizgah yaptığının altını çizerek, \"Aslında sıfırdan bir yapmak zordur ama birden 10 yapmak kolaydır derler. Osmanlı Subayı, bizim sıfırdan bir yapış hikayemiz. Şimdi Hollywood ile ortak yapım yeni filmler geliyor. Mevlana filmine başladık. Umuyoruz ki bu sefer hem o surdan açılan gedikten iyi bir yapımla geçeceğiz hem de artık diğer hikayelerimizin de önü açılacak. Önümüzde birçok hikayemiz var.\" değerlendirmesinde bulundu.\n\nHollywood ile Türk sinema ve dizi sektörünü karşılaştıran Esenkal, şu bilgileri verdi:\n\n\"Aslında Hollywood'un belli bir idmanı var. İnsan kaynaklarının çok oluşu önemli bir faktör. Burada belki 500 oyuncu arasında, orada ise 40 bin oyuncu arasında seçim yapıyorsunuz. Keza senarist ve yönetmen de öyle. Yani havuz çok geniş. Bizim dizilerimiz, Amerika'dan sonra dünyada en çok satılan diziler. Dolayısıyla bizim bunu yapamayacağımıza dair bir şey yok fakat Amerika'nın bütçesi oldukça fazla. Biz çok kısıtlı bütçelere çok daha uzun işler yapıyoruz. Yani biz, orada 2-3 yılda yapılan bir sinema filmini, her hafta bir sinema filmini dizi olarak ekrana getiriyoruz. En az 120 dakikalık işler. Zamanlama, bütçe ve insan kaynağının geniş olmasıyla alakalı. Yoksa biz bunu yapamıyoruz diyeceğimiz bir şey yok.\"\n\n\"Yatağımdaki Düşman\", \"The Forgotten\" \"The Stepfather\" ve \"Çatı Katı\" isimli filmlere imza atan Joseph Ruben'in yönettiği tarihi-romantik türdeki filmde Michiel Huisman, Hera Hilmar, Ben Kingsley, Haluk Bilginer ve Selçuk Yöntem rol aldı.\n\nSenaryosunu Jeff Stockwell'in yazdığı Osmanlı Subayı, Türkiye'de 19 Mayıs'ta izleyiciyle buluşacak.\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:'İnsan tamamlanamamış hikayelerden oluşur'\nLabels:İstanbul Öykü Festivali,Necip Tosun",
"role": "user"
},
{
"content": "İstanbul Büyükşehir Belediyesi (**İBB** ) Kültür Daire Başkanlığı ve Türkiye Yazarlar Birliği (**TYB** ) İstanbul Şubesi iş birliği ile bu yıl ilki gerçekleştirilen \"İstanbul Öykü Festivali\"nin açılış oturumunda Türk öyküsünün dünü ve bugünü ele alındı.\n\nKızlarağası Medresesi'nde gerçekleştirilen, TYB İstanbul Şube Başkanı **Mahmut Bıyıklı** 'nın başkanlığını üstlendiği oturumda, yazar **Necip Tosun** ve **Ali Ural ** konuşmacı olarak yer aldı.\n\nOturumda \"Edebiyatımızın Öyküsü\" başlıklı bir konuşma yapan Ali Ural, öykünün hikayelerle var olduğuna işaret ederek, herkesin bir hikayesinin bulunduğunu ve hayatın da hikayelerden oluştuğunu söyledi.\n\nUral, her hikayenin başka bir hikayeye kapı açtığını belirterek, \"Kimi tarihe biçim vermek için, kimi inancını yaymak için, kimi kafa karıştırmak, kimi onaylamak, onaylatmak için, kimi ise kahraman olabilmek için hikaye anlatmıştır. Bu anlamda birçok hikaye anlatma biçimi de vardır. Aslında hikaye anlatmak, bir tarafıyla hayatı çerçeveye almaktan başka bir şey değildir.\" diye konuştu.\n\nSadece insanların değil, evrendeki her şeyin bir hikaye anlattığına dikkati çeken Ural, şunları kaydetti:\n\n\"Her insan için potansiyel hikayeler vardır. Bu potansiyel hikayeler, kişinin seçimleriyle varlık kazanır ve canlanır. Hikayecinin yaptığı da bundan farklı değildir. Hikayecilik de onlarca, yüzlerce ihtimal içerisinden seçimler yaparak, gerçek içerisinde yeni bir gerçeklik oluşturmaktır. Gerçekliği taklit etmek değildir. Aslında insan tamamlanamamış hikayelerden oluşur. Hikaye gücünü de biraz tamamlanamamaktan alır. \"\n\nUral, hikayelerin iyi bir yazarın elinde derinlikler kazanabildiği ve ortaya büyülü bir eserin çıktığı yorumunda bulundu.\n\n### \"Doğu, hikayeye yaslı bir sanat serüveni izlemiştir\"\nProgramda, Türkiye'de öykünün dünü ve bugününe dair bir konuşma yapan yazar Necip Tosun ise ilk kez 1983'te öykü yazmaya başladığını dile getirerek, şunları anlattı:\n\n\"Bu coğrafyada hikayenin çok zengin bir altyapısı, çok güçlü bir damarı var. Biz her şeyi hikayeler üzerinden izah ediyoruz. İbretleri, hayatın kalıcı olaylarını hikayeleştiriyor ve bizden sonraki nesillere aktarıyoruz. Bu anlamda Doğu, hikayeye yaslı bir sanat serüveni izlemiştir. Batı ise kendisini çoğunlukla resimle, müzikle, heykelle ifade etmiştir. Kutsalı bile resimlemişlerdir. Biz ise resim yasağı algılamasından ve müzikle ilgili mesafeden dolayı her şeyi hikayeyle anlatmışız. Kutsal kitabımızın önemli bölümleri de kısalardan oluşur. Biz öyle bir toplumuz ki felsefemizi bile hikayeler üzerinden izah etmişiz. Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi bile bir Osmanlı hikaye sandığıdır.\"\n\nTürk toplumunun yaşadığı sosyal ve siyasal olayların edebiyat tarihinde öykü alanını etkilediğinin altını çizen Tosun, \"Öykücüler aslında bize gazeteciler gibi sadece olup bitenleri anlatmazlar, geleceğe ilişkin de söz alırlar. Türk öykücülüğü iyi okunmadan Türk toplumu iyi anlaşılmaz bu anlamda. Ömer Seyfettin Balkanları, Sabahattin Ali Cumhuriyet'in kuruluşundan sonraki sosyalist çizgideki toplumsal gerçekçiliği, Sait Faik İstanbul ve bohem hayatı eserlerinde anlatırken 1950'lerde Türk öykücülüğünde özellikle Batı kaynaklı varoluşçuluk akımının esintileri görüyoruz.\" dedi.\n\nTosun, 1970'li yıllarda Türkiye'de siyasi kamplaşmalar nedeniyle ortaya sadece Selim İleri, Mustafa Kutlu ve Hulki Aktunç'un öykü yazarı olarak çıktığını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:\n\n\"Bu dönemde bu yazarlar, kendi anlayışlarıyla edebiyat üretiyorlar. 1960 ile 1980 arası ideolojik angajman o kadar üst derecedeki sadece ideolojik mesaj veren yazarlar seviliyor. İdeolojiye mesafeli, sadece sanatsal şeyler yapabilen yazarlar ise göz ardı ediliyor. Bu dönemde Ahmet Hamdi Tanpınar gözden kaçıyor. Yine gözden kaçan yazarlar arasında Oğuz Atay var. 1980'e geldiğimizde 12 Eylül darbesi ile karşılaşıyoruz ve her şey ters düz oluyor. Bu durumun edebiyata yansımaması da mümkün değil. 1980'de ülkemiz tamamen sessizliğe bürünüyor ve bu sessizlik yazarları da etkiliyor. 1980'den sonraki öykücülük daha çok içe kapanık, yalnızlaşmaya yönelik bir şekil alıyor.\"\n\nTürk edebiyatı dünyasında 1980'li yıllardan sonra kadın yazarların ortaya çıktığını anımsatan Tosun, \"1980'den sonra kadınlar ilk defa edebiyatta var oldular. Özellikle başörtüsü sorunundan sonra toplumda yaşanan gelişmeler, İslami edebiyatçıların gün yüzüne çıkmasına yol açtı. Dönemin bir atmosferi olarak Cihan Aktaş, Yıldız Ramazanoğlu, Fatma Barbarosoğlu, Sibel Eraslan dönemin toplumsal olayları karşısında bir tavır alarak, bunları hikayelerine yansıttılar. 1990'lardan itibaren bugüne kadar gelen bu yazarlar bana göre Türk öykücülüğünde farklı bir sesin temsilcisi oldu.\" değerlendirmesinde bulundu.\n\nFestival yarın sona erecek.\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Zeus Tapınağı yeni sütunlarıyla eski ihtişamına kavuşacak\nLabels:antik kent,Doç. Dr. Abuzer Kızıl,Milas,Muğla,sütun,Zeus Tapınağı",
"role": "user"
},
{
"content": "#### Muğla'nın Milas ilçesindeki Euromos Antik Kenti'nde bulunan 1860 yıllık Zeus Lepsynos Tapınağı'nın zamana yenik düşmüş sütunlarının yeniden yükselmesi için çalışma yürütülüyor.\n###### Muğla\n**Muğla** 'nın **Milas **ilçesindeki **Zeus Lepsynos Tapınağı** , toprak altından yeni çıkartılan sütunlarının da ayağa kaldırılmasıyla eski ihtişamına kavuşacak.\n\nSelimiye Mahallesi'ndeki, milattan önce 2'nci yüzyılda inşa edilmiş Euromos Antik Kenti'nde kazılar devam ederken, kentte bulunan 1860 yıllık Zeus Lepsynos Tapınağı'nın zamana yenik düşmüş sütunlarının yeniden dikilmesi için de çalışma yürütülüyor.\n\nMuğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Euromos Antik Kenti Kazı Başkanı Doç. Dr. Abuzer Kızıl, AA muhabirine, kentte yürütülen çalışmalarla tarihi kalıntıları gün yüzüne çıkardıklarını söyledi.\n\nTapınakta pek çok mimari kalıntının halen yerinde durduğunu vurgulayan Kızıl, \"Zeus Tapınağı, Anadolu'nun en iyi korunan tapınaklarından birisi. Kazılara başlarken en önemli projelerimizden biri de mimari blokların tekrar ayağa kaldırılmasıydı. Bu çalışmalarımız başladı ve devam ediyor. Bu güzel tapınağı biraz daha ihtişamlı hale getirerek dünya kültür mirasına kazandırmış olacağız.\" diye konuştu.\n\nKızıl, zamanla yıpranma ve kopmalar meydana gelmiş olması nedeniyle blokların yeniden ayağa kaldırılmasının çok zor bir iş olduğunu kaydetti.\n\nMimari blokların kopmuş parçalarının yüzlerce parçadan aranarak bulunduğunu, temizlendiğini ve yıpranmaların giderildiğini anlatan Kızıl, şöyle devam etti:\n\n\"Büyük mimari blokları birleştirmek için krom çubuklar kullanıyoruz. Sütunları bir bütün haline getirdikten sonra kaideleriyle antik dönemdeki gibi eski yerlerine koyacağız. Şu an tapınağın 16 sütunu ayakta, 10 sütunu daha üst yapılarıyla ayağa kaldıracağız. Şanslı olduğumuz taraf tapınağa ait sütunların büyük çoğunluğunun mevcut olması. Çalışmalarda modern malzeme kullanmadan uluslararası restorasyon kurallarına uyuyoruz ve bilimsel kriterlerden ödün vermiyoruz. Böylece burayı antik dönemdeki formuna kavuşturmayı hedefliyoruz.\"\n\n### Kazı çalışmaları 12 ay devam ediyor\nParçaları yapıştırılan ve sağlamlaştırılan kuzey cephenin doğu kanadına ait iki sütunun alt tamburlarını, kaideleri ile orijinal yerlerine koyduklarını dile getiren Kızıl, ilerleyen süreçte geriye kalan sütunları da üst yapılarıyla ayağa kaldıracaklarını ifade etti.\n\nKızıl, antik kentte kazıya başladıkları ilk günden bu yana temizlik, sondaj, jeofizik, harita, menfez ve kazı çalışmaları yaptıklarını vurguladı.\n\nÇalışmaların tapınak, agora, tiyatro, nekropol, hamam ile surlar gibi pek çok noktada yürütüldüğünü aktaran Kızıl, özellikle agora, tiyatro ve hamam kompleksinde önemli kalıntıları gün yüzüne çıkardıklarını kaydetti.\n\nKızıl, Euromos Antik Kenti'ndeki kazı çalışmalarının 12 ay devam ettiğini bildirdi.\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:'Kömür kent'te yapımı tamamlanan Uzun Mehmet Camisi ibadete açılacağı günü bekliyor\nLabels:ibadet,Uzun Mehmet Camisi,Zonguldak",
"role": "user"
},
{
"content": "#### Yüklenici firmanın şantiye şefi Ömer Barut, \"Caminin içi, dışı, park ve peyzaj alanı sonlanmış durumda. Eksiklikleri tamamlanıyor, şu anda ufak tefek dokunuşlar yapılıyor.\" dedi.\n###### Zonguldak\nZonguldak'ta yaklaşık 6 bin kişinin aynı anda ibadet edebileceği, denize hakim noktada inşa edilen Uzun Mehmet Camisi tamamlandı.\n\nTerakki Mahallesi'nde 1,5 yıldır yapımı devam eden ve ismi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından duyurulan cami, yaklaşık 10 bin metrekarelik alanın 2 bin 535 metrekaresi üzerine inşa edildi.\n\nHer biri 72 metre uzunluğunda 4 minare ve 22 kubbenin bulunduğu caminin girişinde, mermer üzerine işlenmiş kentin sembolü olan kömürle Arapça \"Ya Allah\" hat yazısı yer alıyor.\n\nEksi birinci katına 8 bin metrekare genişliğinde 200 araçlık otopark ve 81 abdesthane yapılan camide, engelli ve yaşlıların kolay erişebilmesi için ikisi engelliler için olmak üzere toplam 6 asansör bulunuyor.\n\nİnşaatı tamamlanan ve ses denemeleri yapılan caminin yanındaki çocuk parkları, bisiklet ve gezi yolu, basketbol sahası gibi sosyal alanlar da ilgi çekiyor.\n\nYüklenici firmanın şantiye şefi Ömer Barut, AA muhabirine, caminin temizlik ve toparlanma işlemlerinin devam ettiğini söyledi.\n\nBarut şunları kaydetti:\n\n\"Etrafındaki park, peyzaj ve çocuk oyun alanlarıyla beraber cami bütün olarak bitmek üzere. Caminin içi, çevre düzenlemesi de bitti, son toparlamalarımızı yapıyoruz. Yakın zamanda temizlik işlemleri başlayacak. Caminin içi, dışı, park ve peyzaj alanı sonlanmış durumda. Eksiklikleri tamamlanıyor, şu anda ufak tefek dokunuşlar yapılıyor.\"\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Berlinale'de 'Altın Ayı' ödülünü 'Synonyms' filmi kazandı\nLabels:Berlinale,Synonyms",
"role": "user"
},
{
"content": "#### 69. Uluslararası Berlin Film Festivali'nde \"Altın Ayı\" ödülüne İsrailli yönetmen Nadav Lapid'in \"Synonyms\" filmi layık görüldü\nBERLİN\n\n69. **Uluslararası Berlin Film Festivali** 'nde (**Berlinale** ) en iyi film dalında verilen \"Altın Ayı\" ödülünü İsrailli yönetmen Nadav Lapid'in \"**Synonyms** \" filmi kazandı.\n\nAlmanya'nın başkenti Berlin'de düzenlenen festivalin ödülleri, Berlinale Palast Sineması'ndaki törenle sahiplerini buldu.\n\nFransız oyuncu Juliette Binoche'un jüri başkanlığını yaptığı festivalde \"En İyi Film\" için verilen \"Altın Ayı\" ödülüne İsrailli yönetmen Nadav Lapid'in \"Synonyms\" filmi layık görüldü.\n\nÇinli yönetmen Wang Xiaoshuai'ın \"So Long, My Son\" filmindeki rolüyle Yong Mei'ye \"En iyi Kadın Oyuncu\" ödülü verilirken aynı filmde oynayan Wang Jingchun da \"En iyi Erkek Oyuncu\" dalında \"Gümüş Ayı\" ödülü aldı.\n\nJüri Büyük Ödülüne ise \"Grace a Dieu\" filmiyle yönetmen Francois Ozon layık görüldü.\n\n\"En İyi Yönetmen\" dalında \"Gümüş Ayı\" ödülünü \"Ich war zu Hause aber\" filmiyle Alman yönetmen Angela Schanelec alırken \"En İyi Senaryo\" dalındaki \"Gümüş Ayı\"yı da \"La Pranza dei bambini\" isimli İtalyan filmiyle Maurizio Braucci, Claudio Giovannesi ve Roberto Saviano kazandı.\n\n\"En İyi İlk Film\" ödülüne de Almanya adına yarışan \"Oray\" adlı filmin genç yönetmeni Mehmet Akif Büyükatalay sahip oldu.\n\n69. Berlinale’de ödüllerin kategorileri ve kazananlar şöyle:\n\nEn İyi Film (Altın Ayı): Nadav Lapid/Synonyms (İsrail)\n\nJüri Büyük Ödülü: Francois Ozon/Grace a dieu (Fransa)\n\nEn İyi Yönetmen: Angela Schanlec/İch war zu Hause aber (Almanya)\n\nEn İyi Kadın Oyuncu: Yong Mei /So Long, My Son (Çin)\n\nEn İyi Erkek Oyuncu: Wang Jingchun /So Long, My Son (Çin)\n\nEn İyi Senaryo: Maurizio Braucci, Claudio Giovannesi ve Roberto Saviano/La Pranza dei bambini (İtalya)\n\nAlfred Bauer Ödülü: Nora Fingscheidt/Systemsprenger (Almanya)\n\nEn iyi sanatsal performans (Kamara): Rasmus Videbaek/Out Stealing Horses (Norveç)\n\nEn İyi İlk Film: Mehmet Akif Büyükatalay/Oray (Almanya)\n\nEn İyi Kısa Film (Altın Ayı): Florian Fischer Johannes Krell/Umbra (Almanya)\n\n7 Şubat’ta başlayan 69. Berlinale'de 74 ülkeden 400 film gösterilmiş, 16 film \"Altın Ayı\" ve \"Gümüş Ayı\" için yarışmıştı. \"Altın Ayı\" için yarışan filmler arasında Emin Alper'in \"Kız Kardeşler\" filmi de yer almıştı.\nMuhabir: Erbil Başay\n\n**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Istanbul Photo Awards 2020'nin ilk sergisi başkentte açıldı\nLabels:Istanbul Photo Awards,sergi,Anadolu ajansı",
"role": "user"
},
{
"content": "#### Anadolu Ajansının düzenlediği uluslararası haber fotoğrafı yarışması \"Istanbul Photo Awards 2020\"de ödül kazanan fotoğrafların yer aldığı sergi, ATG Alışveriş Merkezi'nde 22 Kasım'a kadar görülebilecek.\n###### Ankara\n**Anadolu Ajansı **tarafından **Türk Hava Yolları ** (THY) sponsorluğunda düzenlenen uluslararası haber fotoğrafı yarışması **Istanbul Photo Awards 2020** 'de ödül alan fotoğraflardan seçkinin yer aldığı ilk sergi, Ankara'da ziyaretçilerin beğenisine sunuldu.\n\nSergi, bünyesinde \"Türkiye'nin ilk ulaşım üssü\" projesi olarak hayata geçirilen Yüksek Hızlı Tren Garı'nı bulunduran ATG Alışveriş Merkezi'nde 22 Kasım'a kadar görülebilecek.\n\nHaber ve spor dallarında tekil ve seri fotoğraflar değerlendirilerek ilk 3'e giren fotoğrafların belirlendiği yarışmaya, yaklaşık 100 ülkeden 10 binden fazla fotoğraf başvurusu yapıldı.\n\nFilistin'den Endonezya'ya kadar farklı ülkelerde yaşanan protesto, çatışma, çevre felaketi, spor faaliyetleri ve insan hikayelerini ele alan çalışmalara 12 ödül verildi.\n\nHer yıl dünya genelinde tanınmış profesyonel fotoğrafçıların başvurduğu yarışmanın 2021 yılı duyuruları önümüzdeki günlerde yapılacak.\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Resimlerinde at derisi kullanıyor\nLabels:deri,Hasan Mirza,resim",
"role": "user"
},
{
"content": "Eserlerinde **at derisini **mozaik gibi işleyen **ressam Hasan Mirza** , **Gaziantep'te sergi açtı**.\n\nEserleri Sanko Sanat Galerisi’nde Gaziantepli sanatseverler ile buluşan Mirza, yağlı boya tekniği kullanan bir ressam olduğunu belirterek, deri ile yaptığı eserlerini \"tuval üzerine at derisiyla mozaik uygulama\" tekniği olarak tanımladı.\n\nÇalışmalarını Bursa’daki atölyesinde sürdürdüğünü vurgulayan Mirza, \"Eserlerimi deri kullanarak da yapıyorum. Derilerden faydalanmam, estetiği biçim diline dönüştürme kabiliyetini, her tür malzemeyi kullanabilme yetenek ve yeterliliğini ortaya koyuyor.\" dedi.\n\nAt veya başka bir hayvanın derisini tuval üzerine kullanan başka bir sanatçı olmadığını savunan Mirza, \"Bu tamamen benim buluşum. İlk olarak at resmini at derisinden yaptım ve çok da güzel oldu. Dericiler at dersinden halı ve kilim yapıyorlardı, benim tesadüfen görmem üzerine resimde bu teknik ortaya çıktı.\" diye konuştu.\n\nSergi bir hafta süreyle gezilebilecek.\n\nMuhabir: Kerem Kocalar",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:'Antik çağın ileri karakolu Amyzon Antik Kenti'nde kazı çalışmaları başlatılması planlanıyor\nLabels:antik kent,çalışma,garnizon,inceleme,Kazı",
"role": "user"
},
{
"content": "#### Aydın Arkeoloji Müzesi Müdürü Abdulbari Yıldız, Koçarlı ilçesinde bulunan ve geçmişte askeri alan olarak da kullanılan Amyzon Antik Kenti'ni arkeolojik kazı alanına dönüştürmeyi planladıklarını söyledi.\n###### Aydın\nKoçarlı Kaymakamı Ersin Tepeli, Koçarlı Belediye Başkanı Nedim Kaplan, İl Kültür ve Turizm Müdürü Umut Tuncer ve Abdulbari Yıldız, Gaffarlar, Mersinbeleni ve Akmescit mahallelerinin kesiştiği çam fıstığı ağaçlarının yoğun bulunduğu **Amyzon Antik Kenti** 'nde incelemelerde bulundu.\n\nAbdulbari Yıldız, gazetecilere, geçmişi M.Ö 300'li yıllara dayanan antik kentin 5 noktasında **sarnıç ** bulunduğunu belirtti.\n\nAntik kentin o dönem güvenlik kaygıları nedeniyle yüksek alana kurulduğunu dile getiren Yıldız, şu bilgileri verdi:\n\n\"Burada Apollon ve Artemis tapınakları da var. Burayı incelediğimizde askeri yapıyı çok fazla görüyoruz. Çok sayıda hangarlar mevcut ve buralar mühimmat deposu olarak kullanılmış. Sarnıçların 40 ton kadar kapasitesi var. Yerleşim yerleri çok fazla yok. Kent içerisinde **zeytinyağı ** ve şarap içliklerinin yanı sıra buğdayın dövüldüğü harman alanlarını da görüyoruz. Kent, iç dinamiğiyle birlikte tüm ihtiyaçlarını kendi içinde karşılamış. Burada kurulan sur duvarları günümüzde de ayakta duruyor. Bölgede şu ana kadar herhangi bir arkeolojik kazı çalışması yürütülmedi. Önümüzdeki yıllarda çevre düzenlemesiyle birlikte arkeolojik bir kazı alanına dönüştürmeyi planlıyoruz.\"\n\nİl Kültür ve Turizm Müdürü Umut Tuncer de Amyzon Antik Kenti'nde turizme katkı sunabilecek bir proje üretilmesi için çalıştıklarını ifade ederek, \"Kıymetli bir destinasyon olduğunu düşünüyoruz. Umarız yakın zamanda anlamlı çalışmayı duyurma imkanı buluruz.\" ifadelerini kullandı.\n\nBelediye Başkanı Nedim Kaplan da antik kentte yapılacak çalışmalara her türlü desteği vermeye hazır olduklarını dile getirdi.\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:'Nemrut'u herkes görmeli'\nLabels:Adıyaman,Nemrut Dağı,ziyaret",
"role": "user"
},
{
"content": "#### Kanada'nın Ankara Büyükelçisi Chris Cooter, \"Umarım insanlar Göbeklitepe ve Nemrut'un tarihi güzelliği ve zenginliğini görmeye ve paylaşmaya gelir.\" dedi.\n###### Adıyaman\n**Kanada'nın Ankara Büyükelçisi Chris Cooter**, UNESCO Dünya Miras Listesi'nde bulunan Adıyaman'ın Kahta ilçesindeki Nemrut Dağı'nı herkesin görmesi gerektiğini söyledi.\n\nAdıyaman'ın Kahta ilçesinde bulunan UNESCO Dünya Miras Listesi'ndeki Nemrut Dağı'na, karların eriyip turizm sezonunun açılmasıyla yerli ve yabancı turistler yoğun ilgi gösteriyor.\n\nKanada'nın Ankara Büyükelçisi Chris Cooter ve eşi Karen Blumenschein de \"dünyada güneşin doğuşu ve batışının en güzel izlendiği yer\" olarak bilinen ve Kommagene Krallığı'na ait 50 metre yüksekliğinde, 150 metre çapındaki tümülüs ve dev heykellere ev sahipliği yapan Nemrut Dağı'na hayran kaldı.\n\nCooter ve eşi Karen Blumenschein, Adıyaman ziyaretleri kapsamında merkezde Perre Antik Kenti, Kahta ilçesi sınırlarında bulunan Karakuş Tümülüsü, Arsemia Antik Kenti, Cendere Köprüsü ve son olarak Nemrut Dağı'nı gezdi.\n\nNemrut Dağı'na yaklaşık 800 metre yürüdükten sonra doğu ve batı terasındaki heykelleri inceleyerek güneşin batışını izleyen Cooter ve eşi, fotoğraf çekmeyi de ihmal etmedi.\n\nCooter, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dünyada birçok yeri gezip, gördüklerini fakat Adıyaman'ın kendisini şaşırtan bir güzelliğe sahip olduğunu ifade etti.\n\nAdıyaman'da harika yerlerin olduğunu aktaran Cooter, \"Adıyaman'da mükemmel tarihi eserler var. Bu tarihi eserler dünyada birçok yerde yok. Onun için Adıyaman, çok daha fazla önemi hak ediyor. Dolayısıyla Adıyaman'da gezilecek görülecek birçok yer var. Adıyaman'ın iyi yerlere gelmesi gerektiğini ve bunu hak ettiğini düşünüyorum.\" dedi.\n\n### \"Herkes gelip, görmeli\"\n**Büyükelçi Chris Cooter** , çok yakın zamanda Göbeklitepe'de de bulunduğunu anımsatarak, şöyle devam etti:\n\n\"Aslında bölgenin tamamı bir dünya harikası. İşte Göbeklitepe, 11 bin yıl önce medeniyetin başladığı yer olarak görülüyor. Göbeklitepe dünyada ve Türkiye'de çok bilinen bir yer değil umut ediyorum ki 2019'un Göbeklitepe yılı olarak ilan edilmesinden sonra hem Türkiye'de hem de dünyada bilinen ve tanınan bir yer olur. Umarım insanlar Göbeklitepe ve Nemrut'un tarihi güzelliği ve zenginliğini görmeye ve paylaşmaya gelir. 2019 yılının gelecek yıllardan çok daha iyi olacağını düşünüyorum. Adıyaman'da harika yerler, mükemmel misafirperverlik ve insanların barışçıl olduğunu gördüm. Nemrut'u herkesin gelip görmesi gerektiğine inanıyorum.\"\n\nCooter'in eşi Karen Blumenschein de Adıyaman'a gelmeden önce özellikle Nemrut Dağı ile ilgili bilgisinin olduğunu ifade etti.\n\nAdıyaman'da mükemmel ve harika yerlerin olduğunu keşfettiklerini anlatan Blumenschein, \"Gerçekten gözlerimize inanamadık. Adıyaman'ın çok güzel yerleri var. Özellikle anne ve babam gezmeyi çok sevdiği için onların da burada olmasını isterdim.\" diye konuştu.\n\n### \"Turizm patlaması olacak\"\n**İl Kültür ve Turizm Müdürü Mustafa Ekinci** , Nemrut Dağı'nda bu yıl zorlu kış dönemi geçtiğini söyledi.\n\nNemrut Dağı yolunun açıldıktan sonra 5-6 kez tekrar kapandığını aktaran Ekinci, şunları kaydetti:\n\n\"Nisan ayı turizm sezonunun başlangıcıdır. Geçen yıl Nemrut Dağı'na nisan ayında 12 bin yerli turist 800 yabancı turist gelmişti. Bu yıl aynı dönemde yerli ve yabancı turist sayısı 20 bini geçti. Bu yıl turizm sezonunu çok iyi geçeceğini umut ediyorum. Kanada Büyükelçisi Chris Cooter'in Adıyaman'ı ziyaret etmesi bizim için büyük bir şans. Çok yakın bir gelecekte turizm patlaması olacak. Bu yılki turist hedefimiz 200 bini geçecektir.\"\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Niloya, Ramazan Bayramı özel bölümüyle çocuklarla buluşacak\nLabels:Niloya,Ramazan Bayramı",
"role": "user"
},
{
"content": "#### Öğretici ve eğitici içeriklerle hazırlanan Niloya adlı çizgi film, Ramazan Bayramı'nda da minik izleyicilerle bir araya gelecek.\n###### İstanbul\nRamazan Bayramı'nın gelenek ve göreneklerinin yer alacağı **Niloya ** özel bölümü, bayramın birinci günü saat 15.00'da Niloya YouTube kanalından yayınlanacak.\n\nTürkiye'nin ilk yerli çizgi film karakterlerinden olan Niloya'nın Ramazan Bayramı özel bölümünün konusu ise şöyle:\n\n\"Mete bayram sabahı, bayramlaşmak için Niloya'ların evlerine gelir. Mete biraz fazla şeker toplamıştır. Çünkü söylenenlere göre geçen bayram hiç şeker kalmamıştır. Şekersiz kalmak istemeyen Niloya ve Mete tüm gün şeker toplarlar. Şeker, peşinde eğlenceli bir macera yaşarlar.\"\n\nÇocukların hayal dünyalarının gelişmesine de destek olmayı amaçlayan Niloya'nın senaryosu uzman pedagoglar eşliğinde hazırlanıyor.\n\nÇizgi filmin her bölümünde Niloya, bir sorunun cevabını buluyor ve gizemi çözüyor. Bazen ise arkadaşlarının sorularına cevap bulabilmek için yardımcı oluyor ve macera dolu hikayelerini ekrana taşıyor.\n\n**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
[
{
"content": "Generate a news article in Turkish about the following title:\n\nTitle:Bünyan halısı ilmek ilmek geleceğe aktarılıyor\nLabels:bünyan halısı,dokuma,halı,Kayseri,Özkan Altun",
"role": "user"
},
{
"content": "#### Kayseri'nin Bünyan ilçesinde kaliteli ipliği ve zarif desenleriyle yüzyıllardır evleri süsleyen yöreye özgü halının yaşatılması için belediyenin açtığı kurs, hem istihdam sağlıyor hem de geleneğin gelecek kuşaklara aktarılmasına katkı sunuyor.\n###### Kayseri\nKaliteli ipliği ve zarif desenleriyle yüzyıllardır evleri süsleyen **Bünyan halısı** , belediyenin açtığı kurslarla gençlere öğretilerek gelecek nesillere aktarılıyor.\n\nKayseri'nin Bünyan ilçesinde, belediyenin unutulmaya yüz tutan yöreye özgü halı dokumacılığını yaşatmak amacıyla açtığı kurs, hem istihdam sağlıyor hem de geleneğin gelecek kuşaklara aktarılmasına katkı sunuyor.\n\nBünyan Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü ve İŞKUR Kayseri İl Müdürlüğünce açılan kursa 22 kadın katılıyor. Kursiyerler günlük aldıkları 40 lira harçlıkla hem ev ekonomisine katkı sağlıyor hem de Bünyan halısının yaşatılmasına vesile oluyor.\n\nBünyan Belediye Başkanı Özkan Altun, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yaklaşık 40 yıl öncesine kadar ilçede neredeyse her evde halı dokunduğunu belirterek \"O dönemlerde birçok evin geçim kaynağı halıcılıktı ama 1980'den sonra halıda makineleşmeyle teknolojiye yenik düştük ama biz bunun unutulmasını istemiyoruz çünkü Bünyan halısı sadece Türkiye'de değil, dünyada da isim yapmış bir halı.\" dedi.\n\nBünyan halısını bir kültür mirası olarak gördüklerini ve unutulmasına izin vermeyeceklerini vurgulayan Altun, şöyle devam etti:\n\n\"Bu kapsamda İŞKUR Kayseri İl Müdürlüğümüzle halı dokuma kursu açtık. Bu kursun amacı halının unutulmaması ve bu kültürün yaşamasını sağlamak. Kursa talep çok fazla. Hem halı dokumayı özleyenler hem de öğrenmek isteyen gençler burada buluşuyor. Onlar için de harika bir sohbet ortamı oluyor. Sonunda da ortaya bir sanat eseri çıkıyor. Burada çalışan hanımefendiler hem bir kültürün yaşatılmasına vesile oluyor hem de harçlıklarını çıkarıp ev ekonomisine katkı sağlıyor.\"\n\nAltun, kursta dokunan halıların önce sergilendiğini, daha sonra da satışa sunulduğunu söyledi.\n\nKurs sorumlusu Hanife Aydın ise halı dokumacılığını yeniden canlandırmak istediklerini, tecrübeli kursiyerler ve gençlerin 9 tezgahta dokuma yaptıklarını anlattı.\n\nKursiyer Beyza Nur Gülcan da dedesinin eski halıcı olduğunu, kurs sayesinde ev ekonomisine katkı sağladığını dile getirerek \"Halıcı torunu olarak annemden gördükçe ben de bu sanatı öğrenmek istedim. Kursa geliyorum, arkadaşımla öğrendik ve şu an tek başıma halı dokuyorum. Aile geleneğimizi de devam ettirmek istiyorum.\" diye konuştu.\n\nAnadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır.**Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.**",
"role": "assistant"
}
] |
Subsets and Splits
No community queries yet
The top public SQL queries from the community will appear here once available.